Diyanet İşleri Başkanlığı cemaatleri rapora bağlayıp ne lâzımsa (!) yapmaya çalışıyormuş.
İnşallah kendisinin göbekten bağlı olduğu devlete ve iktidara cemaatleri de bağlamaya çalışmıyordur.
Din dünyayı ve devleti aşar, sivildir ve sivil kalmalıdır.
Dinî cemaatler de sivildir ve sivil kalmalıdır. Siyasî çekişmelerden de uzak tutulmalıdır.
İktidar sahipleri dini ve din duygularını istismar ederlerse ve bilhassa kendi iktidarlarını pekiştirmek için kullanmaya kalkarsa -ki kalkarlar- engel olmak tüm dindarların görevidir.
Maalesef “devletin dinî örgütü” gibi görünen Diyanet İşleri Başkanlığı teşkilâtı içinde bulunan bütün samimî dindarlar bu duruma en yüksek perdeden itiraz etmelidir.
Organize olmuş dindarlar yani dinî cemaatler de ihlâs hatırına sivilliği hedeflemeli ve elde etmek için ne lâzımsa yapmalıdır. Devlete elini verenin kolunu kaptıracağı unutulmamalı.
Ama cemaatlerin başka problemleri de var.
Türkiye’de hukuk düzeni dinî cemaatler için bir mayın tarlasıdır. Zira hukuk düzenimiz AB normlarının çok gerisindedir.
Önce şu cümlenin son kısmına dikkat ediniz:
“Cumhuriyetin Anayasa ile belirlenen niteliklerine ve Anayasanın temel ilkelerine, hukuka, ahlâka, millî birliğe ve millî menfaatlere aykırı veya belli bir ırk ya da cemaat mensuplarını desteklemek amacıyla vakıf kurulamaz.” Kurulanlar ya da bu hale dönüşenler de kapatılır ve mallarına el konulur.
Bu yasak Patagonya ya da Komünist Rusya Kanunu’nda değil, 2002’de yürürlüğe girmiş olan “Türk” Medeni Kanunu’nda. 101/3. maddede. (İnanmayan www.mevzuat.gov.tr’den girip bakabilir).
Cumhuriyetin Anayasa ile belirlenen niteliklerine ve Anayasanın temel ilkelerine aykırı vakıf kurulamamasını, -bu nitelik ve ilkeleri ayrıca tartışmak kaydıyla- haydi haklı sayalım. (Ayrıca meselâ “anayasayı değiştirme vakfı” neden kurulamasın, bunu da sorgulayalım.).
Hele hukuka, ahlâka, millî birliğe ve millî menfaatlere aykırı vakıf kurulamamasını da anlayışla karşılayalım.
Tamam, belli bir ırk mensuplarını desteklemek için vakıf kurulamamasını da belli ölçüde mantıklı ve makul bulalım. (Meselâ “Çingenelere pozitif ayrımcılık vakfı neden kurulamasın ki” diye sorarak.).
Peki, belli bir cemaat mensuplarını desteklemek amacıyla vakıf kurulmasını neden yasaklıyoruz? Hangi hakla? Hangi akla hizmet ederek?
Bu çağda bu kafa. Halen de yürürlükte.
Vakıflar Genel Müdürlüğü, Vakıflar Meclisi, Diyanet İşleri Başkanlığı ve sivil oluşumlar bu yanlışa neden sessiz kalıyorlar.
Milletvekilleri neden bu yanlışı düzeltmek için harekete geçmiyor? Çok mu zor “ya da cemaat” kelimelerini oradan çıkarmak!
Nerede hürriyet? Nerede sivil toplum?
Uyanın ey cemaatler…