"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Günümüz siyasetini Kemalizm kurgulamıştır!

Ali FERŞADOĞLU
17 Eylül 2024, Salı
Bir kardeşimiz, “Bizim vazifemiz siyaset değil, iman hizmeti değil mi?!” diye sordu. Siyaseti ikiye ayırmak gerekir: Fiilî siyaset, ilm-i siyaset. Fiilî siyaset; parti kurarak veya mevcut partiler içinde devleti yönetmeye talip olmak için çabalamaktır.

Bediüzzaman, dine hizmet etmek isteyen samimi dindarların fiilî siyasetten uzak durmasını istemiştir. Zira, Deccal, Süfyanın âlem-i İslâm ve insaniyette zuhur ettiğini görür ve “O zamana yetiştiğinizde, siyaset canibiyle onlara galebe edilmez; ancak manevî kılıç hükmünde i’câz-ı Kur’ân’ın nurlarıyla mukabele edilebilir”1 hadisinin ikazıyla fiilî siyasetten uzak durmuştur. Çünkü, bu zamanın siyaseti, “Aklı dağıtıp mânevî bir divane, kalbi dağıtıp mânevî bir dinsiz; fikri dağıtıp mânevî bir ecnebi”3 yapar.

Ayrıca, günümüz ilim, eğitim, ekonomi, ticaret gibi sosyal ve siyasî hayatı da “deccalizm/           Süfyanizm” ile kolları “ifsat, ahlaksızlık, zındıka komiteleri ve Kemalizm” dizayn etmiştir. Müslümanlar siyasette de oyun kurucu değil, oyuncudur! İktidar olduklarında siyaset oyununu onlara göre oynarlar! “Menfaat üzere çarhı kurulmuş olan siyaset-i hâzıra (günümüz siyaseti), müfteristir, canavar (arçalayan bir canavardır).4 Ferdi ferde, âileyi âileye kırdırıyor, mümin toplumları parçalıyor! Şekilde görüldüğü gibi: Ortadoğu, Türkiye, İslâm âlemi…

Öte yandan “Biz müteharrik-i bizzat değiliz, bilvasıta müteharrikiz [Kendimizden değil, vasıta ile, dolaylı olarak hareket ediyoruz]. Avrupa üflüyor, biz burada oynuyoruz. O tenvim ile [uyutarak] telkin eder, biz kendimizden hayal edip, asammâne [sağırcasına] tahribimizde eser-i telkini icra ederiz [ne telkin edilmişse onu yerine getiririz].”5

İlim ve teknoloji, diplomasi onun elinde! Öyle ise, onlarla asla siyaset güreşi ve boks maçına girmemeliyiz. Tıpkı, tıp ilmini ve cerrahlığı öğrenene kadar ameliyata girişmemek gibi!

İlm-i siyaset ise, Bediüzzaman’ın tâbiriyle, normal siyaset ile “yüksek İslâm siyaseti” ve “Kur’ân siyâseti”ni2 öğrenmektir. Yani, Kur’ân ve Sünnet-i Seniyye’nin bu zamandaki içtimaî ölçülerini tahsil etmektir. Yani, iman, ibadet, ahlâk, ukubat (cezai müeyyideler) ve hürriyeti, adaleti, meşvereti, meşrutiyeti/demokrasiyi, cumhu-riyeti, istibdat gibi tüm siyasî kavramları öğrenmektir. Bunları da öğrenmek, uygulamak imana hizmetidir. Ve ilm-i siyaset, siyaset değildir!

Dipnotlar:

1-Tarihçe-i Hayat, Enst./intr., s. 131.; 2-Sikke-i Tasdik-i Gaybî, s. 185.; 3-Kastamonu Lahikası, s. 34.; 4-Sözler, s. 648.; 5-Sünühat, s. 64.

Okunma Sayısı: 1170
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Ömer

    17.9.2024 20:27:19

    Aslında Yeni Asya’nın dâvâsını, Mehmet Kutlular Ağabeyin nakliyle, kurucusu Zübeyir Gündüzalp’ın “Bu gazete bizim için, âdeta günlük bir lâhika mektubudur. Sadece Risale-i Nur’un imanî meselelerini okumak, birlik ve beraberliğimizi yeteri kadar temin etmez. Üstadın siyasî ve sosyal olaylar ve yaşayış noktasındaki görüşlerinde, ölçülerinde de birleşmedikçe; onların Üstadın anladığı şekilde anlamadıkça birlik ve beraberliğimiz tam olamaz. Bunu sağlayacak günlük bir gazetedir” sözleriyle tesbit edilmiş. (İşte Hayatım, Mehmet Kutlular, 103-104)👏👏👏🤲Kaleminize sağlık 👏👏👏🌅

  • Ali Ferşadoğlu

    17.9.2024 17:07:55

    Risâle-i Nûr’un Kur’an ve Sünnet-i Seniyye’den istihraç ile ortaya koyduğu bu zamandaki içtimâî/siyasî ölçü ve stratejileri takip etmek iman, Kur’an hizmetidir. Evet, her meselede olduğu gibi siyasette de “bence”lere, “sence”lere göre hareket edemeyiz. Bediüzzaman, deryalar gibi manevi, fen, sosyal “kesbi”; hibe edilen ucu-bucağı belirsiz “vehbi, ledün” ilmiyyle içtima, siyas meselelerde de “Bence böyle, bana göre şöyle” demez. “Resûl-i Ekreminin tâlimiyle ve Kur’ân-ı Hakîmin dersiyle, ism-i Hakim’in bildirmesiyle anladım ki…” (Sözler, Enst./intr., s. 95.) der ayet ve hadislere göre hareket eder.

  • Ali Ferşadoğlu

    17.9.2024 17:07:30

    Saniyen, Kur’ân’ı dinlemeliyiz; ki, meâlen şöyle buyurur: “Eğer bilmiyorsanız ilim sahiplerine sorun.” (Nahl Suresi, 43.) Derin ilim sahipleri kimlerdir? “Verrasihune fil ilmi/İlimde derinlik sahibi…” (Al-i İmran Suresi, 7.) ve yetkili olan “müctehid ve müceddid”lerdir. “Muhakkak ki Allah, bu ümmete her yüz sene başında dinini yenileyen bir müceddid gönderir.” hadîsi de onlara yönlendirmiyor mu? (Ebû Dâvûd, Melâhim, 1.)

  • Ali Ferşadoğlu

    17.9.2024 17:06:42

    Buna göre elbette içtimâî, siyasî ölçü ve stratejileri belirleme vazifesi, yetkisi fert olarak bizim, doktorun, mühendisin veya siyasetçinin değil, “müçtehid ve müceddidlerdir. Bu zamanın müçtehid ve müceddidi kimdir? • Risâle-i Nûr bu zamanın müceddididir.” (Barla Lahikası, Enst./inter., s. 103.) • Risâle-i Nûr sadece iman dersi değil, içtimai ders de verir.” (Hizmet Rehberi, s. 54.) Risâle-i Nûr ‘yüksek İslâm siyaseti’ ve ‘Kur'ân siyâsetini’ takip eder.” (İşârâtü'l-İ'câz, s. 84.)

  • Ali Ferşadoğlu

    17.9.2024 17:06:00

    Meselâ, Kemalistlerin daha çok etkili olduğu dönemde Bediüzzaman şunu söylemiştir: “Demokratlar Nurcular ile müttefiktir… Nurcular Demokratlara, ‘yardımcı olur ve dost olur ve ihtiyat kuvveti hükmünde onlara bir nokta-i istinat olur.” (Emirdağ Lâhikâsı, s. 140.) “Nur Talebeleri Demokratlara manen ve maddeten yardım…” etmek durumunda. (Beyanat ve Tenvirler, s. 200.) “Eski tahribatı tamirata başlayan hakikî vatanperverler olan Demokrat namında hamiyetli Ahrarlar, yani hürriyetperverler, Nur ve Nurcuları takdir etmelerine çok minnettarım. Onların muvaffakiyetine çok dua ediyorum. İnşaallah, o Ahrarlar istibdad-ı mutlakı kaldırıp tam bir hürriyet-i şer’iyeye vesile olacaklar." (Emirdağ Lâhikâsı, s. 267.)

  • Ali Ferşadoğlu

    17.9.2024 17:05:35

    Evet, Bediüzzaman’ın (ra), ortaya koyduğu içtimâî, siyasî ölçü ve stratejiler şahsî, dünyevî, günlük, konjonktürel, belli bir döneme mahsus değil, Kur’ân ve Sünnet-i Seniyyenin cihanşumül prensipleridir. Bu ölçü ve stratejileri, “Âhirzamanın en büyük fesadı (bozgunu) zamanında, elbette en büyük bir müçtehid hem en büyük bir müceddid hem hâkim hem mehdî, hem mürşid, hem kutb-u âzam olarak bir zât-ı nuranî...” (Mektûbât s. 425.) ortaya koyuyor! Elbette samimi, dürüst bir mü’min kendisine, ona, buna göre değil, içtimâî/siyasî yol haritasını esas alır. Öyle ise, onları okuyup, anlayıp, hazmedip, kabul edip anlatmak ulum-u imaniye çerçevesindedir ve iman hizmetidir.

  • Müjdat Bayar

    17.9.2024 12:20:51

    Otomatik klavyeden dolayı hata olmuş. "Muvafık'' olacaktı.

  • Ömer

    17.9.2024 11:37:47

    Aslında Yeni Asya’nın dâvâsını, Mehmet Kutlular Ağabeyin nakliyle, kurucusu Zübeyir Gündüzalp’ın “Bu gazete bizim için, âdeta günlük bir lâhika mektubudur. Sadece Risale-i Nur’un imanî meselelerini okumak, birlik ve beraberliğimizi yeteri kadar temin etmez. Üstadın siyasî ve sosyal olaylar ve yaşayış noktasındaki görüşlerinde, ölçülerinde de birleşmedikçe; onların Üstadın anladığı şekilde anlamadıkça birlik ve beraberliğimiz tam olamaz. Bunu sağlayacak günlük bir gazetedir” sözleriyle tesbit edilmiş. (İşte Hayatım, Mehmet Kutlular, 103-104)👏👏👏🤲

  • ahmet

    17.9.2024 10:13:53

    Tuvalete hangi ayakla girip çıkacağımızı bize öğreten bir din oy vermeye gelince tavuk gibi pusup kabuğuna mı çekilecekti. Madem halkların oy kullanması bu çağda ortaya çıkan bir vatandaşlık vazifesi öyleyse bu çağda bir müceddid gelecek ve bu işin doğrusunu kemali vuzuhla açıklayacak ve öyle de olmuş. Bunun adına da siyasette muktesit meslek demiş. Ne tarafgirlik damarıyla körü körüne birilerinin peşinden gitmek nede topyekün birilerini düşman bilmektir. Adnan Menderes ve Hilmi Uran'a yazılan mektuplar bunu bize gösteriyor. Demekrotları desteklemek ise kökü ecnebide olan siyaseti lâ yeşur bir alet olarak kullanmak içindir. Çünkü Avrupa ikidir ve müspet olan kısmını noktai istinad olarak kullanmak hem küfre karşı mücadele etmek için hem de yüksek İslam siyaseti yani ittihadı İslam için bir zorunluluk haline gelmiştir. Çünkü bizim müteharriki bizzat olmadığımız, bundan yüz yıl önce tespit edilmiş bir vakıadır. Bu süre zarfında dünyanın önüne geçtiğimizi de kimse iddia edemez.

  • Müjdat Bayar

    17.9.2024 08:06:13

    Varsa "izm", değil bizim. O kadar!

  • Müjdat Bayar

    17.9.2024 08:04:28

    Kendime bir ikaz: Muvafakat da olsan muhalif de olsan siyasette ifrattan yani fart-ı muhabbetten kaçın. Bu siyasi, en yakının bile olsa kendini koru. Umma ki küsmeyesin, demişler.

  • Pelin Kurukahveci

    17.9.2024 00:26:46

    Çok haklısınız. Demokrat parti de dahil kemalist olmayan parti yok ortada. Kime destek versek aslında kemalizm kazanacak! Bu dönemde en iyisi siyasetten el ayak çekip iman hizmetine odaklanmak. Siyaset üzerine düşünmeyi, konuşmayı, okumayı, yazmayı terkedelim. İman hizmetine yönelelim. Üstadın ikinci döneminde yaptığı gibi yapalım. Çocuklarımızı kurtaralım bari.

  • Burhan Kula

    17.9.2024 00:20:57

    28 Şubat bin yıl sürecek diyenler, haklı mı çıktı?

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı