Pek çok ailede genç, anne babası gibi düşünmüyor. Bu konuda ciddî çatışmalar yaşanıyor. Çoğu çatışmalar aile içinde kalıyor veya zamana bırakılıyor.
Bir diğer durum da görmedim, duymadım, bilmiyorum tarzı, gerçeklerin göz ardı edilmesi var. Bu yaklaşım tarzı problemi daha da büyütüyor.
Pek çok ehl-i iman ailede yetişmiş gençler, hayat tarzı olarak ‘ehl-i imanca’ bir hayat içerisinde değil. Pek çok ehl-i Nur ailede yetişen gençler, istenen anlamda ‘ehl-i Nur’ bir hayat içerisinde değil. Bu konular ciddî olarak ele alınıp, müşfik yaklaşımlar içerisinde birlikte konuşarak çözümler bulunmalıdır.
En çok yapılan yanlış da, ebeveynin çocukları, gençleri dinlemeden kendilerince bir çareye başvurmalarıdır. Bu isabetli bile olsa, tesirli olmamaktadır.
Her ebeveyn kendini muhasebe edip, gençlerinin kendileriyle neden aynı düşüncede olmadığını ciddî şekilde ele almalıdır. Bu bir aile için en önemli önceliklerden birisidir.
Gençler üzerine yazı yazınca hemen ailelerden mailler, mesajlar gelmeye başlıyor. Sizce nedendir? Çünkü biliyorum ki pek çok aile genciyle iletişim problemi yaşıyor. Oturup bir konuyu konuşamayan, bir noktada buluşamayan pek çok ailemiz mevcut.
Gençler konusunu kendine dert etmiş yurt içi ve yurt dışında pek çok hamiyetli kardeşlerimin olduğunu biliyorum. Doğrusu bu konu öyle üstünkörü geçilecek bir konu değil. Şu an gelen pek çok mesajda ciddî çalışılması gereken gündemler var.
Gençlerimiz ne kadar bizim? Gençlerimiz ne kadar Nurları, Nur Talebelerini seviyor? Bunda bizim şahıs olarak veya cemaat olarak payımız nedir? Bu soruların objektif olarak ele alınıp, özeleştiriler ihtiva eden cevaplar bulunması gerekiyor.
Gençlik konusu, ‘devlet politika üretsin’ deyip, ötelenecek bir konu değil. Her ailenin kendi içinde, kendi dinamikleriyle işi ciddiye alıp çözümler bulması gereken bir konudur.
Gençliğin aileyi, sivil teşekkülleri, devleti ilgilendiren boyutları var. Ama kesinlikle bu konunun ıskalanmaması gerekir. Yoksa geri dönüşümleri çok yönlü tahribatı netice verir.
Konunun sadece bu boyutunu değişik hayat şartları içerisinde bulunan gençlerle konuştum. Çok anlaşılır ve çerçevesi belli cümleler kurdular. Netice cümle şu; alt yapı oluşturulmadan kurulan bütün emir cümleleri, muhtevası ne olursa olsun dirençle karşılaşır.
Gencimizin nasıl olmasını istiyorsak, çocuklarımızla henüz altı yaşlarına kadar ciddî bir altyapı çalışması yapmamız gerekiyor. Ekmeden, emek sarf etmeden netice beklemek anlamsızdır. Sonra da onları sağlıklı bir arkadaş çevresine katabilmek meselesi en önemli gündem olmalıdır.
Emeklerin boşa gitmemesi için çocuğun, gencin hayatının her aşamasında ebeveynin atması gereken adımlar vardır.
Toprağa tohumu attık deyip, çok iyi netice beklemek, eksik tevekkül olur. Görevimizi doğru yapmak zorundayız. Çocuklarımızdan, gençlerimizden çektiklerimizi onların oldukları kadar bizim de ihmallerimizin göstergesidir. Çıkan sonucun faturasını gençlere yazıp, kolaya kaçıp kenara çekilemeyiz.
Çocuk eğitimi için hayatımızın bir aşamasında yorulacağız. Enerjimiz, gücümüz, tahammülümüz, maddî imkânlarımız varken erken yorulursak, enerjimiz azaldığında, imkânımız daraldığında, gücümüz çekildiğinde rahat ederiz.
Zahmette rahmet vardır, göz kapamak değil, duymamak değil, bilmemek değil; bir yerlerden, çok da vakit kaybetmeden başlamak en sağlıklısı.
Darılmadan, kırılmadan, bağırmadan, yumruğu masaya vurmadan; saygıyla, sevgiyle, sühuletle, yardımlar alarak, duâlar ederek, kendimizin de eğitimden geçtiğini hissederek adımlar atıp, neticeyi Rabbimizden beklemek en sağlıklısı.
Haydin bakalım, Allah hepimizin yardımcısı olsun, güzel gelişmelerden bizi de haberdar edin.