Akıl ve kalbin besleyici gıda ve enerjisi fikirdir. “Tefekkür”; bir meselede etraflıca, derin, şuurlu, yüksek ve keşfedici düşünmektir. İnsanın İlâhî hakikatlere lâyık bir halifeliğe liyakati tefekküre bağlıdır.”1
Güneş gece perdesini aralayıp eşyanın mahiyetini göstermesi gibi, ince tefekkür de cehalet karanlığını dağıtıp gafleti yok eder, evham karanlığını dağıtır.
Manaların çıkış kaynağı “akleden kalp; tefekkür ve zikirle işler.”2 Zikir, farkına, şuuruna vararak anmaktır, düşünmektir. Mazi ve istikbali birbirine bağlayıp, geçmişte kazanılanı geleceğe yönelik tedbire dönüştürüp ikisi arasında bağ kurmak, muhakeme etmek, “tezekkür, tedebbür, taakkul” boyutları olan tefekkürle gerçekleşir. “Kalbin işlemesi, zikir ve tefekkürle” mümkün.
Kur’an, kerrat ile tefekkürü emreder. Farklı rivayetlerde, “Bir saat tefekkür; kırk gece nâfile ibâdetten üstündür.”3 “Bir sene...”4 “Altmış, yetmiş”5 “Seksen..”6 ve “Bin yıllık ibâdetten daha hayırlıdır.”7 denir. Bu farklı rakamlar sıradan ve ilmi tefekkür boyutlarıyla ilgilidir.
Risâle-i Nûr’u düz okumanın bir feyzi, fazileti, bereketi vardır. Maksat bunlar ise, Kur’an’ı okumak daha feyizli; neden başka eser okuyalım ki!? Çünkü, vazifemiz “İlahî hakikatleri tefekkür ederek; aklî, ilmî bürhanlara dayanarak gerçeği bulmak; ibadet ve zikirle kalbi işlettirmektir.”6 “En büyük dersimiz, acz, fakr, şefkat ve tefekkürdür.”9 “Risaletü’n-Nurun ve şakirtlerinin mesleği, dört esas üzerine gidiyor. Birincisi tefekkürdür; Hakîm ismine bakıyor.”10
En iyi tefekkür kitabı da maddî-mânevî, ilmî, imanî, dünyevî-uhrevî her meseleyi, Esmâ-i Hüsna penceresinden tefekkür ettiren bütün risâlelerin hususî menbaları, madenleri olan binden ziyade âyât-ı Kur’ân’iye…”11 ve mânâ olarak baştan sona tefsir edilmiştir. Ve “Bazan bir saat tefekkür, bir sene ibadet hükmüne geçer.”12 mealindeki hadiste ifade edilen “O saat (Risale-i Nur’da) var; çalış, o saati bul.”13
Kur’an, “Efela tetefekkerun/Düşünmüyor musunuz”14 “EfelaYa’kıluun/”Akllarını hiç kullananmıyorlar mı?”15 ”Ya’kılun/Aklını kullanan”16 diyerek mükerreren akletmeyi, düşünmeyi nazara verirken Müslümanların en az yaptıkları şey olması acınası bir hâl değil mi?
Dipnotlar:
1-bknz., Mesnevî-i Nuriye, Enst./intr, s. 124.; 2-Mektubat, s. 429.; 3-Ebu’d-Derdâ Deylemî, II, 70-71.; 4-Suyutî, Camiu’s-Sağir, II/127; 5-Ebu eş-Şeyh, el-Azame, 1/297/42; 6-bk. Deylemi, Zeynu’l-Irakî, Tahricu ahadisi’l-İhya, 4/409-410.; 7-ed-Deylemî, Musned, 2/46.; 8-Kastamonu Lâhikası, s. 29.; 9-Suyutî, Camiu’s-Sağir, II/127; 10-Emirdağ Lâhikası, s. 366.; 11-Şualar, s. 615.; 12-Mektûbât, s. 340.; 13-Kastamonu Lâhikası, s. 29.; 14-En’am Suresi, 50.; 15-Yasin, Sûresi, 68.; 16-Bakara Sûresi, 164.