Sosyolojinin pek de kaale alınmak istenmeyen önemli tesbitlerinden birisi şudur: Kanunların etkin olması için beşerüstü bir güce dayanmalıdır. Zira, insan, kendi cinsinden olanların yaptığı kanunları pek kaale almaz. Şöyle düşünür:
O da insan, ben de insanım. Neden benim gibi bir beşerin kanunlara uyayım, o benim kanunlarıma boyun eğsin! Bu gerçek, “Şeriatın kestiği parmak acımaz!” şeklinde de dile getirilmiştir. Başkasının kestiği parmak acır! Şeriatın kestiği parmağın acımamasının sebebi, meselelere tarafsız ve hakperest bakmasıdır.
Dolayısıyla din hissinin yerini başka bir şey tutamaz. Çünkü, fıtrî olan hak dinin sözü daha faydalı, hükmü daha yüce, tesiri daha etkilidir.1 Bu, insanlık tarihi boyunca tecrübe edilmiş bir olgu değil mi?
Öte yandan, vicdanımıza yol gösteren, emreden, onu teşvik eden imandan daha üstün, daha mükemmel bir hakikat de yoktur. Din, vicdanın istikameti; mutluluğun ışığıdır. Özellikle Hak din mutluluğun fihristesidir.2 Test edilmiş gerçeklerdendir:
Çirkin, kötü, menfi haslet ve duyguların yegâne törpüsü din/imândır. Yine, sosyal tarih göstermiştir ki, dinsiz insan en bedbaht bir yaratıktır.3 Çünkü, diyanetsizliğin sonucu merhametsizlik;4 ve dinsizlik ise medeniyetin tahribatçısıdır.5
Göz görmek, kulak işitmek, burun koklamak için dizayn edilmiş ve bundan lezzet alır. Kezâ, ciğerimiz havayı teneffüs etmek için programlanmıştır. “Eğer hak din olmazsa dünya bir zindan olur;6 denmiş ve şöyle ilave edilmiştir:
“Kalbin sadefinde hak dinin cevheri bulunmazsa beşerin başında maddî-mânevî kıyametler kopar.7 İnsanlık kâinatın hücumlarına karşı dayanacağı ve sınırsız isteklerini yerine getireceği hak dini elde etmezse, yani, iman etmezse yaşayamaz. Öyle ise, beşer dinsiz olamaz;8 imansız yaşayamaz. Zira, gerçek lezzetin, kaynağı dindir, imandır.
“Kalbler, gönüller ancak Allah’ı zikretmekle, anmakla, düşünmekle mutmain olur, huzur bulur.”9 Çünkü “Mahall-i iman olan bâtın-ı kalb”10 buna göre dizayn edilmiştir.
Dipnotlar:
1-bknz., Münazarat, Enst./intr., s. 45.; 2- bknz., Lem’alar, s. 130.; 3-bknz., Sözler, s. 38.; 4- bknz., Muhakemat, s. 38.; 5-bknz., Divân-ı Harb-i Örfi, s. 70.; 6- bknz., Sözler, s. 38.; 7- bknz., Hutbe-i Şâmiye, s. 31.; 8- bknz., Münazarat, s. 86.; 9-Ra’d Suresi, 28.; 10- bknz., Lem’alar, s. 15