Mustafa Bey: “Bir defa ölüm var ve öldükten sonra berzah âleminde yaşamak devam ediyor. Peki, kıyamet koparken berzah âleminde tekrar mı öleceğiz?”
İnsan bir defa ölür; başka ölmez. Başka bir ölümden haber verilmemiştir.
Esasen dünya hayatından berzah hayatına geçmeye ölüm diyoruz. Başka bir ifadeyle insan ruhunun, bedeni terk etmesine ölüm diyoruz. Başka bir ifadeyle insanın dünyadan ahirete göçmesine ölüm diyoruz.
Ruhun tekrar bedenine dönmesine ve bedenin bu dönüşle ihya ve inşa edilmesine ise diriliş diyoruz. Kur’ân ruhun bedenden çıkmasına ölüm; ruhun bedenine geri dönmesine ba’s diyor. “Allah’ı nasıl inkâr ediyorsunuz ki sizi ölü iken o size hayat verdi. Sonra sizi öldürecektir. Sonra size tekrar hayat verecektir. Sonra da O’na döndürüleceksiniz.”1
Dolayısıyla kıyamet koptuktan sonra insan berzah âleminde dirilecek, ardından mahşer meydanına gidecektir. Buradaki diriliş ölüm demek değil, hayat bulmaktır.
Kabir Azabı
Sinan Bey: “Kabir azabı nasıldır?”
Ameli ilgilendiren bazı hususlarda kabirde mükâfat veya azap olduğuna dair rivayetler vardır. Bazılarına yer verelim:
* Peygamber Efendimiz (asm) kabirlerin yanından geçerken azap görenleri görürdü. Onlara şefaat etmek ister, azapları hafiflesin veya sona ersin diye kabirlere ağaç dikerdi. Buyururdu ki: “Azap gören kabirlerin yanından geçtim. Kabirlere ağaç diktim. Bu dallar yaş durdukça şefaatimle onlardan azabın hafifletilmesini diledim.”2
* İsrailoğulları geçmişte idrarın elbiseye bulaşmamasına öylesine özen gösteriyorlardı ki, çamaşıra bir damla idrar bulaşmış olsa, o kısmı kesip atmak adetleri olmuştu. Bir gün bir genç bunu yasakladı. Fakat yıkamayı da önermedi. Neticede insanların çamaşırları necaset bulaşığından geçilmez oldu. Bu sebeple bu gencin kabirde azap gördüğünü Peygamber Efendimiz (asm) bildiriyor.3
* Bediüzzaman Hazretleri de, gençlikte gayr-ı meşrû eğlencelerin ve davranışların kabirde ve berzahta azapla neticeleneceğini haber veriyor.4
Kabirde amelî sorgu olmamasına rağmen, amelî azabın olması adalete zıt değildir. Yani Allah sormadan da hükmeder ve hükümlerinde adalet eder, zulmetmez.
Dünyada başımıza gelen öyle amelî cezalar ve musîbetler vardır ki, vicdanî bir muhasebe ile kendimizi sorgulasak, bu cezanın bir amelimize karşılık geldiğini anlamakta gecikmeyiz. Hiç şüphesiz böyle amelimize karşılık başımıza gelen musîbetler ister dünyada olsun, ister kabirde olsun, zulüm değildir; günahlarımıza kefarettir, günahlarımızın bağışlanmasına vesile olur.
Nitekim Peygamber Efendimiz (asm) şöyle bildiriyor: “Kabrin kişiyi sıkması, kişinin bağışlanmamış günahlarına kefarettir. Böylece günahları bağışlanır.”5
Kabirde Sual
Peygamber Efendimiz (asm) buyurmuştur ki: “Müslüman, kabrinde Rabb’inden ve Peygamberinden sorulduğunda Allah’tan başka hiçbir ilah olmadığına ve Muhammed’in (asm) Allah’ın elçisi olduğuna şahâdet eder. Bu şahâdet, Allah’ın, “Allah îmân edenlere dünya hayatında da, âhiret hayatında da sabit sözlerinde dâimâ sebat ihsan eder.”6 Meâlindeki yüksek âyetinin gerçekleşmesidir.”7
Bu hadiste dünyada iman üzere sebat eden bir kulun kabir suali sırasında da iman üzere bulunacağı müjdelenmiştir. Cenâb-ı Hak dilerse bu kuluna Cennetini gösterir.
Esas olan Allah’ın haksızlık yapmayacağını ve zulmetmeyeceğini bilmek ve buna iman etmektir. Dünyada verilen haberlerle yetinmek, âhireti görmeyi ise âhirete bırakmaktır.
Dipnotlar:
1- Bakara Sûresi: 28.
2- Müslim, Zühd 74.
3- Nesâî, Tahâre 25; İbn Mace, Tahâre 26; Ahmed b. Hanbel, IV. 196; VI, 27.
4- Sözler, s. 133, 135; Kastamonu Lâhikası, s. 117; Şuâlar, s. 181.
5- Cami’ü-s-Sağir, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, 2002, c. 3, s. 1150.
6- İbrâhîm Sûresi: 27.
7- Riyâzu’s-Sâlihîn, 426.
***
Günün Duâsı
Ey merhametine sınır olmayan!
Ey rahmetine sınır olmayan!
Ey iyilik ve ihsanına sınır olmayan!
Ey kullarının az ameline bol lütuflarla karşılık veren
Allah’ım! Dünya belâsından, kabir azabından, mahşer hicranından Sana sığınıyoruz.
Hatalarımızı ört! Tövbemizi kabul buyur! Âmin.