Şualar - page 39

Madem, kâinattaki ef’alin her biri, kendi eserinin etra-
fa istilâkârâne yayılmasıyla her bir fiilin ihatasını ve ıtlakı-
nı ve hadsiz bulunduğunu ve kayıtsızlığını gösterir. Ve ma-
dem iştirak ve şirk ise, o ihatayı inhisar altına ve o ıtlakı
kayıt altına ve o hadsizliği had altına alıp, ıtlakın hakika-
tini ve ihatanın mahiyetini bozuyor; elbette mutlak ve mu-
hit olan o ef’alde, iştirak muhaldir, imkânı yoktur.
evet, ıtlakın mahiyeti iştirake zıttır. Çünkü, ıtlakın ma-
nası, hatta mütenahi ve maddî ve mahdut bir şeyde dahi
olsa, yine istilâkârâne ve istiklâldarâne, etrafa, her yere
yayılır, intişar eder. Meselâ, hava ve ziya ve nur ve hara-
ret, hatta su, ıtlaka mazhar olsalar, her tarafa yayılırlar.
Madem ıtlak ciheti cüz’îde dahi olsa, maddîleri, mahdut-
ları böyle müstevli yapıyor; elbette küllî bir ıtlak-ı hakikî,
böyle hem nihayetsiz, hem maddeden münezzeh, hem
hudutsuz, hem kusurdan müberra olan sıfatlara öyle bir
istilâ ve ihata verir ki, şirk ve iştirakin hiçbir cihet-i imkâ-
nı ve ihtimali olamaz.
elhâsıl, kâinatta görünen binlerle ef’al-i umumiyenin
ve cilveleri görünen yüzer esma-i İlâhiyenin her birinin
hem hâkimiyeti, hem kibriyası, hem kemali, hem ihata-
sı, hem ıtlakı, hem nihayetsizliği, vahdetin ve tevhidin ga-
yet kuvvetli birer bürhanıdırlar.
Hem nasıl ki, bir fevkalâde kuvvet, faaliyete girmek
için istilâ etmek ister, başka kuvvetleri dağıtır; öyle de,
her bir fiil-i rububiyet ve her bir cilve-i esma-i ulûhiyet, o
derece fevkalâde kuvvetleri, eserlerinde görünüyor ki,
Şualar | 39 |
i
kinci
Ş
ua
bulunmayan, kayıtsız, şartsız.
müstevli:
istilâ eden, ele geçiren,
zapteden, hükmü altına alan.
sıfat:
vasıf, nitelik.
şirk:
Allah’a ortak koşma, Allah’tan
başka yaratıcının bulunduğuna
inanma.
tevhid:
Allah’ın bir olduğuna inan-
ma, birleme.
ziya:
ışık, aydınlık, nur, parlaklık.
cihet-i ihtimal:
bir şeyin ola-
bilirlik, ihtimal yönü.
cilve:
tecelli, görüntü.
cilve-i esma-i ulûhiyet:
Al-
lah’ın büyüklüğüne işaret eden
isimlerinin cilvesi, tecellisi.
ef’al:
fiiller, işler.
ef’al-i umumîye:
genel işler,
umumî faaliyetler.
elhâsıl:
hâsılı, netice itibarıy-
la, kısaca.
esma-i İlâhiye:
Allah’ın isim-
leri.
fevkalâde:
olağanüstü.
fiil:
iş, hareket.
fiil-i rububiyet:
Cenab-ı Hak-
kın tedbir, terbiye ve idareye
ait işleri.
had:
sınır.
hâkimiyet:
hâkim oluş, hük-
mediş, egemenlik.
hararet:
sıcaklık, sıcak, ateş.
hudutsuz:
sınırsız.
inhisar:
hasredilme, tahsis
olunma.
intişar:
yayılma, dağılma, neş-
rolunma.
istiklâldarâne:
istiklâlini, ba-
ğımsızlığını ilân ederek.
istilâ:
kaplama, yayılma.
istilâkârâne:
istilâ ederek, ya-
yılarak.
iştirak:
ortak olma, ortaklık
etme.
kuvvet:
fizikî güç, kudret.
maddî:
madde ile alâkalı, cis-
manî.
mahdut:
sınırlı, belirli.
mahiyet:
bir şeyin aslı, esası,
niteliği.
mazhar:
nail olma, şereflen-
me.
muhit:
ihata eden, kuşatıcı.
mutlak:
her hangi bir kayda
bağlı olmayan, bir şeye bağlı
1...,29,30,31,32,33,34,35,36,37,38 40,41,42,43,44,45,46,47,48,49,...1581
Powered by FlippingBook