"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Kabirde haps-i münferit ne demektir?

Süleyman KÖSMENE
28 Ağustos 2018, Salı
Ödemiş’ten Turhan Arif Göztepe: “Risale-i Nur’da haps-i münferit kavramını izah eder misiniz?”

HADİSLERLE ÖRTÜŞEN BİR KEŞFİYAT 

Haps-i münferit tek başına girilen bir hücre hapsi demektir. Kabre girince kimi insanların böyle tek başına bir hücre hapsine mahkûm edileceğini ifade eder. Böyle bir mahkûmiyet dünyadaki amellerinin tam karşılığı bir ceza olur. Ve Allah zulmetmediğinden, bu ceza inşallah günahlarına kefaret olur. Böyle kişiler, böyle bir hücre hapsi neticesinde mahşere -inşallah- affedilmiş olarak gelirler. Netice itibariyle böyle af getiren bir hücre hapsi, elbette zor, ama inşallah tahammül çerçevesinde bir tecelli olur.

Bu hücre hapsine Bediüzzaman Hazretleri hadislerle örtüşen bir keşfiyatla, şu cümlesiyle işaret ediyor:

“(Kabir) Ahireti tasdik eden, fakat sefahat ve dalâlette gidenlere bir haps-i ebedî ve bütün dostlarından bir tecrit içinde bir haps-i münferit, yalnız başına bir hapis kapısıdır.1 Öyle gördüğü ve itikat ettiği ve inandığı gibi hareket etmediği için, öyle muamele görecek.”2

İSTERİZ Kİ GÜNAH DÜNYADA AFFA UĞRASIN  

Bu keşif cümlesini açalım ve içerisinde neler olduğunu görmeye çalışalım:

Kabirde hücre hapsinin ahireti tasdik eden ve fakat sefahatte ve dalalette gidenlere geleceği anlaşılıyor. Bu kişiler kâfir, münafık veya müşrik değildirler. Bunlar Allah’a inanan, Allah’ın ahirette sonsuz nimetler hazırladığını inkâr etmeyen, ahiretteki hesabı tasdik eden kimselerdir. İnançsız değildirler; ama bu kimselerin inancına uygun amellerinde sıkıntı vardır. Ve bu sıkıntı öyle birkaç vakit namazın terki, birkaç gün orucun ihmali, bir miktar günahkârlık falan değildir; bu sıkıntı çok derindir.

Esasen Allah’ı unutmayan, günah işledikçe Allah korkusuyla vicdanen rahatsız olan, günahı günah, sevabı sevap bilen, ama salih bildiği halde makbul amele muvaffak olamayan insanlar affa uzak değildirler. Af ile aralarında sadece içten bir tövbe vardır. İçten ve samimi bir tövbe olduğunda, günahın çok olmasının ehemmiyeti yoktur. Ne kadar çok günah olursa olsun, Allah’ın affı ve mağfireti karşısında azdır.

Değil mi ki Cenab-ı Hak, “Ey âdemoğlu! Sen bana dua edip, (affımı) ümit ettikçe ben senden her ne sâdır olsa, aldırmam, ben seni affederim. Ey âdemoğlu! Senin günahın semanın bulutları kadar bile olsa, sonra bana dönüp istiğfar etsen, çok oluşuna bakmam, seni affederim. Ey âdemoğlu! Bana yeryüzü dolusu hata ile gelsen, sonunda hiç bir şirk koşmaksızın bana kavuşursan, seni yeryüzü dolusu mağfiretimle karşılarım.”3 Buyuruyor.

Fakat Allah af ve mağfiret ettiğinde günahın yükü nerede biter, onu bilemeyiz. Dünyada mı, kabirde mi, mahşerde mi, sıratta mı, Cennette mi? İsteriz ki dünyada bitsin de kabre, değilse mahşere, hiç olmazsa sırata, en azından Cennete günahtan bir şey ulaşmasın.

AMELİ CİNSİNDEN GELEN CEZA  

Ama bunlar, bunlardan değildirler! Bunlar sefahet ve dalalet günahına bulaşmışlardır. Sefahet ve dalalet, ahirete inandığı halde günaha dalmakta mahzur görmemek, günahı savunmak, günahı günah, sevabı sevap görmemek, batıl fikirleri makbul fikirler olarak savunmak, İslam’ın emirlerini zamanı geçmiş emirler saymak, İslam’ın günahlarına aldırış etmemek… vb. gibi yanlışlar sefahet ve dalalet cinsindendir. Böyle insanlar tövbe etmek şöyle dursun, tövbenin gerekliliğine de inanmazlar. Allah’ın affedeceği bir günahları olmadığına inanırlar. İslam inancından uzaktadırlar. Ahirette azap ve ateş olmadığı, azap ve ateşin dünyada olduğu gibi mesnetsiz fikirleri savunurlar.

Haliyle böyle kimseler dünyada da bencildirler, bencil yaşarlar. Sevdiklerini menfaatleri için severler, yaptıklarını menfaatleri için yaparlar. Diğerkâm olmazlar, paylaşmayı sevmezler, gıybet, haset, kıskançlık, su-i zan, gurur, kibir, ucb, kin, iğbirar, gösteriş, riya, düşmanlık gibi enaniyet okşayıcı sefih amellerden vazgeçemezler.

Dünyada toplumdan ve insanlardan uzaklaştıran böyle sefih ameller, kabirde de kişinin yalnız kalmasına, hücre hapsine girmesine sebep olur. Bu, itikadı olduğu halde, inandığı gibi hareket etmemeye verilen ameli cinsinden bir cezadır. Ama inşallah affa vesile bir cezadır.

GÜNÜN DUASI

Rabbim! Günahlarımızı bağışla! Kusurlarımızı affet! Hatalarımızı ört! Ayıplarımızı setreyle! Ucbdan, gururdan, riyadan mahfuz kıl! Salih amale muvaffak eyle! Âmin

Okunma Sayısı: 6498
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Ömür

    5.2.2021 20:45:28

    ..., elbette ölümün idam-ı ebedisini ve kabrin daimi haps-i münferidini gördükten sonra, Mahkeme-i Kübrada ondan bu hatası sorulacak.(Tarihçe-i Hayat,Bütün Vekaletlere Diyanet Dairesine, Temyiz Riyasetine Gönderilen Bir İstidadır; Dördüncüsü) .Buradaki idamı ebediden kastedilen belki, kabirde sürekli ölümle sonuçlanıp tekrar diriltilip mahşer gününe kadar bitmeyen bir ceza kastediliyor olabilir.Ebedi ifadesi ile kabir hayatı bitinceye kadar ki dilimin kastedilmiş olması olasıdır ve hakeza hapsi münferid de.

  • Abdullah Tunç

    1.9.2018 09:02:42

    Hapsi münferit; " (Kabir) ahireti tastik eden,fakat,safahatte ve dalatte gidenlere bir hapsi ebedi" ila ahir...halbuki Yazının giriş kısmında kıyamete kadar ki bir süre olarak izah ediliyor.Bu hapsi münferit süreli mi,süresiz mi?Üstat yukarıdaki ilk parafrafta hapsi ebedi diyor?Bu net bir izaha muhtaç...

  • arif altay

    28.8.2018 16:06:31

    Güzel bir izah olmuş. Allah razı olsun.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı