Dünyanın ilk üniversitesinin kurucusunun Müslüman bir hanım olduğunu biliyor muydunuz?
Fatıma el Fihri, dünya üniversitelerinin en eskisi olan Fas’taki Karaviyyun Üniversitesi’nin kurucusu. Bu üniversite İngiltere’deki Oxford, Mısır’daki El Ezher, ABD’deki Harvard üniversitelerinden de önce 859 yılında kurulur ve halen de faaliyettedir.
Abbasiler zamanında yaşayan Fatıma el Fihri, zengin eğitimli bir aileye mensuptu. İlim konusunda çok iştiyaklı olan Fatıma, bilim, tıp, sanayi ve teknoloji alanında insanları aydınlatacak bir ilim merkezinin ihtiyacı ile ailesinden kalan mirası değerlendirdi. Üniversitenin yapımı tamamlanana kadar her gün oruç tutup ibadet ve duâ ile meşgul olarak ilim merkezinin devamı için niyazdaydı. Üniversitenin bugüne kadar ulaşmasında onun bu ihlâsla Rabbine yönelişinin şüphesiz büyük payı olsa gerek!
Üniversite kurulduğunda ilk kurulan kürsüler Kur’ân ve fıkıh ilimleri üzerineydi. Zamanla tıp, astronomi, tarih, coğrafya ilimleri de verilmeye başlandı.
Öğrencilerden ücret alınmaz burs verilirdi.
İbn-i Haldun, İbn-i Arabi, El İdrisi gibi ilim dünyasında tanınmış zatlar bu üniversitede eğitim alarak ya da hocalık yaparak bir şekilde bulunmuşlardı.
Karaviyyun Üniversitesi sadece Müslümanlar için değildi. Yahudi ve Hıristiyan gençler de burada eğitim alabiliyorlardı. Yahudi felsefeci İbn-i Meymun, Avrupalı gezgin Leo Africanus, hatta Papa II. Silvester gibi ünlü isimler de gençlik dönemlerinde bu üniversitede eğitim almışlardı.
“O” rakamı bu üniversitede eğitim alan Hıristiyan gençler tarafından Avrupa’ya götürülmüş ve öğretilmişti.
ABBASİLERDE EĞİTİM
Kayıtlara göre Karaviyyun Üniversitesinde kızlar da eğitim alıyorlardı.
Batılı hemcinslerimiz üniversitelerde eğitim alma hakkına ancak yüzyıllar sonrasında ulaşabildiler.
Abbasiler döneminde Müslümanlar yerleştikleri her yerde inşa ettikleri camilerin yanına medreseler de inşa ederler. Bu kurumlara zengin kütüphaneler de eklenirdi. Abbasiler döneminde Bağdat, Kahire, Şam şehirlerinde çok zengin muhtevaya sahip kütüphaneler bulunurdu. Hanımlar, genç kızlar da bu eğitim ve kültür hizmetlerinden istifade ederlerdi.
Kadın âlimler hocalık makamında eğitim de verirlerdi.
Kayıtlara göre İbn-i Hacer, İmam Malik, İbn-i Teymiye kadın hocalardan ders alan ünlü âlimlerden birkaçı.
Hadis ilminin önemli isimlerinden olan İbn-i Hacer, icazet aldığı kadın hocaları arasında Fatıma binti Münecca et-Tenuhiyye’yi, örnek verir. Büyük kitaplarda bu kadından icazet aldığını söylemektedir. Bir başka icazet aldığı kadın ise Fatıma el-Makdisiyye’dir. Bu iki kadın, İbni Hacer’i İbn-i Hacer yapan ilmin merkezinde durmaktadır. İbn-i Hacer’in kendi kayıtları incelendiğinde elliden fazla kadın hocadan icazet aldığı görülmektedir. İbn-i Hacer, hadis ve sünnet demek olduğuna göre, kadınların ilimde oturdukları yer tartışılmaz bir seviyeyi göstermektedir. İlim ve hadis var oldukça, İbn-i Hacer’in ismi anılacağına ve ümmet onu minnetle yâd edeceğine göre kadınlar, kendileri için çok ciddî bir övünç kaynağı önünde durmaktadırlar. (Abdüssettar eş-Şeyh, el-Hafız İbni Hacer el-Askalani)
HÜLÂSA
İslâmın ve İslâm medeniyetinin kadın ve ilme verdiği önem ortadayken bize düşen vazife çalışmak ve gayret elbette.
Hadiste “Ya öğreten, ya öğrenen, ya dinleyen, ya da ilmi seven ol. Sakın beşincisi olma, helâk olursun.” buyrulmuyor mu?
O halde ilim ehli olmak için bir seferberlik başlatmalıyız. Yine ve yeniden…