Nuray S. H., “’Ahirzamanda gelecek kardeşlerim Nur yiyecekler, Nur içecekler, Nur konuşacaklar, Nurdan hanelerde oturacaklar. Bilmiyorum onlar mı bana daha yakın, yoksa siz mi?’ şeklindeki söz hadîs mi?” diye sordu.
“Böyle bir hadîs var!” diyen ve bu sözü Peygamber Efendimize isnad eden kimse, kaynak belirtmek mecburiyet ve mükellefiyetindedir. Aksi halde-güvenilir bir kaynakta görmeden-bir sözü Peygamberimiz’e (asm) isnad eden ve nakleden vebal altında kalır. Çünkü bu söz eğer uydurma ise, “Kim bilerek ağzımdan söz uydurursa, cehennemdeki yerine hazırlansın” tehdidine maruz kalır! (Buhârî, Kitâbü’l-İlm, HN, 110)
Peki “Böyle bir hadîs yoktur; bu söz uydurmadır!” denilebilir mi? Bu dahî risklidir. Bu hususta Üstad Bediüzzaman’ın (ra) koyduğu usül ve ölçü şudur:
“SUAL: Biri dese: ‘Bu hadîsi kabul etmem’ nasıldır?
CEVAP: ... Bir hadîsin kabûlü, adem-i kabûlü ve kabûl-ü ademi vardır... Üçüncüsü red ve inkâr olduğundan bürhan ve ispat ister. O nefiydir; nefiy kolayca ispat edilmez. Belki butlan-ı mana ile bi-nefsihî müntefî olur.” (Tulûât) Demek ki mânâsı, Kur’ân ve Sünnete ve bunlardan çıkarılan kaidelere tamamen zıt düşüyorsa böyle hadisler, kendilerinin mevzu (uydurma) olduğunu, ifade ettikleri bâtıl mânâlardan dolayı kendi metinleriyle gösterirler ki, bu durumda senedindeki zayıflıklara da artık bakılmaz ve ehlince: ‘Bu söz hadis değildir’ denilebilir.
Şayet hadîsin kendisinde yani ifâde ettiği mânâ ve mesajda böyle bir zıtlık ve butlan yoksa, senedindeki zayıflıktan veya bizim şimdilik kaynağını bilemeyişimizden dolayı da, “Bu söz hadîs değildir, uydurmadır!” denilmesi de mümkün ve caiz değildir.
Kendi imkânlarımızla yaptığımız sınırlı araştırmada kaynağına biz ulaşamamış olsak da, hadis olarak halk arasında dolaşan bu söz, nasslara ve İslâmın temel kaidelerine zıt düşmediği gibi sahih bazı hadislere mânâ itibariyle uygun düştüğünden dolayı ‘adem-i kabul’ sınırında durup ilişmemeli ve ‘Uydurmadır’ demekten sakınmalıyız.
Bu tür durumlarda ifrat ve tefrite düşmekten muhafaza eden ve “Tevakkuf” tabir edilen bu duruş, o söz hakkında “uydurmadır” diye ilişmekten bizi durdurduğu gibi, güvenilir bir kaynağına ulaşamadığımız durumlarda “Allah Rasûlü (asm) böyle buyurdu” diyerek şüpheli olan bu sözü-manası doğru olsa bile-ona isnat etme vebalinden de korur.
Kısacası, bu sözü hadîstir diye nakledeni hemen tekzip etmemeli ama kaynağını görmedikçe kendimiz “hadistir” diye nakletmemeliyiz. Çünkü her ikisi de birer hükümdür ve o işin ehli olmayı gerektirir. Mü’min, özellikle Nur talebesi ehl-i tahkik olmalıdır. Muhakemât ve Yirmi Dördüncü Söz’deki asıllar hadîs-i şeriflerin mânâ ve maksatlarını doğru anlamamız için fevkalâde birer rehberdirler.