İktidara yakınlığıyla bilinen araştırma şirketlerinin anketleriyle de AKP’nin tükenişte olduğu, “ekonominin düze çıkacağı” beklentilerinin tükendiği ve “Cumhurbaşkanı’nın sosyolojisinin eridiği” açık uyarılarına karşı, gündemi sabote edip “otoriter rejim”i tahkimle iktidardakilerin siyasi ömrünü uzatma ve kamuoyunu yanıltma manipülasyonları için bir kez daha “yeni anayasa” gündeme getiriliyor.
En son Adalet Bakanı’nın 177 maddeden oluşan ve bugüne kadar 19 kez değişiklikte 184 yerine dokunulan 82 Anayasasını “1982 model arabaya benzetip “protez anayasa” ifadesiyle “yeni anayasa”yı istedikleri tekrarından sonra Cumhurbaşkanı’nın yeni adli yılın açılışında “Türkiye’nin yeni bir anayasaya hazır olduğu”nu söyleyip diğer siyasi partilere yeni anayasa çağrısı, AKP’li Meclis Başkanı’ndan parti sözcüleri ve Saray danışmanlarına iktidar mahfillerinin ısrarla “yeni anayasa”yı ısıtıp gündeme servis etmeleri bundan.
Oysa yürütmenin yanısıra yasama ve yargıyı uhdesine alan, ülkenin gelir getiren en kritik kurumlarından oluşturduğu Türkiye Varlık Fonu’nun başına kendi imzasıyla kendisini atayan ve yine “tek kişilik kararnâme”yle Anayasa Mahkemesi’nin altı yıl sonra bazı üst düzey yöneticileri atamasını “kanunsuz” bulup iptal ederken Cumhurbaşkanı’nın imzasıyla çıkardığı kararnâmede “üst kademe kamu yöneticileri ile kamu kurum ve kuruluşlarında atama yetkileri”ni daha da arttırdığı “tek kişilik hükûmet”in “yeni anayasa” ihtiyacının olmadığı, anayasa hukukçularının tesbitleriyle ortada.
GÜNDEMİ SAPTIRMA ATRAKSİYONU
Ve Meclis’in başta “bütçe hakkı” olmak üzere yasama ve denetim yetkisinin gasb edildiği, yargının “siyasetin sopası” haline getirilip Sarayın güdümüne alınarak bağımsızlığının ve tarafsızlığının yok edildiği vartada mevcut anayasanın en temel maddelerini uygulamayıp “yeni anayasa”dan dem vurulması çarpıklığı ele veriyor.
Anayasada sayılan en temel hak ve hürriyetlerin alabildiğine ihlâl edildiği, ifâde ve basın hürriyetinin ortadan kaldırıldığı, iktidara en ufak bir eleştiride bulunanların kelepçelenerek derdest edilip “Cumhurbaşkanına hakaret”ten ceza alan on binlere binlerin eklenerek hapisle cezâlandırıldığı vartada “yeni sivil anayasa”dan dem vurmanın hiçbir ciddiyeti görülmüyor.
Özetle, Türkiye’nin Anayasada taahhüd ettiği “temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası anlaşmalar”ın başında gelen ve iç hukuku da bağlayan AİHM’in ve yanı sıra Anayasa Mahkemesi’nin “hak ihlâli” kararlarını uygulamayan, en temel hak ve hürriyetleri bile tanımayan “Saray iktidarı”nın “yeni anayasa” atraksiyonunun yeni bir siyasi kumpas olduğu her haliyle sırıtıyor.
Bu yüzden merhum Ali Fuat Başgil’in “En iyi anayasa uygulanan anayasadır. En kötü anayasa ise uygulanmayan anayasadır” ifadesiyle her fırsatta hal-i hazır anayasayı berhava edenlerin “tek adam rejimi”nde demokratik bir anayasa yapacaklarına kimse inanmıyor.
MANİPÜLATİF POLİTİK KOMPLO…
Maksat, aylardır “yumuşama-normalleşme” oyalamasının ardından yeni tartışma ve çatışmalarla demokratik muhalefeti dağıtıp etkisiz hale getirmekle yeni yasama döneminde demokratik muhalefetin kapsayıcı, etkin, toparlayıcı demokrasi ve hukuk mücadelesi işbirliğini engellemek; uzatmaları oynayan “ucûbe istibdat yönetimi”ni bir süre daha vikaye etmek…
Ve bu durum, “partili cumhurbaşkanlığı sistemini yanlış buluyorum, bu alaturka bir sistemdir” diye “tek kişilik yönetim”e sert eleştirilerde bulunan Meclis eski Başkanı Arınç’ın çıkışıyla ifşa oluyor…
AKP’li eski bakanların “50+1 çok oluyor, bunu yüzde 40’a çekmek lazım”, “amacımız,yürütme, yasama ve yargıyı tek güç haline getirip tek kişiye bağlamaktır” açıklamalarıyla da.
Bunun içindir ki halk nezdinde “tek kişilik otoriter rejim”in bittiği süreçte demokratik muhalefetin, DP Genel Başkanı Uysal’ın tanımıyla “yalancı çoban hikâyesi”ne dönen ve tamamen manipülatif olan politik komploya gelmemesi büyük önem taşıyor…