Bediüzzaman Said Nursînin müdafaasn stanbul avu-
katlarndan Seniyyüddin Baflak, Mihri Helâv ve Abdur-
rahman fieref Lâç deruhte etmifllerdir.
Okunan iddianame ve rapor üzerine, Üstat Said Nur-
sî, cevaben otuz befl senelik hayatn misal göstererek, si-
yasetle, dünyevî ve menfî cereyanlarla alâkadar olmad-
¤n, kendisini meflgul eden ve nazarn çeken tek fley ha-
kaik- imaniye ve hizmet-i Kurâniye oldu¤unu, bütün
kuvvetiyle iman kurtarmak davasnda gitti¤ini bildirir;
müteaddit mahkemelerin beraat ve iade kararlarn zikre-
der.
Gençlik Rehberi
adl eserinin üniversiteli gençler ta-
rafndan bastrlmasnn büyük bir memnuniyeti mucip
olmas lâzm geldi¤ini, içinde bulundu¤umuz asrn menfi
cereyanlarna, bilhassa içtimaî bünyemizi sarsan ahlâk-
szlk ve imanszlk salgnna karfl,
Gençlik Rehberi
gibi,
Risale-i Nurun bütün eczalarnn külliyetle intiflarnn,
gençli¤e ve mâsum evlâtlara ve kadnlara umumen okut-
turulmasnn vatan-millet saadeti nokta-i nazarndan ga-
yet elzem oldu¤unu beli¤ bir surette ifade etmifl; mezkûr
gayeler için, kendi haberi olmadan genç üniversitelilerin
tab eyledi¤ini beyan etmifltir.
Mahkeme 19 fiubat 1952 gününe tâlik edilmifltir.
kinci mahkeme gününde, Risale-i Nur külliyatndan
çok istifade eden birçok üniversite talebeleri ve ehl-i ir-
fandan müteflekkil büyük bir kalabalk, mahkemeyi din-
lemek üzere erkenden koridorlar doldurmufllard. Üstat,
alkfllarla, üniversiteli Nur Talebelerinin kollar arasnda
TARHÇE- HAYATI
| 995
I
SPARTA
H
AYATI
külliyet:
bütünlük, umumîlik.
masum:
suçsuz, günahsz, saf, te-
miz.
memnuniyet:
memnunluk, se-
vinçli olufl.
menfi:
olumsuz, müspet olma-
yan.
mezkûr:
zikredilen, ad geçen,
anlan.
misal:
örnek.
mucip:
icap eden, gerektiren.
müdafaa:
savunma.
müteaddit:
çeflitli, bir çok.
müteflekkil:
meydana gelmifl,
kurulmufl.
nazar:
bakfl, dikkat.
nokta-i nazar:
görüfl açs, bakfl
açs; görüfl, fikir.
Risale-i Nur külliyat:
Bediüzza-
man Said Nursînin yüz otuz par-
ça risaleden oluflan külliyat.
saadet:
mutluluk.
suret:
biçim, flekil, tarz.
tab:
basma.
talebe:
ö¤renci.
talik:
belli bir zamana brakma.
umumen:
umumî olarak, bütün
olarak.
zikr:
anma, bildirme.
alâkadar:
ilgili, iliflki.
asr:
yüzyl.
beli¤:
belagatla, düzgün ve
sanatl olarak meramn anla-
tan.
beraat:
temize çkma; bir da-
vann neticesinde suçsuz ol-
du¤u anlafllma.
beyan:
açklama, bildirme,
izah.
bilhassa:
özellikle.
cereyan:
akm, fikir, sanat ve-
ya siyaset hareketi.
cevaben:
cevap olarak, karfl-
lk fleklinde.
deruhte:
üstüne alma, yük-
lenme, kendini vazifeli bilme.
dünyevî:
dünyaya ait.
ecza:
cüzler, parçalar, ksm-
lar.
ehl-i irfan:
irfan ehli.
elzem:
daha (en, pek) lâzm,
lüzumlu, gerekli.
evlât:
çocuklar.
gayet:
son derece.
hakaik- imaniye:
imana ait
hakikatler, imanî gerçekler.
hizmet-i Kurâniye:
Kurânn
hizmeti.
iade:
geri verme.
içtimaî:
toplulu¤a ait, top-
lumla ilgili, toplumsal.
iddianame:
iddia yazs, sav-
cnn bir dava konusundaki
iddialarn toplamfl oldu¤u,
isnat etti¤i suç ve delilleri de
içine alan yazs.
iman:
inanç, itikat.
intiflar:
yaylma, yaygnlafl-
ma, neflrolunma.
istifade:
faydalanma, yarar-
lanma.