Üstadn Müdafaas
Çok uzun süren mazlumâne, maceral hayatma dair
gayet ksa maruzatta bulunaca¤m. Lütfen dinlemenizi ri-
câ ederim.
Mahkeme, Üstadn müdafaasn serbest ve rahatça
yapmasna meydan verdi. Üstat da genifl ve ferahl bir
müdafaa yapt.
Muhterem hâkimler, yirmi sekiz sene emsalsiz ihanet-
lere, iflkencelere, tarassut ve hapislere maruz kaldm. Bü-
tün bu iftira ve isnatlarn esas birkaç noktaya dayanr:
1.
En birinci ithamlar, beni rejim aleyhtar olarak te-
lâkki etmeleridir. Malûmdur ki, her hükûmette muhalifler
bulunur. Asayifle, emniyete dokunmamak flartyla, hiç
kimse vicdanyla, kalbiyle kabul etti¤i bir fikirden, bir me-
toddan dolay mesul olmaz. Bu hukukî bir mütearifedir.
Dininde çok mutaassb ve cebbar bir hükûmet olan
ngilizlerin yüz sene hâkimiyetleri altnda bulunan yüz
milyondan ziyade Müslümanlar, ngilizlerin küfür rejimle-
rini kabul etmeyip Kurân ile reddettikleri hâlde, ngiliz
mahkemeleri flimdiye kadar onlara o cihetten iliflmedi.
Burada ve bütün slâm hükûmetlerinde eskiden beri
Yahudîler, Nasranîler tâbi olduklar memleketin dinine,
kudsî rejimine muhalif, zt ve muteriz bulunduklar hâlde,
o hükûmetler hiçbir zaman kanunlarla onlara o cihetten
iliflmediler.
TARHÇE- HAYATI
| 999
I
SPARTA
H
AYATI
siri altnda bulunma.
maruzat:
arz edilenler, takdim
edilenler.
mazlumane:
mazlumca, zulme
u¤ramfl flekilde.
mesul:
sorumlu, yükümlü.
müdafaa:
savunma.
muhalif:
muhalefet eden, bir fiil
ve düflünceye karfl zt düflünce-
de bulunan.
Muhterem:
sayg de¤er, hürmete
layk, saygn.
mutaassp:
bir fleyi savunmada
aflrlk gösteren ve inat eden; di-
nî meselelerde körü körüne bir
fikre ba¤l olan ve baflka bir fikri
kabullenemeyen.
mütearife:
ispat istemeyecek ka-
dar gerçekli¤i açk olan, bilinen,
aksiyon.
muteriz:
itiraz eden, karfl çkan,
itirazc.
Nasranî:
sevî, Hristiyan.
rejim:
idarede tutulan yol, yönet-
me tarz, düzenleme biçimi.
tâbi:
boyun e¤en, uyan, itaat
eden.
tarassut:
gözetme, göz altnda
tutma.
telâkki:
kabul etme, bir görüflle
bakma.
vicdan:
insann içindeki, iyiyi kö-
tüden ayrabilen, iyilik etmekten
lezzet duyan ve kötülükten elem
alan manevî his.
ziyade:
çok, fazla.
aleyhtar:
karfl olan, ayn fi-
kirde olmayan.
asayifl:
emniyet, kanun ve ni-
zam hakimiyetin sa¤lanmas.
cebbar:
zorba.
cihet:
yön.
dair:
alakal, ilgili.
emniyet:
güvenlik, kanun ve
nizam hakimiyetinin sa¤lan-
mas.
emsalsiz:
benzersiz.
gayet:
son derece.
hâkimiyet:
hâkim olufl, hük-
medifl, egemenlik.
hukukî:
hukuka ait, hukukla
ilgili, hukuk iflleriyle alâkal.
iftira:
asl olmadan birine suç
yükleme, olmayan bir suçu
baflkasna yükleme.
ihanet:
hakszlk etme.
iflkence:
bir kimseye verilen
maddî-manevî sknt, eziyet.
isnâd:
dayandrma, mal et-
me, bir fleyi bir kimseye ait
gösterme.
itham:
suç isnat etme, suçla-
ma.
kudsî:
mukaddes, yüce.
küfür:
Allahn varl¤na, birli-
¤ine inanmama, müflriklik,
imanszlk.
Malûm:
bilinen, bilinir olan.
maruz:
bir fleyin etkisi ve te-