Çocukluğumuzun dünyasına kazınan hatıra ve isimlerin, âlem-i berzaha geçiş sınırına kadar en kalıcı şeyler olduğunu tecrübe edenler daha iyi bilirler.
İşte o kalıcı hatıraların arasında, halâ çok canlı ve hareket halinde olanların içinden yazımız için “bayram hazırlığını” seçtim. Çocukluğumuz ve bayrama hazırlanan evimiz… Rahatımızı alabora eden evdeki telaş ve koşuşturmalar… Her şey elden geçiriliyor. Yıkanacaklar dere kenarına veya çeşme başına… Kazanlarda sıcak sular ve temizleyiciler olarak meşe külü, killi toprak ve daha nice yerli maddeler… Evlerin içinde sergi, perdeler, çamaşırlar ve pencereler dâhil dokunulmadık bir şey bırakılmaksızın her taraf buram buram “temizlik” kokardı. Günümüzün kimyasallarındaki esanslarda bile bulamadığım güzel kokular… Bayram gelecek. Bu evler şenlenecek ve öbek öbek insanlarla dolacak… Unutamadığım o tatlı helecan ve heyecanı bu bayramda, daha geniş bir dairede ve daha celalli yaşayan yörelerle, eski bayram temizlikleri arasında bir tedai oluştu zihnimde…
Almanya’da, İkinci Dünya Harbi’nden bu yana görülmemiş bir yağmur, işte kurban arefesindeki ülkenin en çok kirlenen yörelerini öyle temizledi ki… Yalnızca, kirlilik ve habasetin sembolü ahlaksızların berbat ettikleri şehirler, cadde ve sokakları değil; etraflar, yöreler, tatil yerleri, otobanlar ve hatta nehir yatakları bile bayrama hazır hale getirildiler. Ne de olsa Mesih’in ülkesi… Temizlenmeden bayrama girecek değildi, ya… Ahir zamanda insaniyeti bitirmek üzere hücuma geçen meşhur cereyanlara karşı “din-i Hakk’ın bir kanadını” temsil edecek Almanya’nın böyle bir temizliğe ihtiyacı varmış. Bildiğiniz üzere ahlaksızlar, HAZİRAN ayını, tüm dünyada habis etkinliklerine ayırmışlardı. Bu etkinliklerle yalnızca ruhlar ve bedenler kirlenmedi, tabiata da hoş olmayan kokular sinmişti. Ve haziran bitince de, misafirhane sahibi bu yöreyi “SU” ile temizledi… Avrupa Birliği’nin direksiyonuna oturan ülkenin azıcık ders alacağı nitelikte bir temizlik. Yalnızca Bad Neuenahr-Ahrweiler köyünde üç bin beş yüz ev ya yıkılmış veya kullanılamaz hale gelmiş, Yağmur sularıyla.. Temizlik esnasında suya kapılmış iki yüze yakın insan ile halâ kayıtlarda görünmeyenleri de, bu temizliğin kurbanları olarak tanımlayacağız, galiba…
Okuyucularımız Almanya’daki temizlik ile Kurban bayramı arasındaki zihni irtibatı kurmakta zorlanmasınlar. Mademki; insanlığı ve semavi dinleri yok etmeyi plânlarına koymuş dehşetli cereyanlara karşı Almanya, bilmecburiye DİN-İ HAKK safında yer alacak. Yani İslâmiyet ile ittifak ederek hem dünyamızı, hem insanlığı ve hem de semavi din mensuplarını bu saldırgan güruhlardan kurtaracak ise, mutlaka İbrahim(as)’ın bayramına tertemiz girmesi gerekiyordu. Hz. Mesih’in barış ve medeniyet projesi olan AB’nin sivil Marksistlerce istismarına göz yumdular, Almanlar. Avrupa Birliği’nin misyonunu gerçekleştirmemesi için neocon siyasetçi Von der Leyen’i Brüksel’e gönderenin de Almanya olduğunu tekrar hatırlayacağız. Hatta Almanya’nın bu duruşuna güvenerek ileri giden ve şimdi yağmur temizliği karşısında diz çöküp ağlayan Hollanda Başbakanı Mark Rutte, Polonya ile Macaristan’a müeyyide uygulamayı bile gündeme aldırmıştı.
İster kabul edelim, isterseniz etmeyelim. AB’de de Hıristiyanlıktan sonra en etkin olan İslâmiyet’e İsevi Avrupa değerlerine sahip çıkmayan Müslümanların da burada önemli bir hisseleri var. Söz konusu ahlak ve iffet düşmanlığı da yapan cereyanın, tam bir ay boyunca Almanya’da yaptıkları etkinlikleri okuyup görmemiş olsanız bile, tahmin edebiliyorsunuz. Pandemi nin milleti tedirgin etmesinden istifade ile bu sapıklık yolunda, özel ve kamusal alanda icra edilenlerin boyutlarını, ancak hususi araştırmacılar ortaya çıkarabilir. Çünkü hem gizli, hem münafıkane ve hem de hürriyet perdesinde mağduriyetle mesafe almaya çalışıyorlar. Ellerindeki büyük sermaye ve bilhassa medya ile kamuoyunu kısmen de olsa yanlarında imiş gibi başardılar. Almanya Devletinin simgesi olan LUFTHANSA şirketinin de bu sapıklığı “personel, müşteri ve diğer konuşmaları” çerçevesine dâhil etmesi, belki de bardağı taşıran son damla olup Kuzeyden Güney’e doğru sel olup taştı, diyoruz. Bu arada Penny gibi LGBT’ye destek veren şirketlerin de ahlâksızların kamuoyu oluşturmalarındaki katkılarını elbette göz ardı edemeyiz. Büyük bir ihtimaldir ki, yakın bir zamanda Almanya’daki LGBT destekçileri de, uğrayacakları kayıplardan dolayı Rusya’daki şirketler gibi dönüp efkâr-ı ammeden özür dileyecekler.
Dünyamızı kirletenlerin kirliliklerini Rabbimiz yalnızca su ile gidermiyor. Suyun yanı sıra TOPRAK; GÜNEŞ/ ATEŞ ve HAVA/ RÜZGÂR ile de bu nezafeti gerçekleştirdiğine insanlık şahit olageliyor. Allah’ın; isim, sıfat ve fiilleriyle en çok üzerinde tecelli ettiği bu dört unsurun bazen küresel ordulara dönüştürülğünü, bazen temizlikte bulundurulduklarını hayretler içinde seyrediyoruz.
Biz Almanya’daki “BAYRAM TEMİZLİĞİNİ” konuşunca, Türkiye’deki bazı okuyucularımız Temmuz güneşi altında susuzluktan şikâyet edeceklerdir. Rabbimiz Kur’an’da, ekseriyetin hatasıyla gelen musibetleri geçmiş kavimler üzerinden kıssalar halinde ders veriyor. Öyle musibetlerden kaçınınız ki, geldiğinde hatayı işleyene mahsus kalmaz. Suçsuzları da musibetlerin imtihan gereği kucaklayabilir, diyor. Anadolu kuraklığında da temizliğin “GÜNEŞ/ATEŞ” ile yapıldığını söylemek pekâlâ mümkündür. Kırk seneyi dolduran 12 Eylül felâketinin hipnozundan kurtulamayıp müstebit, rüşvetçi ve zalim idarelere destek veren ahaliyi kuraklık ile imtihan eden Rabbimizin, mutlaka o yörelere de verdiği bir dersi vardır. Aynı zamanda güneş ile birçok hatayı pis kokular saçmaktan, musibetzedelere kurtarıyor. Bu noktaya itiraz edeceklere; ülkemizde mevcut hükümete en fazla destek veren vilâyetimizin son on sene içinde; sel ve heyelanlardan uğradığı zararların dokümanını, internetteki Bilgilerden çıkarmasını tavsiye ediyoruz.
Almanya’daki yağış ve kayıpları yorumladığımız manalar bize aittir. Bu bir telakki meselesidir. Sübjektif olduğundan itiraz ve münakaşaya da gerek duymaz. Fakat tartışılmaz bir hakikat var. Allah’ın her iki şeriatı da birbirine bağlıdır. İnsanlığın sınırını zorlamada inat gösterenlere dünyanın yaratıcısı, genellikle karşılarına su, toprak, güneş/ateş ve hava/rüzgâr dan oluşan ordularını sevk etmiştir. İnkâr edenler; bilimi, tarihi, mücerrep hakikatleri ve insani değerleri inkâr etmiş olurlar.
NOT: Marksist yeşillerin bu tufana sebep çevre faktörlerini göstermesini, hikmet ve sebepler nakzediyor. Ki bu münafık dinsizlerin bir eli çevreyi tahrip eden büyük sermayedarların cebinde, diğeri ise mağdur halkın omuzunda… Bu konuyu inşaallah işleyeceğiz.