"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Aktif olmak

Ahmet BATTAL
05 Kasım 2013, Salı
Bize göre ülkenin ihtiyacı; Demokratlar. Şu anda çoğunlukla hangi partide oldukları ayrı bir konu.
Hangi partinin -adında “demokrat” olsa da olmasa da- Ülkeye lazım olan Demokrat Parti olduğu da ayrı konu. Bu soruların cevabını bulabilmek için Demokrat Parti’nin kökleri hakkında araştırma yapmak istedik.
En iyi kaynaklardan biri Prof. Dr. Tarık Zafer Tunaya’nın “Türkiye’de Siyasal Partiler” isimli eseri.
Kitabın 2. Meşrutiyet döneminin anlatıldığı ikinci cildinde Demokrat Parti’nin kökü olarak kabul edilen Ahrar Fırkası hakkında ayrıntılı dokümanter bilgiler var.
Ahrar Fırkası’ndan hemen sonra ise İttihad-ı Muhammedî Fırkası ele alınmış.
İttihad-ı Muhammedî Cemiyeti ile bu Fırka aynı şey. Zira o tarihte henüz bir Siyasî Partiler Kanunu olmadığından her dernek (cemiyet) siyaset yapma hakkına da sahip. Yani her dernek, isterse kendisini “fırka-parti” olarak da isimlendirebiliyor.
Bir şey dikkatimizi çekti.
Tunaya’nın tesbitlerine göre (s.188) İttihad-ı Muhammedî Fırkası (Cemiyeti) en çok Ahrar Fırkası ile ilişki (ve işbirliği) içinde olmuş. Daha da önemlisi bir bakışa göre Ahrarlar kendileri gölgede kalmayı tercih etmişler, İttihad-ı Muhammedîyi ön plana sürerek siyaset yapmışlar.
İttihad-ı Muhammedî Fırkasının o dönemin partilerinden biri olan Demokrat Fırka ile “belirgin” bir ilişkisi olmamış.
Malumunuz, çokları 31 Mart “İsyanı”nı 2. Meşrutiyetin olumlu yönünü bozan ve İttihat ve Terakki iktidarını demokratik gidişattan uzaklaştıran bir etki yapmakla eleştiriyor.
Tarihçiler ve Tunaya, İttihad-ı Muhammedî Fırkası ile 31Mart olayı arasında bir ilişki kuruyorlar.
Bu durumda İttihad-ı Muhammedî’nin kurucularından ve fikir önderlerinden olan Bediüzzaman da bu neticeden mesul tutuluyor.
Tarihçi Tunaya, bu tesbitlerin başlangıcında “fırkanın belli başlı elamanlarından” dediği Said Nursî’nin kendi kendisini anlattığı ve Volkan Gazetesinin 11 Mart 1325 tarihli sayısında yayınlanmış olan “Bediüzzaman Said-i Kürdî’nin Fihriste-i Makasıdı ve Efkârının Programıdır” başlıklı makaleye atıf yapıyor.
Tunaya, kitabının burasında (s.182, dpn. 3) ilginç bir bilgiye daha yer veriyor.
Kendisi Vatan Gazetesinde 10 Mart 1949’da 31 Mart olayı hakkında bir yazı yazıyor. Bu yazıda “Said-i Kürdî” hakkında da bazı bilgiler yer alıyor.
Bunun üzerine Bediüzzaman’ın talebeleri gazete idaresine Üstad hakkındaki pasajları eleştiren –ve tashih eden- bir mektup gönderiyorlar.  Mektubu gönderenler; “Afyon’da oturan Ahmet Nazif, Ahmet Feyzi, Hasan Tabancalı, Selahattin Çelebi, Zübeyr, Ceylan Çalışkan”.
 

Tunaya, bu mektubu kitabının 182. sayfasının 3 nolu dipnotuna taşıyor ve diğer bazı bilgiler yanında şu cümleleri de not düşüyor:
“Biz Said-i Kürdî’nin tahrikçiliğinden değil, Fırka ile olan yakın ilişkilerinden bahsettik ve bu yakınlığı da bizzat ‘Volkan’da neşrettiği yazılarına dayanarak saptamaya çalıştık.”
Bu olaydan bazı dersler çıkarılabilir.
Bizim dersimiz şu: Neşriyat mühim iştir. Aktif olmak gerekir.
Okunma Sayısı: 3652
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • ömer güney

    6.11.2013 00:00:00

    Demokratlık sadece isimle olmuyor.Partinin adı demokrat,idare konumundaki insanlar demokratlık ve ahrarlar nedir bilmiyorlar.Önce ahrarlara demokratlıgı,sonrada topluma anlatmak gerek.Bunu anlatırken prensipler bazında olmalı.meseleye siyaseten bakılırsa ön yargı oluşuyor.insanlar dogruyuda kabul etmiyor o zaman.Anlatmanın en önemli yoluda basından geçiyor.Bu da gazete ve dergilerimize iyi sahip olmamız gerektigini gösteriyor.

  • Garib Doğu

    5.11.2013 00:00:00

    Evet Ahmet Hocam neşriyat mühim bir iştir; dava hamiyeti taşıyanlar için.Bugün bir çok isim altında Nur cemaatleri var.Her ne hikmetse Yeni Asya cemaatının haricinde kimse neşriyata sahip çıkmıyor.Neşriyatın öneminin farkında değil.Halbuki Üstadımız, zamanında sekiz değişik gazete de makalaler yazmış.Bunların bir kısmı tarihçe-i hayatta...Eski Said’in eserlerinde daha çok bulunabilir.Üstadımız ; matbuat lisanı ile konuşma zamanının geldiğinden bahsediyor.Matbuat sahasında yapılan yanlışları tashih etmiş,fikir ve düşüncelerini efkarı ammeye sunmuştur.Öyle makaleler yazmış ki,zaman onları eskitmiyor,her zaman tazelenen dersler olup, istifade edilebiliyor.Kısaca Üstadımız,basına karşı lakayt kalmamış, basını iyi kullanmıştır.Demokrat partiye gelince; ihtiyaç olmakla beraber,daha çok demokratlığa ihtiyaç var.Çünkü önemli olan hür düşüncedir.Parti güçlü olur veya zayıflar bu zaman zaman değişir.Bu çok fazla da önemli değil.Çok çok önemli olan hür düşüncenin; yani demokratlığın güçlü veya zayıf olmasıdır.Demokratik düşünce zayıf olursa bu felakettir.Çünkü ortalığı değişik istibdat unsurları istila eder.Tarih boyunca insanlık ne çektiyse işte kaynağı hayvanlık olan bu istibdattan çekmiştir.Onun için hür,demokrat düşünceyi kuvvetlendirmek gerekiyor ki;istibdat ne şekilde karşımıza çıkarsa çıksın sille vurulmalı,istibdada hayat hakkı tanınmamalıdır.Hür,demokrat düşünceyi kuvvetlendirmenin bir yolu da basındır.Buna sahip çıkmak lazımdır.Toplumu doğru bilgilendirmenin ve batıl fikir ve düşünceleri etkisiz hale getirmenin en güçlü silahlarından biri de basındır.Bugün kılıçlar kınına girmiş, harf muharabesi var.Zulfikarın yerini Nur almış.Musademe-i efkar var.İkna silahı devrede...İlim,muhakeme iş başında.Evet aktif olmak lazım...

  • Turgay Namdar

    5.11.2013 00:00:00

    Osmanlıdan başlayan demokrat parti serencamı ile birlikte Türkiye ve Dünya siyasetiyle yakından ilgilenen vatan ve İslamiyet düşmanı komitelerin entrikaları, bu mücadelede Üstadın konumu ve etkili desteğini daha detaylı öğrenmek istiyoruz. Aydınlatıcı araştırma ve yazılarınızdan dolayı sizi tebrik ediyorum.

  • demokrat

    5.11.2013 00:00:00

    Kesinlikle mühim...Kesinlikle mühim...Kesinlikle mühim...Ah bir de biz anlayabilsek.

  • hidayet alkan

    5.11.2013 00:00:00

    yazinızın devamını büyk bir merak ile bekliyoruz.Bediüzzaman hazretler nin neşrettiğim ummum makalatımda nihayet derecede
    musırrım deyip büyük bir sebatla çekinmeyerek hakikati hali ve
    problemlerin çözüm yollarını,Kur an i reçetelerle harekat ve neşriyatı
    ile bizlere bu zamanında mühim bir dersini veriyor.umarım sizin bu köşedeki aktif gayretlerniz bizede sirayet eder ve selam.

  • Nevzat Karaağaç

    5.11.2013 00:00:00

    31 Mart bir kışkırtma dayalı fevri, kontrolsüz bir sokak hareketidir. Bediüzzaman Hz. nin asayişe ilgili tespitleri ve hayatı boyunca çektiği sıkıntıya rağmen sulh ve sabır üslubunu seçmiş olması hiç bir menfi ve asayişi bozacak bir hadisenin içinde yer almayacagının ispatidir. Cemaatinin adlı sicili dahi sağlam bir delildir.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı