21. Asır için bütün dünya devletlerinde ve milletlerinde bir ümit doğdu. Bu asır, dünyaya barış, huzur ve mutluluk getirecekti. Temenniler hep bu istikametteydi.
20. Asır, Deccal zihniyetinin dünyayı fesada ve ateşe verdiği bir asırdı. Materyalist ve dinsiz bir felsefeye dayanan ve komünizmi esas alan Deccal komitesi, koskoca Çin devletini, yarı Avrupa ve Balkan devletlerini yutmuş, birçok İslâm devletini de kendisine uydu yapmıştı. Hatta, hür dünyanın sembolü olan Amerika’nın yanı başındaki Küba devletini de kendisine bir üs yapmayı başarmıştı. Emek ve sermaye çatışmasını körükleyerek bîçare işçi sınıfını maksadına alet etmiş ve her ülkede ihtilâl ve anarşiye zemin hazırlamıştı.
Yetmiş yıl boyunca dünyanın asayiş ve huzurunu her vesile ile bozan, hak, hukuk ve adalet tanımayan merhametsiz karakteriyle, aile düzeninden devlet nizamına kadar her şeyi tahrip eden bu Deccal zihniyeti, büyük bir gürültü ve çatırdama ile 1991 yılında yıkıldı gitti. Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği içinden on beş devlet çıktı ve bağımsızlıklarını ilân etti.
Ancak Kızıl Ordu ile Asya ve Avrupa’ya uzun zaman kan kusturan Rusya, Müslüman Çeçenlerin üzerine giderek yüz binlerce masum insanın ölümüne sebep oldu. Yugoslavya’yı karıştırarak, Müslüman Bosnalılara akıl ve hayale gelmedik zulümler yaptı.
Bütün bunlar olurken, kendisine tuzak kurulan ve Kuveyt’e saldırtılan Saddam Hüseyin yüzünden Körfez Savaşı meydana geldi. Müttefik kuvvetleri arkasına alan Amerika, zengin petrol yataklarına çökmek için Irak’a saldırdı. Bir milyon asker ve sivil Iraklının ölümüne sebep oldu.
1990 yılları boyunca meydana getirilen bu savaşlar, âdeta bir doğumun sancıları gibiydi. Bunun arkasından muhakkak bir dünya barışı gelecekti. Bütün dünya insanlığının buna ihtiyacı vardı. 21. Asır bir dünya barışına hamileydi. Avrupa devletlerinin çoğunun arasındaki sınırların kalkması, ortak para birimine geçmesi, Kopenhag Kriterleri çerçevesinde tam ve ileri bir demokrasiye geçilmesi, hepsi genel bir dünya barışının habercileri gibiydi.
Fakat, 11 Eylül 2001 tarihi bir dönüm noktası oldu. İkiz Kuleler’inin vurulmasını bahane eden Amerika, dessas İngiliz siyasetinin de kışkırtmalarıyla Afganistan’ı vurdu. Modern silâhlarla dünyanın en fakir devletini ve milletini yerle bir etti. Üsame bin Ladin yüzünden binlerce masum sivil insanları katletti. Suçu işleyene münhasır kılması icap ederken, suçlu suçsuz herkesi öldürdü. Dünya hâkimiyeti için Asya kıtasında sürdürdüğü uzun vadeli hesapları için çok büyük zulümler yaptı.
Halbuki, dünyanın tek süper gücü ve hür dünyanın sembolü olarak kendisini gösteren Amerika’dan beklenilen en büyük vazife dünya barışına hizmet etmektir. Süper gücünü kullanarak dünyaya nizam vermeye çalışan Amerika, beklenilenin aksine devam ederse, er ya da geç Sovyetler Birliğinin düştüğü akıbetten kendisini kurtaramayacaktır. Çünkü, dünya milletlerinin duasını değil, bedduasını alan bir büyük devletin çökmekten ve dağılmaktan başka bir sonu olamaz.
Vahşî Batının iki yüz sene gerilerde kaldığı 21. Asrın modern çağında, hür ve medenî bir Amerika’dan istenilen şey, modern çağın gereklerine, hürriyet ve barışın icaplarına göre hareket etmektir. Yeni dünya düzeni denilen hakikat, güçlü devletlerin kuvvete dayalı keyfi uygulamaları değil, her ülkenin toprak bütünlüğünün korunduğu, temel hak ve hürriyetlerin sağlandığı, demokratik değerlerin ve ölçülerin hâkim olduğu, huzur ve emniyetin temin edildiği genel bir dünya barışı içindeki medenî ve mutlu bir dünyadır.
Bu yüksek hedefin gerçekleşmesi için de, medeniyetler çatışmasını netice veren bir İslâm-Hristiyan çatışması değil, tam tersine ortak değerler etrafında merkezîleşen bir İslâm-Hristiyan ittifakına ihtiyaç vardır. Hazret-i Muhammed de (asm) bu ittifakın mutlaka olacağını bin dört yüz yıl önce haber vermiştir. “Dünyadaki bütün savaşları sonlandıracağım” diyerek, Amerika halkına söz veren Donald Trump’tan böyle bir neticeye hizmet etmesini bekliyoruz. Başkanlık kabinesini kendinden daha sert ve şahin olan Siyonistlerle dolduran Trump, söylediklerini yapabilecek mi yoksa söylemleriyle mi kalacak? Bütün dünya milletleri ile birlikte bekleyip göreceğiz. Temenni ederiz ki, istediklerini yapabilsin.