-Yüzlerce insanın içinden seçilmiş on beş, yirmi insan oturup saatlerce konuşup, istişare ederek, üniversiteli gençlerin bir program dahilinde, bir hafta, bir mekânda, saat saat günleri planlanıp, başında eğitimcisi, yemeklerini düşünülüp, araçları, gezileri ayarlanıp, masrafları çıkarılıp, bir organizeyi neden yaparlar?
-Bir adam bir market işletiyor, günlük işleri yürüyor, müşteriler geliyor gidiyor, sattıklarının bir kısmını peşin alıyor, bir kısmını deftere yazıyor, öğrencilerin okuma programını duyunca neden ciddî heyecanlanıyor, yüzü gülüyor, haleti neşeye dönüşüyor?
-Bir esnaf, tezgâhta (yani kaldırım taşlarının üstünde) toplamda üç beş kilo limon var, onları da kilo kilo poşetlemiş, balıkçılar pazarının sokağında bir gölgelik altında müşteri bekliyor. Biz gittik tanışmaya, kendisi tezgâhın başında da yok. Sorduk, namaza gitmiş dediler. Tezgâh açık. Ama o bir metre kare bile olmayan tezgâhın üstünde bir küçük Risale ve yanı başındaki beton çiçeklik üzerinde de iki tane Yeni Asya Gazetesi var. Sizce bu adam ne satıyor?
-Bir terzi esnafındayız. Yanımda da kıymetli İntizam Seyda var. Adam 60’lı yaşlarda. İşinde titiz olduğu belli. Kumaşların bulunduğu rafların üç veya dördü dolu. Rafların birisinde de kırmızı kitaplar olan Risale-i Nurlar var. Sehpanın üstünde gelen müşterilere verilmek üzere küçük Risalelerden büyükçe bir paket açılmış. Ve hemen yanında da Yeni Asya gazetesi. Sizce bu esnafın duruşu size ne demek istiyor?
-Şimdi daha değişik bir şey. Dört kardeş. Hasan, Hüseyin ve Türkan ve Şükran. Uzun bir hikâye ve yoğun bir meşakkat içerisinde beş katlı bir konak yaptırıyorlar. Hemşin ilçesine bile on, on beş kilometre dağın başında Bilen Köyü’nde. Ve bu evin kullanılış amacını da Risale-i Nurlar okuma programları olarak belirleniyor. Ve on yıllardır bu Nurs Konağı yüzlerce, binlerce gence hizmet ediyor. Sizce bu adamların amacı ne?
-Farklı farklı üniversitelerden 50 genç, bir Mayıs ayında, derslerin bittiği ve tatilin başladığı bir zaman diliminde, özlem duyduğu evine de gitmeyip bir hafta boyunca Doğu Karadeniz’in Rize-Hemşin Bilen Köyü’ne gidip orada neden Risale-i Nur okuyorlar?
-Mayıs ayı Bilen Köyü’nde biraz da soğuk. Bu elli genç sıcak soğuk demeyip, zor şartlar demeyip, terasa çıkmışlar ve okumanın önündeki engelleri kaldırmak adına, battaniyeleri sırtlarına almışlar ve okumaya devam ediyorlar, sizce neden okuyorlar?
-Gençlerin aralarında bir de altmışlı yetmişli yaşlarda on kişiyi bulan bir büyükler topluluğu vardı. Onlar da okuyorlardı. Onlar da programda idiler. Onlar ne arıyorlar, Neden okuyorlar?
-Gençlerden bir kısmı neredeyse mutfaktan çıkmıyorlardı. Yemek yaparken zevkle, bulaşık yıkarken neşe ile fasulye doğrarken tebessümle iş yapıyorlardı, sizce nedendir?
-Gençler, ihtiyarlar okuyorlardı, okuyorlardı, ama doymuyorlar bir daha, bir daha okuyorlardı. Hatta bazı okuyanların gözleri satırlarda gezerken, dudakları, kaş ve gözleri şaşkınlık mimikleri taşıyorlardı. Bu insanlar bu satırlarda ne buluyorlardı?
-Ve toplu resimler çektiriyorlardı. Hepsinin yüzünde bir mutluluk hali vardı. Neşeliydiler. Nezaketliydiler. Saadetliydiler… Neden?
-Ve daha da ilginç olanı, bu gençler bu arkadaş topluluklarının içinden, bu pek de kimseciklerin bulunmadığı sakin, ıssız mekândan ayrılmak istemiyorlardı. Hatta bizzat gördüm. İlk kez tanıştıkları bu ortam ve insanlardan ayrılırken gözyaşları döken gençler vardı, neden ağlıyor bu genç insanlar?
-Lütfen birisi bana izah etsin, lütfen birisi bir şeyler söylesin…
-Neler oluyor ve neden oluyor bütün bunlar.
-Sorularım cevap bekliyor, lütfen!