Günümüzün en kötü hastalıklarından birisi de kıskançlıktır. Kıskançlık, toplumları berbat eden sâri bir hastalıktır. Düşmanımızı bile gıybetle ve kıskançlık illetiyle ceza vermekten nefsimizi yüksek tutmalıyız.
Bu bağlamda toplumda huzur ve barış istiyorsak nefsin kötü arzularının aksine, iman ve Kur’ân hakikatlerine sımsıkı sarılmalıyız. Suizan, gıybet, yalan gibi tutum ve davranışlar kötü hasletlerdir. Bu tür kardeşliği zedeleyen duygulara kapılmadan Nurlarla meşgul olmalıyız. Kur’an hakikatlerinden dersler alarak nefsimizi ıslah etmeliyiz. Hz. Peygamberimizin (asm) “Ben güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim” sözünün ifade ettiği ahlak ve fazilet yolunu kendimize rehber edinmeliyiz.
Her zaman olayların ve insanların güzel ve iyi yönlerini görmeliyiz. Bediüzzaman Hazretli veciz ifade etmiş: “Güzel gören güzel düşünür. Güzel düşünen, hayatından lezzet alır.” Hayata ve olaylara iman ve hikmet nazarı ile bakmalıyız. İyi niyet ve güzel düşünceler, her şeyin rengini değiştirir, güzelleştirir. İnsanlar, tevekkül ve teslimiyetle Rabbimizin takdirine inanırlar, huzur ve mutluluğun sırrını elde ederler.
Hz. Peygamberimiz (asm) İslam ahlakıyla insanlara mutluluk yolunu göstermiştir. ”Sizler hasedden sakının. Çünkü haset, ateşin odunu yakıp bitirdiği gibi iyilikleri de yer bitirir” buyurmuştur. İnsanlar arasında kin, nefret, kıskançlık, gıybet, suizan v.b. kötü hasletler topluma zararlı olduğu için dinimiz yasaklamıştır.
Karşılıklı sevgi, selamlaşma, yardımlaşma, iyilik yapmak hoşa giden davranışlar sergilemeliyiz. Kur’an ve Sünnete uygun örnek yaşantımız insanlar üzerinde müspet tesir bırakır. Yaşadığımız hayat, anlattığımız hakikatlere ayna olur, muhatabımıza tesir eder.