"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Bediüzzaman için gaybî işaretler (4)

Süleyman KÖSMENE
11 Haziran 2013, Salı
Van’dan Ümit Kocaman: “Üstadın beklenen şahsiyet olduğunun işaretleri nelerdir?”

OSMAN-I HALİDİ’NİN (KS) MÜJDELERİ
11- Bediüzzaman’dan gaybî bir şekilde haber veren evliyadan biri de Isparta’nın meşhur ve medar-ı iftiharı Başkazalı Osman-ı Halidî Hazretleridir. Bu zat, Mevlânâ Halid-i Bağdadi’nin halifelerindendir. Nakşî tarikatının Halidi koluna mensuptur. Isparta’nın güneybatısında bulunan Sidre yamacındaki zaviyesinde kırk gün bir şey yemeden riyazet içinde zikir, evrad ve ezkârla meşgul olurmuş.
Bediüzzaman doğduğu sene Osman-ı Halidî Hazretleri müritlerine ve yakınlarına kat’î bir keşifle diyor ki: “İmanı kurtaran bir müceddid çıkacak. Bu sene tevellüt etti. Benim dört oğlumdan birisi onunla görüşecek ve elini öpecektir.”
Bu keşfin üzerinden otuz beş sene geçmiştir. 1911 yılında Isparta’nın Atabey kazasında bir gün bir sünnet merasiminde cemaat tarafından Osman-ı Halidi’nin dört evlâdından sonuncusu olan Ahmet Efendi’ye: “Hep müceddid müceddid dersin! Nerede bu müceddid? Kimdir?” derler. Ahmet Efendi gayet açık şekilde der ki:
“Evet, şimdi mevcuttur ve otuz beş yaşındadır!”
Aradan hayli zaman geçmiştir ve Bediüzzaman 1925 senesinde Isparta’ya sevk olunmuştur. Ve Bediüzzaman’ın ilk ziyaretçileri arasında Ahmet Efendi de vardır.
Isparta’nın Yenice Mahallesinde oturan Nuri Efendi, bir gün Ahmet Efendi’ye sorar:
“Pederiniz ‘Benim evlâdımdan birisi o müceddidle görüşecek ve elini öpecek’ buyurmuşlar. Bu nedir?”
Ahmet Efendi:
“Evet, merhum pederimin sözü çıktı, ben onunla görüştüm” demiştir.
 
TOPAL ŞÜKRÜ’NÜN MÜJDELERİ
Keza Osman-ı Halidi’nin açık ihbarı ve vasiyeti üzerine Isparta’nın ehl-i kalp âlimlerinden Topal Şükrü’nün bu ihbarı şiirlerine dökmesi Isparta’da irfan ehli kimseler tarafından bilinmekte idi.
Meselâ bu şiirlerden bir mısra şöyledir:
“Şükür ya bilmezem esrar-ı gaybtan amma;
Ya ileri ya geri; takrip ederim üç otuza.”
Topal Şükrü kendi yaşadığı yıllarda yaklaşık otuz üç yıl sonra gelecek bir müceddidden bahsediyor.1
Bu gaybî ihbarlar, Bediüzzaman’ın talebelerinin çok keskin kanaatleri ile birleşince, daha ilk yıldan itibaren Isparta’da Bediüzzaman’ın mehdi olduğu konusunda fısıltı hâlinde çok net bir şayia yayılıyor. Bediüzzaman bu şayiadan çok rahatsız oluyor ve endişe ediyor. Tashih etmeye çalışıyor. Hatta “On seneden beri kanaatlerini tâdile çalıştığım halde, o bahadır kardeşler kanaatlerinde ileri gidiyorlar” diye yakınıyor.
Fakat Bediüzzaman kanaat sahiplerinin kanaatlerinde ısrarcı olduklarını görünce: “Evet, onlar…. hak bir hakikati görmüşler; fakat tâbire muhtaçtır” diyerek uzunca bir mektupta durumu izah ediyor.

BEDİÜZZAMAN DİKKATLERİ İMAN DÂVÂSINA ÇEKİYOR
Bediüzzaman gerek söz konusu mektubunda, gerekse Risale-i Nur’un hemen her yerinde dikkatleri Risale-i Nur dâvâsına çekiyor. Fakat hemen aynı mektuplarda meseleyi teslim etmekten de kaçınmıyor:
Meselâ talebelerinin kanaatlerini düzelttiği aynı mektupta mecburen mehdiyet görevini izah ediyor. Mehdiyetin üç vazifesinden en mühiminin iman hizmeti olduğunu söylüyor. Bediüzzaman bunu teslim ediyor. Nitekim Risale-i Nur, iman-ı tahkikiyi neşr hizmetini tamamen yapıyor.
Ve devamla şu tesbiti yapıyor: “İmam-ı Ali ve Gavs-ı Âzam ve Osman-ı Hâlidî gibi zatlar, bu nokta içindir ki, o gelecek zatın makamını Risale-i Nur’un şahs-ı mânevîsinde keşfen görmüşler gibi işaret etmişler. Bazan da o şahs-ı mânevîyi bir hâdimine vermişler, o hâdime mültefitane bakmışlar. Bu hakikatten anlaşılıyor ki, sonra gelecek o mübarek zat, Risale-i Nur’u bir programı olarak neşir ve tatbik edecek.”2
Şimdi bu cümlelerden ne anlaşılıyor? O zatın sonradan geleceği mi, yoksa o zatın Bediüzzaman’ın bizzat kendisi olduğu mu?
Sormazlar mı adama: Mehdi sonradan gelecekse eğer, Risale-i Nur’u neden bir programı olarak neşir ve tatbik edecek? Sonradan gelecek mehdinin, Risale-i Nur’a mecbur kalması nasıl izah edilir? Bu usûlen mümkün değildir.
Bu cümleden anlaşılan, Risale-i Nur’un kıyamete kadar din ve iman hizmeti konusunda yetkili bulunduğu ve mehdiyet vazifesini bihakkın ifa edeceğidir.
                          Yarın inşallah devam edelim.
 
Dipnotlar:
1- Sikke-i Tasdik-i Gaybi, s. 25.
2- Sikke-i Tasdik-i Gaybi, s. 10, 11.

Okunma Sayısı: 6905
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Abdül Aziz

    2.9.2014 12:09:00

    S.a.,ALLAH razı olsun. Cenab-i HAKK umum Nur talebelerini mücahede-i maneviyelerinde muvaffak eylesin, amin. Bediuzzaman Hz.leri,hem Mektubat ta hem Em. Lah.da, Mehdi-i Al-i Resul un temsil ettiği kudsi cemaatin şahs-i manevisi ve Hz.Mehdi nin cemiyet-i Nuraniyesi tabirleri ile,hem 13.Şua da istikbalde gelecek mübarek heyetin şahs-i manevîsinin bir mümessili olmasından. . .yine o tahakkuk edip vücuda gelmiş mübarek heyetin bir mümessilinin. . . işaretleriyle R.NUR u programı yapacak zatın yine R. Nurun şahs-i manevîsi olduğu açık olmaz mi? Demek o Zat adam değil belki yine R.NUR dur,denilse hilaf-i Risale-i Nur mudur? Hayırlı günler.

  • Ömer EKEN

    25.12.2013 00:00:00

    İnternette gezinirken yazınıza rastladım. Güzel bilgiler vermişsiniz teşekkür ediyorum. Yazınızın sonundaki

    Sormazlar mı adama: Mehdi sonradan gelecekse eğer, Risale-i Nur’u neden bir programı olarak neşir ve tatbik edecek? Sonradan gelecek mehdinin, Risale-i Nur’a mecbur kalması nasıl izah edilir? Bu usûlen mümkün değildir.

    Peygamberler arasında bile kendisine kitap verilmeyip önceki peygamberin şeriatını devam ettiren yayan peygamberler varken, din alimleri arasında böyle bir şeyin olabilme ihtimaline imkansızdır yorumu, zayıf kalmış.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı