"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Unutulmuş bir gelenek! Enderun usûlü Teravih namazı…

Ali OKTAY
19 Temmuz 2012, Perşembe
Geçen yıl Ramazan ayında İstanbul Sultanahmet Camii’nde Enderun usûlü teravih namazı kılınmıştı. Bu nasıl bir usûldür derseniz? Kısaca anlatmaya çalışalım:

Teravih-i Enderun ve Cumhur Müezzinliği geleneği 80 sene öncesinin Ramazanlarında İstanbul’un bütün cami ve konaklarında uygulanmaktaymış. Bu usûlün özelliği, teravih namazının her dört rekâtının, Türk Musıkîsinin farklı makamlarında kılınması ve bu makamlardaki ilâhilerle de süslenmesidir. Bu namaz kılınırken baş müezzin makamlar arasında geçişi salâvat çekerek yapar. Daha sonra imam efendi bu makamdan 4 rekâtı kıldırır, aynı makamdan ilâhi okunur, tekrar baş müezzin diğer makamdan salâvat getirerek imam efendinin o makamdan namazı kıldırmasını sağlardı. Teravih kılınırken en çok Hicaz, Segâh, İsfahan, Uşşak ve Acemaşiran makamları kullanılırken vitir namazı segâh makamında kılınırdı.
Teravih namazının 20 rekât olduğu ve Ramazan vesilesiyle teravih namazı kılmaya gelen bir cemaatin ve çocukların olduğunu düşünürsek aralarda okunan ilâhiler ve  farklı makam zenginliği bütün cemaat için ilgi çekici olacaktır. Gerçi zaman zaman böyle kıldığımız teravihlerde cemaatin bir kısmının tepki verdiğini de söylemek lâzım. Bu şekilde namaz kılmayı pek hoş karşılamayan veya şaşıranlar da olacaktır.
Osmanlının son dönemine kadar bilhassa İstanbul’daki camilerde uygulanan bu usûlde, meselâ teravihe geç kalan bir kimse, imam efendinin kıldırdığı namazın makamından o anda kaçıncı rekâtın kılındığını anlayıp cemaate tabi olabildiğini okumuştum. 80 yıl öncesinin cami müezzin, imam ve cemaatinin müzik ve makam bilgisinin seviyesini gösteren olaya bakar mısınız? Bu uygulama zaman içinde ne yazık ki unutulmuş ve çok dar bir çerçevede yapıla gelmiştir. Meselâ benim bildiğim kadarıyla değerli kasidehan ve  ses sanatçısı dostum Mehmet Kemiksiz ile müezzin ve cami görevlilerinden oluşan ekibi bu ve benzeri cami musıkîsi kültürünü yaşatmaya çalışıyorlar. İnşallah bu gelenek Sultanahmet’ten başlayarak diğer camilerimize de yayılır. Ramazanlarda Beyazıt, Sultanahmet, Süleymaniye, Eyüp Sultan gibi büyük ve özel camilerde cemaatle, güzel sesli müezzin ve imamlarla birlikte namaz kılmanın hazzını yaşamak lâzım.    

Hoş safâ geldin, efendim Şehr-i Ramazan   

“Donandı her yer kandiller ile
Doldu camiler efendim mü’minler ile
Zikrü tesbihler saf diller ile
Sana eylerler efendim Şehr-i Ramazan
Hoş safâ geldin, efendim Şehr-i Ramazan…‘’  

Bir yabancının gözüyle; Teravih namazı...
 
II. ABDÜLHAMİD zamanında İstanbul’da bulunan İngiliz seyyah H. G Dwight, 1913 yılında Londra da basılan kitabında, Osmanlıda ki Ramazanı anlatır. Teravih namazı için ise şunları yazmış: ‘’Bu ayda Ayasofya Camii‘nde sıra sıra namaz kılanlar görmeye değer bir manzara verir. Yüksek bir platformda bağdaş kurmuş oturan bir müezzin ruhunun derinliklerinden gelen bir sesle Kur’ân’dan mukabeleler okur. Ara sıra tutkulu bir ‘’Allah‘’ nidası fırlar ya da ayaktaki binlerce kişiden derin bir ‘’amin‘’ sesi yankılanır. O kalabalık cemaat başlarını öne eğer, elleri dizleri üzerinde eğilir ve doğrulurlar. Kubbede yankılanan pes perdeden uzun uzun bir gök gürültüsüyle alınlarını yere değdirirler. Kutsal bilgelik tapınağı bundan daha etkileyici bir saygı ve inanç gösterisine pek az şahitlik etmiş olmalıdır..’’   
 
Davulun sesi hoş gelir, hele sahurda ...
 
EMİNİM benim gibi sizin de çocuk dünyanızda Ramazan; sahur, teravih, iftar, pide, hurma kadar biraz da sahura davul sesi ile uyanmaktır. Sonra Bayramda davulcuların ev ev dolaşarak pencerenizin altına yaklaşıp davulunun güm gümlerine manilerini de ekleyip bahşişlerini beklemeleri, gecikirseniz ısrarlı gümlemelerine devam etmeleridir.  
Artık çalar saat var. Hatta isterseniz telefonunuzu da ayarlayıp kendiniz de uyanabilirsiniz. Ama ne saat, ne de telefondan davul sesi gelmez. Uykuyu adeta bir bıçak gibi kesip tam bir şaşkınlığa uğramış insan durumuna soktuğu için ne çalar saati, ne de telefonun zilini pek sevmem. Ama davul öyle değil. Uykunuzda iken önce derinlerden bir ses yavaş yavaş kulağınıza çalınır. Zihin birazdan uyanmak üzere kendini hazırlamaya başlar. Ses yaklaştıkça siz de biraz daha kendinize gelmeye başlarsınız. Davulun güm gümleri evinize iyice yaklaşıp içeri dolduğunda ise zaten uyanıp kendinize gelmişsinizdir. Davulcunun güm sesini veren güçlü sopası ile ince sesi veren çubuğu  çok uyumlu tınılar çıkarır. Davulcu evinizin önünden uzaklaşmaya başlayıp ses gecenin derinliğinde kaybolurken geride sizi sahur telâşı ve hoşluğu ile baş başa bırakır. Evet ben davulun sesini çok severim. Uzaktan da hoş gelir yakından da.
Okunma Sayısı: 10414
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • İbrahim N.

    19.7.2012 00:00:00

    İstanbuldakiler için kaçırılmayacak bir fırsat

    http://istanbulmuftulugu.gov.tr/ramazan/rmzn-html/2012-yili-ramazan-hizmetleri/2012_yili-enderun_usulu_teravih_kilinan_camiler.pdf

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı