Uzunca Bir Haşiye
Haş i r münasebet i y l e bi r sual :
kur’ân’da mükerreren
(1)
k
In
óp
MGn
h k
án
ër
«°n
U s
’p
G r
ân
fÉn
c r
¿p
G
hem
(2)
p
ô°n
ün
Ñr
dG p
ír
ªn
?n
c s
’p
G p
án
YÉ°s
ùdG o
ôr
en
G BÉ n
en
h
fermanları gösteriyor ki,
haşr-i azam bir anda, zamansız vücuda geliyor. dar akıl
ise bu hadsiz derece harika ve emsalsiz olan meseleyi
iz’an ile kabul etmesine medar olacak meşhut bir misal
ister.
El cevap
: Haşirde ruhların cesetlere gelmesi var, hem
cesetlerin ihyası var, hem cesetlerin inşası var. üç Mese-
ledir.
Birinci Mesele:
ruhların cesetlerine gelmesine mi-
sal ise, gayet muntazam bir ordunun efradı istirahat için
her tarafa dağılmış iken, yüksek sedalı bir boru sesiyle
toplanmalarıdır.
evet, İsrafil’in borusu olan
Sur’
u, ordunun borazanın-
dan geri olmadığı gibi, ebedler tarafında ve zerreler âle-
minde iken, ezel canibinden gelen
(3)
r
ºo
µ
u
Hn
ôp
H o
âr
°ùn
dn
G
hita-
bını işiten ve
(4)
'
¤n
H Gƒo
dÉn
b
ile cevap veren ervahlar, elbette
ordunun neferatından binler derece daha musahhar ve
muntazam ve mutîdirler. Hem, değil yalnız ruhlar, belki
bütün zerreler dahi bir ordu-yu sübhanî ve emirber
Şualar | 63 |
i
kinci
Ş
ua
lemekle görevli olan melek.
istirahat:
dinlenme, rahatlama.
iz’an:
basiret, anlayış, kavrayış,
akıl, zekâ.
kıyamet:
bütün kâinatın Allah ta-
rafından tayin edilen bir vakitte
yıkılıp mahvolması.
medar:
sebep, vesile.
mesele:
önemli konu.
meşhut:
gözle görülmüş, gözle
görülen, müşahede olunan.
misal:
örnek.
musahhar:
boyun eğen, emir al-
tına giren.
mutî:
itaat eden, boyun eğen.
mükerreren:
mükerrer olarak, tek-
rar olarak, tekrar be tekrar.
münasebet:
vesile, -dan dolayı.
Nahl Suresi:
Kur’ân’ın 16. suresi.
Mekke’de nazil olmuştur. 128 ayet-
tir.
neferat:
neferler, fertler, rütbesiz
askerler, erler.
ordu-yu Sübhanî:
her türlü ek-
siklik ve noksanlıktan uzak olan
Cenab-ı Hakkın ordusu.
ruh:
dirilik kaynağı, hayatın te-
meli ve sebebi olan manevî var-
lık.
seda:
ses.
sual:
soru.
Sur:
kıyamette, Allah’ın emri ile
Hz. İsrafil’in üfleyeceği ve üfleme-
siyle birlikte kıyametin kopup bü-
tün canlıların öleceği; ikinci üfle-
yişle bütün canlıların tekrar diri-
leceği mahiyeti bizce bilinmeyen
boru.
Sure:
Kur’ân-ı Kerîm’in ayrıldığı
114 bölümden her biri.
vücut:
var olma, varlık.
zerre:
pek ufak parça, en küçük
parça.
âlem:
varlık sınıflarından her
biri.
canip:
yan, yön, cihet, taraf.
ceset:
ölü vücut, naaş.
ebed:
sonsuzluk, daimîlik.
efrat:
fertler.
elcevap:
cevap olarak.
emirber:
emir eri.
emsalsiz:
benzersiz.
ervah:
ruhlar, canlar, hayatın
cevherleri.
ezel:
başlangıcı olmayan geç-
miş zaman, öncesizlik.
ferman:
emir, buyruk.
hadsiz:
sınırsız, sonsuz.
harika:
olağanüstü.
haşiye:
dipnot.
haşr-i azam:
kıyamet koptuk-
tan sonraki en büyük haşir,
toplanma.
hitap:
söz söyleme, topluluğa
veya birisine karşı konuşma.
ihya:
diriltme, hayat verme.
inşa:
vücuda getirme, yarat-
ma.
İsrafil:
dört büyük melekten
biri, kıyamet günü “sur”u üf-
1.
[Kıyametin kopması] yalnız tek bir sesledir... (Yâsin Suresi: 53.)
2.
Kıyametin gerçekleşmesi ise, ancak göz açıp kapayıncaya kadardır. (Nahl Suresi: 77.)
3.
Ben sizin Rabbiniz değil miyim? (A’raf Suresi: 172.)
4.
Evet, Rabbimizsin. (A’raf Suresi: 172.)