AKP iktidarındaki “tek kişilik otoriter rejim”de, Ankara’nın yıllardır Şam yönetiminin devrilmesine odaklanan “sığ Suriye politikası”yla, ülkenin emperyal bir projeyle bölünme ve parçalanma tehlikesine sürüklenmesine sebep oluyor.
Şam yönetimin tasfiyesiyle Suriye’nin dörde parçalanmasına zemin oluşturulurken, Ankara’dakilerin “Astana süreci”nde imzaladıkları “Suriye’nin toprak bütünlüğü ve siyasî birliği” berhava ediliyor. Dışişleri Bakanı “Suriye’de kalıcı çözüm ile barış ve istikrarın ancak ulusal uzlaşı ile sağlanabilir” dese de emperyal mihrakların maşası terör örgütlerine teslimle ülkenin toprak bütünlüğüyle siyasî birliğini parçalanması “plânı” devreye sokuluyor.
Suriye, işgalci emperyal ecnebîlerin mâmulleri terör örgütlerine kurdurulan “devletçikler”le bir tür “iş bölümü”yle dörde taksim ediliyor. Ülkenin kuzeyinde Fırat’ın doğusunda ABD’nin 100 bin militanını silâhlandırdığı “Suriye PKK’sı” PYD/YPG’ye “devlet” kurduruluyor. Fırat’ın batısı, Ankara’dan maaşlı ÖSO’dan dönüştürülen ABD vesâyetindeki “Suriye Millî Ordusu”na (SMO) terk ediliyor. Şam-Halep bölgesi, ABD-İsrail’in cephane ve lojistik desteğiyle IŞİD’den kalma “Suriye El Kaidesi” HTŞ’ye peşkeş çekilirken, ülkenin güneyinde İsrail denetiminde “Dürzistan” uyduruluyor.
Nisan 2003’te Irak’ta olanlar Suriye’de tekrarlanıyor. Irak işgalinde Amerikan conileri vardı, Suriye işgalinde ise ABD güdümündeki terör örgütlerine “rol” verilmiş.
MAŞA ÖRGÜTLERİ İSRAİL SALDIRILARINA SEYİRCİ!
Maksat, Amerika, İngiltere ve İsrail’in başını çektiği küresel emperyal hegemonyaya göre BOP’la Ortadoğu’yu dizayn etmek. Siyonizmin Nil’den Fırat’a Anadolu’nun bir kısmını da kapsayan “arz-ı mev’ud (vaad edilmiş topraklar)” projesi alanında Irak’tan sonra CIA ve MOSSAD’ın kullandığı maşa örgütlerle bölünüp parçalanan Suriye’yi bütünüyle ifna etmek.
Bu maksatla tam da HTŞ ile SMO’nun Halep’e saldırıya başladığı sırada Suriye, Lübnan ve İran’ı bombalayan, suikastlarla İran ve Hizbullah komutanlarını katleden, İsrail savaş uçakları, bu örgütlerin “hava kuvvetleri” gibi Suriye’deki stratejik noktaları bombaladı. Yoğun bombardımanla Golan’daki işgali genişletip Şam’ın çevresini, ülkedeki stratejik merkezleri, Halep-Hama hattını vurarak sözkonusu güçlerin önünü açtı.
Özetle, İsrail ordu radyosunda Şam’ın düşmesi sonrası İsrail’in en büyük hava saldırısı operasyonlarından birinin yapıldığı” itirafıyla Suriye’de bir “işgal süreci” dayatılıyor. Daha ilk günde onlarca askerî üssü İsrail savaş uçaklarınca vurularak Suriye ordusunun silâh ve mühimmatı toptan yok ediliyor, bütün altyapısı çökertiliyor. “Gaddarane muahede Sevr”in versiyonu “tefrika fitnesi” BOP “yerli” işbirlikçilerle kotarılıyor.
Aslında “din”den, “hilâfet”ten, “ümmet”ten dem vuran HTŞ’nin, Gazze’de 100 bin Filistinli katleden soykırımcı İsrail’e en ufak bir tepkide bulunmaması, Suriye’nin bombalanıp altyapısını yakılıp yıkılmasına tek kurşun karşılık vermemesi vahim gerçeği ifşa ediyor.
Yıllardır İdlib’de olduğunu bildiği hâlde ABD’nin -göstermelik- başına 10 milyon dolar “ödül” koyduğu HTŞ lideri Coloni’nin, daha ilk günde İsrail’in “Suriye’yi yıkıp yakması”nı seyretmesi; uluslararası hukuka göre Suriye toprağı olan Golan Tepeleri’ni bombalayıp işgali kat kat genişletmesine, “İsrail’in Hizbullah’a ve İran’a saldırıları sayesinde Şam’a girildi” diye övünen Gazze kasabı Netanyahu’nun “Golan sonsuza dek İsrail’in ayrılmaz bir parçasıdır” küstahlığına seyirci kalması işgalin arka plânını açığa çıkarıyor.
“STRATEJİK TAŞERONLAR”LA SURİYE’NİN PARÇALANMASI
Başındaki takkesi ve sarığı çıkarılıp makyajlanarak “Suriye’nin yeni lideri” olarak lanse edilen işbirlikçi geçici kukla yönetimi HTŞ liderinin CNN International’a çıkarılarak “Bizden korkmanıza gerek yok, İsrail’e dönük bir girişimimiz olmayacak. Korkuların sebebi İranlı milisler ve Hizbullah” teminatını vermesi bunun açık bir ikrarıdır.
Keza Beyaz Saray’dan “bölgede küresel ortaklarla işbirliği” açıklaması, İsrail’in koruyuculuğunu üstlenip peşinen “İsrail uğruna Ortadoğu’yu yıkıp yakarım!” tehdidini savuran Trump’un tavrı ortada.
ABD’nin piyonu PKK’nın Suriye uzantısı “YPG’ye desteğinin süreceği”ni duyururken, İngiliz hükümetinin “stratejik taşeronları” HTŞ’yi hızla “terör örgütü olmaktan çıkaracağı”nı bildirmesi, İngiliz gizli istihbarat servisi MI6’nın Coloni’yi “Batılı imaj”la parlatması bundan.
Sonuçta, Suriye’nin de “federasyon” paravanında “özerk-otonom bölgeler” perdesinde bölünmesine zemin hazırlanırken, Ankara’nın ABD ile İsrail’in başını çektiği “emperyal ecnebî projesi”nde yer almasıyla Türkiye’yi sınır ötesi operasyonlarla yüzlerce şehidin verilmesi, milyarlarca dolar zarara ek olarak yeni terör tehdidiyle, -“Suriye’ye dönüş” asparagasının aksine- iç kargaşayla yeni “göç dalgaları”yla karşı karşıya bıraktırmakla ağır bedeller ödetiliyor.