12 Temmuz 2012, Perşembe
Ramazan’a artık sayılı günler kaldı. Üç ayların başlamasıyla birlikte bir çok kişinin kendisini ruhen hazırlama çabası içine girdiği fark ediliyor. Meselâ vakit namazlarında saflar biraz daha artmaya başladı. Okulların kapanmasından sonra ise Kur’ân öğrenmeye çalışan çocuklarımızın cıvıltıları camileri dolduruyor. Ramazan‘da manevî coşku, heyecan artık zirveye ulaşacak inşallah. İçinde bulunduğumuz bu üç aylar ve özellikle Ramazan’da cemaatin artacak olması dolayısıyla cami görevlilerine kimi hususlarda önemli görevler düştüğü inancıyla bazı uyarılarda bulunmak isterim.
Ezan’la başlayayım. Öncelikle bir dâvettir ezan. Kendimizi düşünelim. Evimize misafir, hayır işlerimize şahit etmek için bir dostumuzu acaba nasıl dâvet ediyoruz? Yüksek bir ses tonuyla bağıra bağıra veya emredici bir seslenişle mi, yoksa nezaketle, güleryüz ve yumuşak bir ses tonuyla mı? Ezan da Rabbimizin biz kullarına bir dâveti olduğuna göre, bu dâvete aracılık edecek müezzin efendilerin de çok yüksek sesle, hoparlörü sonuna kadar açarak değil, hoş, lâtif ve en güzel ses tonuyla bunu icra etmesi gerekir. Ne yazık ki bu konuda pek çok olumsuz tecrübe ve müşahedem oldu. Yabancı turistler kadar kendi insanımız dahi bu konuda kimi camilerdeki ezan okuyuşundan muzdarip. Adeta kavga eder gibi, acele acele, makamsız, bed bir sesle okumak yerine biraz hassasiyet göstermek ve dikkatli olmak görev olduğu kadar aynı zamanda ciddî bir hak. İyi örnekler de çok var elbette. İnsanın içine, taa iliklerine kadar işleyecek güzellikte ezanlarda dinledim. Keşke hiç bitmese dediğim, vakit girince ezanı yine aynı müezzin okusa diye beklediğim camiler ve müezzinlerimiz de var çok şükür. İşyerimin bulunduğu semtte hemen 50 metre karşımdaki caminin müezzininin okuyuşunu çok beğenirim meselâ. Hoparlörün sesi dengeli, okuyuş makamlı, ses güzel. Geçenlerde öğle namazı sonrası müezzin ile tanıştık. Genç bir insan. Kendisini ezan okuyuşu için tebrik ettim. Müzik eğitimi alıp almadığını sordum. Tahmin ettiğim gibi müzik ve ses eğitimi alıyor, bazı cami görevlilerinden oluşan bir grupla çalışıyorlarmış. Hatta kendisi ney de üflüyormuş. Bunlar güzel şeyler. Bu yaklaşımın her yere yayılması önemli. Bir ezanla, bir insanın kalbinin İslâm’a ısındırılması, camiye gelmesi, namaz kılması mümkün. Bunu sağlamak veya insanları camiden soğutmak da yine müezzinlerin elinde.
Ezan’ın yanı sıra farz namazı kıldıran imam efendilerin de kıraatlarının düzgün, icralarının dengeli olması da yine mühim. Ben 3-4 yıl önce Kılıç Ali Paşa Camii'nde bir Ramazan gecesi ses sanatkârı, iyi musıkîşinas ve caminin imamı Halil Necipoğlu’nun kıldırdığı teravih namazını hâlâ unutamam. Keşke uzasa, hocaefendi daha uzun sûrelerle kıldırsa‘’ demişimdir. Seneler önce üniversite öğrencisi iken vakit namazlarına gittiğim Bayazıt Camii’nin imamı rahmetli İsmail Biçer Hoca’nın okuduğu aşri şeriflerin o nefis tınıları hâlâ kulağımdadır. Yaptığınız ibadetten de büyük lezzet ve iç huzuru almanızı sağlıyordu bu okuyuşlar.
Camide kamet okuyan ve tesbihatı yaptıran müezzinlerin de okuyuşu cemaat üzerinde güzel bir etki bırakacaktır.
Evet Ramazana fazla bir süre kalmadı. Diyanet İşleri Başkanlığı’nın bu konuya gerekli önemi vermesi gereğini hatırlatıyor, rica ediyorum. İmam ve müezzinlerimizin usûl, kıraat, ezan, ses, makam, icra eğitimi almalarının çok faydalı olacağına inanıyorum.
Hz. Davut (as) sesinin güzelliği ile bilinir değil mi? Hatta şair ne diyor;
‘’Âvâzeyi bu âleme Dâvud gibi sal /
Bâkî kalan bu kubbede bir hoş sadâ imiş‘’. Yine Peygamber Efendimiz (asm) ezanı onca sahabe varken neden Bilâl-i Habeşi’ye okutmuştur? Çünkü içlerinde en güzel sesli olan odur da ondan. Geçmişte Hafız Burhanlar, Hafız Samiler, Hafız Kemaller varmış. Hamdolsun bugün de Halil Necipoğlu, Ahmet Şahin, Mehmet Kemiksiz, Aziz Bahriyeli ve daha nice sesler ve isimler var. Son olarak ben de şair gibi, Âvâzeyi bu âleme Dâvud gibi salacak imam, müezzin ve din görevlilerimizin sayısının artmasını temenni ve duâ ediyorum.
Okunma Sayısı: 5273
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.