İktidar mahfillerinden “Suriye’nin kurtulduğu” ve “özgürleştiği” iddialarının aksine ülke muhtelif “maşa” örgütler üzerinden kotarılan yeni bir iftirak fitnesiyle karşı karşıya.
“Yandaş medya”da “zafer!” çığlıklarıyla propaganda edilen bu durum, daha ilk haftada Suriye’nin kuzeyinde Fırat’ın doğusunun teslim edildiği PKK’nın Suriye kolu PYD/YPG ile Fırat’ın batısı kontrolüne verilen Türkiye’nin desteklediği Suriye Millî Ordusu (SMO) arasında patlak veren çatışmaların ABD’nin müdahalesiyle hafta sonuna kadar geçici “ateşkes”le durdurulması çarpıklığı açığa çıkıyor.
Çarpıklık, İsrail’in Halep-Hama hattını havadan vurarak ülkenin güneyini bombalayarak önünü açtığı, Cumhurbaşkanı’nın daha baştan “Hedef Şam, inşallah kazasız belâsız atlatırlar” desteğini açıkladığı ülkenin merkezinin peşkeş çekildiği HTŞ algısı pompalanıyor.
PKK/YPG unsurlarının küresel mihraklardan aldığı tâlimatla Münbiç’ten çekilip Fırat’ın doğusuna geçmesinin “bölgede terör unsurlarının temizlenip zayıflatıldığı” yanıltmasıyla karambole getiriliyor. Böylece Fırat’ın doğusunda Suriye’nin yüzde 40’ını bulan zengin su ve petrol rezervlerinin yer aldığı verimli topraklarda ABD-İsrail’in stratejik taşeronu “ikinci İsrail” görevi verilen “Suriye PKK’sı” PYD/YPG’nin kontrolündeki kantonlar üzerinde “PKK devleti”nin kurulması dezenformasyonlarla karartılıyor.
SURİYE’Yİ PARÇALAMA PLÂNI
Aslında “İran PKK’sı” PEJAK’ın kontrolündeki bölgeyi İran’dan ayırıp Irak’tan koparılan Kuzey Irak özerk bölgesiyle birleştirilmesi, SMO’nun “ikna” edilmesi ve “Suriye El Kaidesi” HTŞ’nin ağababalarından aldığı “emir”le Fırat’ın batısındaki toprakların da eklenmesiyle 1.289 kilometrelik Irak-Suriye hattında Akdeniz’e uzanan “koridor devlet”e alan boşaltılması “plânı”yla.
BM kararlarıyla HTŞ’yi “terör örgütü” kabul eden ABD’nin başına 10 milyon dolar ödül koyduğu örgüt liderini “Suriye’nin yeni lideri” tanıması tuhaflığı; Ankara’nın hâlâ “terör örgütü” dediği HTŞ ile işbirliğine gitmesi çarpıklığı bu “plân”ın bir parçası.
Özetle, Suriye’de tam bir belirsizlik vartasında. ABD’nin işgaliyle yeraltı ve yerüstü kaynakları yağmalanan, hazinesinden uçaklarla tonlarca altını gasp edilip kaçırılan, çoğu Yahudî Amerikan ve İngiliz şirketlere otuz - kırk senelik uyduruk “anlaşmalar”la hortumlanıp ordusu tasfiye edilerek üçe parçalanan Irak gibi Suriye’de dört parçaya parçalanıyor.
Ve “Suriye’de yeni yönetimden talep ederse desteğe hazırız” diyen Millî Savunma Bakanı, “Suriye’nin dışından gelen teröristler ülkeyi terk edecek, Suriyeli teröristler ise silâhı bırakacak” diye konuşuyor; ancak başta 65 bini sahada olan 145 bin silahlı PYD/YPG militanı ile dünyanın farklı bölgelerinden ülkeye doluşan ve “vekâlet savaşı”nda emperyal ecnebîler adına savaştırılan on binlerce HTŞ ve SMO silahlı militanlarının tahliyeleri ve “silah bırakmaları” bir yana, sözkonusu örgütlere “devlet” kurduruluyor.
“BÜYÜK İSRAİL PROJESİ” TUZAĞI
Ancak asıl vahamet, Birleşmiş Milletler ve AB’den “İsrail’in Suriye’de saldırılarını derhal sonlandırması” çağrısı gelirken, IŞİD’den kalma ABD mamulü HTŞ’nin, ülkenin askerî envanterini, altyapısını bombalayıp yok etmesine en ufak bir itirazda dahi bulunmaması.
İsrail askerlerinin, 25 kilometre yaklaştığı “Şam’ın çatısı” denilen akarsu yataklarının yer aldığı -60 kilometre yakınındaki- Golan Tepeleri’ni, Hermon-Şeyh Dağı’nı işgal edip İsrail bayrağını dikmesine yeni “Şam yönetimi” HTŞ’den tek kelime kınama gelmemesi.
Lakabının “Colani” değil, memleketi olan Golan’dan ötürü “Golani” olduğunu söylenen, “meddah medya”da övgüler dizilen, Batılı mihraklarda “imaj değiştirdiği” propaganda edilen HTŞ Lideri Colani’nin daha baştan “İsrail ile savaşa girmeyeceğiz, ABD ve İsrail’e düşman değiliz, düşmanımız Hizbullah ve İran” demesi.
Neticede, “gaddarâne Sevr muahedesi”nin son versiyonu BOP’un Fas’tan Afganistan’a yirmi iki İslâm ülkesini etnik ve mezhebi iftiraklarla bölüp parçalamayla “arz-ı mev’ud” (vaadedilmiş topraklar)” üzerinde Nil’den Fırat’a Türkiye’nin Güneydoğu’sunu da kapsayan “büyük İsrail projesi”ne (BİP) zemin hazırlanıyor.
“Amerikan-İsrail plânı”yla Körfez ülkeleri gibi ABD ve İngiltere’nin başını çektiği “küresel emperyal güçler” güdümündeki işbirlikçi örgütlerle ordusu dağıtılıp “sömürge” hâline getirilen “ordusuz Suriye”de iç savaş tefrikası kargaşası fitnesi tuzaklanıyor; Sykes-Picot tefrikasına, “âlem-i İslâma suikast Sevr”e ve BOP’a uygun olarak…
Bediüzzaman’ın beyânıyla, “Biz ferec ve ferah ve sürur ve fütuhat isteriz; fakat kâfirlerin kılıncıyla değil! Kâfirlerin kılınçları başlarını yesin; kılınçlarından gelen fayda bize lâzım değil…”1 hakikati bir defa daha tecilli ediyor.
Dipnot:
1- Lem’alar, s. 155.