güzelce yerleştiren çok azametli ve çok kuvvetli ve çok
kesretli bürhanları ve delilleri vardır.
Meselâ: Bu Yedinci Şuada göreceksin ki, bu kâinat
bütün erkân ve tabakat ve enva ve efrat ve müştemilâtıy-
la Vacibü’l-Vücud’un vücub-i vücuduna ve vahdetine şa-
hadet eden bir daire-i zikir teşkil ederek beraberce lâilâ-
he illallah derler.
Meselâ: nasıl ki küçücük
(1)
n
ƒo
g ,n
ƒo
g ,n
ƒo
g
’lerden mürek-
kep büyükçe
n
ƒo
g ,n
ƒo
g
yazılır. sonra bu
n
ƒo
g
’lerden mürekkep
çok büyük bir
n
ƒo
g
olur. Hem, nasıl ki bir taburun hücumun-
da veya bir halka-i zikrin cezbesinde
*n
G ,*n
G ,*n
G
derler. Ve
onların seslerinden terekküp eden büyük ve cemaat seda-
sıyla büyük bir tarzda
*n
G ,*n
G
kelimesi işitilir. Ve bunların
seslerinden terekküp eden taburun sedası dahi, büyük ve
geniş bir telâffuzla
*n
G ,*n
G ,*n
G
dediğini işittirebilir. Aynen
öyle de, bu kâinatın her bir nev’i ve o nev’in fertleri ve o
fertlerin azaları, lisan-ı hâl ile
(2)
*G s
’p
G n
¬'
dp
G n
B ’
derler. Birbiri
içindeki bu büyük zikir daireleri, misalimizdeki yalnız üç-
dört mertebe değil, belki üç yüz mertebeden geçer.
Hem, büyük ve küllî zikirleri, yalnız küçük fertlerin zi-
kirlerinden neş’et etmiyor, belki her bir büyük ve küllî
mevcut, büyüklüğü nispetinde bizzat zikreder, büyük bir
şahıs gibi
(3)
n
ƒo
g s
’p
G n
¬'
dp
G n
B ’
der.
Şualar
Y
edinci
Ş
ua
| 179 |
AYETÜ’L-KÜBRA
doğma.
nev:
cins, tür.
nispet:
oran.
seda:
ses.
şahadet etme:
şahitlik yapma.
şua:
ışın demeti.
tabakat:
katmanlar, topluluklar.
tabur:
düzenli topluluk, grup.
tarz:
usul, şekil, biçim.
telâffuz:
söyleme, konuşma.
terekküp etme:
birleşimle oluş-
ma.
teşkil etme:
meydana getirme.
Vacibü’l-Vücud:
varlığı gerekli olan
Allah.
vahdet:
birlik, tek oluş.
vücub-i vücut:
varlığın gerekliliği.
zikir:
anma, söyleme.
aza:
üye.
azametli:
büyük, yüce.
bizzat:
doğrudan. kendisi ola-
rak.
bürhan:
delil, kanıt.
cemaat:
topluluk.
cezbe:
çekim, çekicilik.
daire-i zikir:
Allah’ı ananların
oluşturduğu halka.
efrat:
fertler, bireyler.
enva:
türler.
erkân:
önde gelen unsurlar.
fert:
birey.
halka-i zikir:
Allah’ı ananların
oluşturduğu halka.
kesretli:
fazla olan, çok.
küllî:
bütün fertlerden oluşan
bütün.
lisan-ı hâl:
durum ve hareket
dili.
mertebe:
seviye, derece.
mevcut:
varlık.
mürekkep:
bileşik, meydana
gelmiş.
müştemilât:
içinde bulunanlar,
teferruatlar.
neş’et etme:
ortaya çıkma,
1.
O (Allah).
2.
Allah’tan başka ibadete lâyık hiçbir ilâh yoktur. (Muhammed Suresi: 19.
3.
Ondan başka hiçbir ilâh yoktur. (Bakara Suresi: 163, 255; Âl-i İmran Suresi: 2, 6; Kasas Suresi:
88., vd.)