Hazret-i Ömer, hilâfeti zamannda, adî bir Hristiyan
ile mahkemede birlikte muhakeme olundular. Hâlbuki, o
Hristiyan slâm hükûmetinin mukaddes rejimlerine, din-
lerine, kanunlara muhalif iken, mahkemede onun o hâli
nazara alnmamas açkça gösterir ki; adalet müessesesi
hiçbir cereyana kaplmaz, hiçbir tarafgirli¤e kaymaz. Bu,
din ve vicdan hürriyetinin bir ana umdesidir ki, komünist
olmayan fiarkta, Garpta, bütün dünya adalet müessese-
lerinde câri ve hâkimdir.
Ben de, din ve vicdan hürriyetinin bu ana umdesine
güvenerek, yüzlerce âyât- Kurâniyeye istinaden, mede-
niyetin bozuk ksmna, hürriyet perdesi altnda yürüyen
mutlak bir istibdâda, lâiklik maskesi altnda dine ve din-
darlara karfl tatbik edilen en a¤r bir baskya muhâlefet
etmifl isem, kanunlar haricine mi çkmfl oldum? Yoksa,
Anayasann hakikî ve samimî müdafaasn m yapmfl bu-
lundum? Hakszl¤a karfl, zulme karfl, kanunsuzlu¤a
karfl muhalefet, hiçbir hükûmette suç saylmaz; bilakis,
muhalefet meflru ve samimî bir muvazene-i adalet unsu-
rudur.
2.
Bana zulüm ve cefay reva gören Devr-i Sâbkn
yapt¤ isnatlarn ikincisi, emniyet ve asayifli ihlâldir. Bu
vehim ve hayal ile, bu düzme isnad ile, yirmi sekiz sene
bana ceza çektirdiler, memleket memleket, mahkeme
mahkeme süründürdüler, zindandan zindana attlar, kim-
se ile görüfltürmediler, tecrid ettiler, zehirlediler; türlü tür-
lü hakaretlerde bulundular.
adî:
basit, baya¤, sradan.
asayifl:
emniyet, kanun ve nizam
hakimiyetin sa¤lanmas.
ayat- Kurâniye:
Kurânn ayet-
leri.
bilâkis:
aksine, tersine.
cari:
cereyan eden, akan, iflleyen.
cefa:
eziyet, sknt, zulüm.
cereyan:
akm, fikir, sanat veya
siyaset hareketi.
Devr-i Sabk:
geçmifl devir.
dindar:
dinin emirlerini yerine
getiren.
emniyet:
güvenlik, kanun ve ni-
zam hakimiyetinin sa¤lanmas.
Garp:
bat, Batda kalan bölgeler.
hakaret:
sayg göstermeme, al-
çak görme, afla¤lama.
hakikî:
gerçek.
hâkim:
hükmeden.
hariç:
bir fleyin dfl, dflars, dflta
kalan.
hilâfet:
halifelik, Hz. Peygambere
vekil olarak Müslümanlar ve sla-
m koruma görevi, slam devlet
reisli¤i.
ihlâl:
bozma, zarar verme.
isnâd:
dayandrma, mal etme, bir
fleyi bir kimseye ait gösterme.
istibdat:
idarede görülen her tür-
lü kanun dfl tazyik, bask.
istinaden:
istinat ederek, daya-
narak.
komünist:
bütün mallarn ortak-
lafla kullanld¤ ve özel mülkiye-
tin olmad¤ iddiasnda bulunan
düzen in mensubu olan kimse.
meflru:
hukuka, kanuna uygun.
müdafaa:
savunma.
1000 |
BEDÜZZAMAN SAD NURSÎ
I
SPARTA
H
AYATI
müessese:
kurulufl, kurum.
muhakeme:
bir dava ile ilgili
taraflarn hakim huzuruna
çkmalar, duruflma.
muhalefet:
birinin düflüncesi-
ne zt düflüncede bulunma,
karfl koyma, bir düflünce, fiil
veya harekete karfl durma.
muhalif:
muhalefet eden, bir
fiil ve düflünceye karfl zt dü-
flüncede bulunan.
mukaddes:
takdis edilmifl,
kutsal, aziz, temiz.
mutlak:
kesin.
muvazene-i adalet:
adaletin
ölçüsü, adaletin dengesi.
nazar:
bakfl, dikkat.
rejim:
idarede tutulan yol,
yönetme tarz, düzenleme bi-
çimi.
reva:
uygun, lâyk, yerinde.
samimî:
içten, candan, gönül-
den.
fiark:
do¤u, do¤u bölgeleri.
tarafgir:
bir taraf tutan, ta-
rafl.
tatbik:
uydurma, uygulama.
tecrîd:
bir kiflinin baflka bir in-
san veya nesneyle olan iliflki-
sini kesme.
umde:
esas alnacak fley; ilke,
prensip, rükün.
vehim:
zan, flüphe, yanlfl ve
esassz düflünce.
vicdan:
insann içindeki, iyiyi
kötüden ayrabilen, iyilik et-
mekten lezzet duyan ve kö-
tülükten elem alan manevî
his.
zindan:
hapishane.
zulüm:
hakszlk, eziyet, ifl-
kence.