DÜNYADA GÖZLER O’NU GÖREMEZ
Dünya gözüyle Allah’ın Zat-ı Muallasını görmek mümkün değildir.
Kur’ân şöyle buyuruyor: “Gözler O’nu idrak edemez. Hâlbuki O gözleri idrak eder. O Latif’tir, Habir’dir.”1
İnsanların ilimle Allah’ın Zatını kavramaları da mümkün değildir. Kur’ân buyuruyor ki: “İlimle O’nu kavrayamazlar.”2
Hazret-i Ali (ra): “Gerçek tevhid, Allah’ın Zat-ı Muallasını hayal etmemeye çalışmandır. Çünkü hayaline gelen her şey Allah’tan başka bir şeydir.”3 demiştir.
İmam-ı Malik demiştir ki: “Allah dünyada görülemez. Çünkü O, Bakîdir, Bakî ise fanî ile görülemez. Ahirette kullara baki gözler verilince, Baki’yi baki gözlerle görürler.”
Bediüzzaman diyor ki: “Sâni-i Kâinat, elbette kâinat cinsinden değildir. Mahiyeti, hiçbir mahiyete benzemez.”4 “Sâni-i Kadîr mekândan münezzehtir; elbette kudretiyle her mekânda hazır sayılır.”5
AHİRETTE GÖZLER O’NU GÖRECEKTİR
Âhirette ise Allah’ı görmek mümkün ve vaki olacaktır. Keza Kur’ân şöyle buyuruyor: “O gün birtakım yüzler parlaktır. Rabblerine bakarlar.”6
Musa Aleyhisselam Tur dağında iken Allah kelam sıfatıyla tecelli ediyor ve onunla konuşuyor. Musa Aleyhisselam bu esnada İlahî kelamın heybetinden cûşa gelerek diyor ki:
“Rabbim! Bana kendini göster; sana bakayım!” Allah da, “Beni (dünyada) katiyen göremezsin. Fakat (şu) dağa bak, eğer o yerinde durursa sen de beni görebilirsin.” dedi. Rabbi, dağa tecelli edince onu darmadağın ediverdi. Mûsâ da baygın düştü. Ayılınca, “Seni eksikliklerden uzak tutarım Allah’ım! Sana tövbe ettim. Ben iman edenlerin ilkiyim” dedi.7
Peygamber Efendimiz (asm) bu ayeti okuyunca, Allah’ın Musa Aleyhisselama şöyle buyurduğunu bildirdi:
“Ey Musa! Asla beni göremezsin. Hangi diri beni görse, mutlaka ölür, hangi kuru beni görse mutlaka yuvarlanır, hangi yaş beni görse mutlaka dağılır. Beni ancak gözleri ölmeyen ve cesetleri çürümeyen Cennet ehli görecektir.”8
Ne var ki, Cennet ehli Cennette Rablerini görecekler; fakat O’nun hakikatini tam mânâsıyla kavramaktan yine aciz bulunacaklardır.
ALLAH’I RÜYADA GÖRMEK MÜMKÜN MÜ?
Allah’ın esmasının ve sıfatlarının tecellileri ise görülebiliyor. Etrafımızda gözümüzün gördüğü, elimizin dokunduğu, duygularımızın algıladığı şahâdet âlemindeki her şey Allah’ın esmasının tecellilerinden başka bir şey değildir.
Allah’ın esmasının ve sıfatlarının tecellilerini uyanık iken gördüğümüz gibi, rüyada da görmemiz mümkündür ve vakidir. Sadeddin-i Taftazanî, Allah’ın rüyada gözle değil, kalple bir nevi müşahede edilebileceğini söylemiştir.9 Bediüzzaman Hazretleri, “Sâni-i Zülcelâl, cisim ve cismanî olmadığı için, zaman ve mekân Onu kayıt altına alamaz. Ve kevn ve mekân, Onun şuhuduna ve huzuruna müdahâle edemez.”10 Demiştir.
Peygamber Efendimiz (asm) buyuruyor ki:
“Geceleyin abdest aldım ve namaz kıldım. Ardından uyudum. Rabbimi en güzel sıfatta gördüm.”11
İmam-ı Azam Ebu Hanife’nin rüyada Allah’ın rububiyetini yüz kere müşahede ettiği, yüzüncüsünde:
“Ey Rabbim! Kıyamet günü mahlûkat azabından nasıl kurtulur?” diye sorduğu;
Allah’ın da ona: “Kullarım sabah akşam Zatımı ve isimlerimi tespihe devam ederlerse azabımdan kurtulurlar.” Diye müjdelediği bildirilmiştir.12
Bayezıd-ı Bistami (ra) demiştir ki:
“Rüyamda Rabbimin rububiyetini müşahede ettim. Ona dedim ki:
“Sana varan yol nasıldır?” Rabbim dedi ki:
“Nefsine itimat etme, bana gel!”
Dipnotlar:
1- En’am Suresi: 103.
2- Taha Suresi: 110.
3- Rağıb, el-İsfahanî, Müfredat, s.59.
4- Mektubat, s. 241.
5- Mektubat, s. 242.
6- Kıyamet Sûresi: 22-23.
7- A’raf Suresi: 143.
8- Hakîm-i Tirmizî, Nevâdiru’l-Usûl, Bab:104,2/45, Ebû Nu’aym, Hılye,10/235, İbn-i Kesir, 2/150.
9- Taftâzânî,Şerhu’l-Akaid, s.134.
10- Mektubat, s. 240.
11- Tirmizî, Tefsir:39, No:3235, 5/368; Ahmed İbni Hanbel, Müsned, No:16621, 5/584.
12- lbn-i Abidin, Reddu’l-Muhtar, 1/35.