Şualar - page 181

ve muhteşeme olan
¢o
Vr
Qn
’r
Gn
h o
™r
Ñ°s
ùdG o
äGn
ƒ'
ªs
°ùdG o
¬n
d o
í`u
Ñ°n
ùo
J
(1)
/
?p
ór
ªn
ëp
H o
í`u
Ñ°n
ùo
j s
’p
G m
År
°n
T r
øp
e r
¿p
Gn
h s
øp
¡«/
a r
øn
en
h
hazinesinin haş-
metli bir nüktesi ve geniş bir tefsiri ve ramazan-ı şerifin
bir hediyesi bir nuru ve çok benzediği risale-i
Münacat’
ın
menbaı olan münacat-ı Ahmediyenin ve onun menbaı
olan münacat-ı Cevşeniye-i Ahmediye ve onun menbaı
olan
(2)
...¢p
Vr
Qn
’r
Gn
h p
äGn
ƒ'
ªs
°ùdG p
?r
?n
N ?/
a s
¿p
G
(ilâahirihî)nin ilha-
mî bir ziyası ve tevhidî bir feyzi olarak, hem zikir, hem
fikir suretinde zuhur eden aynı kelimat-ı Arabiyeyi rama-
zanın şerefi ve bir hatırası için aynı mükerrer kelimeleri
yazıyorum. kim isterse mükerrer kelimeler yerine “ve
hakeza” deyip okuya ve yazabilir.
Bu hediye-i ramazaniye, bende zikir ciheti ve zikir ma-
nası fikre galebe ettiğinden, sair zikirler gibi aynı kelime
tekrar ediliyor. Hem umumun neticeleri bir tek bürhan
olduğundan ve bürhanların vecihleri birbirine ben-
zediğinden, cümleleri aynen tekrar edilmiş; ve bu tekrar
bana usanç vermiyordu. Çünkü her bir mertebede başka
bir âlemin kapısı açılıyordu ve o mahsus mertebe-i
bürhaniyenin haricinde ve kâinatın yüzünde bulunan
şahadetleri ve o şahadetlerin haricî meydanı hayalime
görünüyordu. o hâlde, değil usanç, belki gayet ulvî bir
zevk-i imanî veriyordu.
kur’ân-ı Mu’cizülbeyan’da, zikir manası ve tilâvet
ciheti dahi bulunduğundan, gayet tatlı tekraratı belâgati-
ne belâgat katmış, noksaniyet vermemiş.
Şualar
Y
edinci
Ş
ua
| 181 |
AYETÜ’L-KÜBRA
mahsus:
ait olan, has kılınan.
mana:
anlam.
menba:
kaynak.
mertebe:
seviye, derece.
mertebe-i bürhaniye:
delillendir-
me, ispatlama seviyesi.
mükerrer:
tekrar eden.
münacat-ı ahmediye:
Peygam-
berimizin (asm) duası.
netice:
sonuç.
noksaniyet:
eksiklik.
nur:
ışığı, manevî bereketi.
nükte:
ince manalı, düşündürücü
söz.
ramazan-ı şerif:
oruç tutulan ay.
risale-i Münacat:
Üçüncü Şua
olan Münacat risalesi.
sair:
diğer.
suret:
şekil, biçim, tarz.
şahadet:
şahitlik, tanıklık.
tefsir:
yorum, açıklama, izah.
münacat-ı Cevşeniye-i Ahmediye:
Peygamberimizin (asm) Cevşen
duası.
tekrarat:
tekrarlar.
tevhidî:
tevhide dair, tevhidle, Al-
lah’ın birliği ile ilgili.
tilâvet:
okuma.
ulvî:
yüksek, yüce.
umum:
herkes, genel.
vecih:
yön.
zevk-i imanî:
imanın verdiği lezzet,
zevk.
zikir:
Allah’ın isimlerini anarak dua
etme, Allah’ı anma.
ziya:
ışık.
zuhur:
açığa çıkma, görünme.
âlem:
varlık sınıflarından her
biri.
belâgat:
iyi, güzel, pürüzsüz
söz söyleme.
bürhan:
delil, kanıt.
cihet:
yön.
feyiz:
bolluk, bereket, verim-
lilik.
fikir:
düşünce, tefekkür.
galebe etmek:
üstün gelmek,
galip olmak.
gayet:
oldukça.
hakeza:
böylece, bunun gibi.
haricî:
dışındaki.
haşmet:
ihtişam, heybet, bü-
yüklük.
hediye-i ramazan:
ramazan
ayının hediyesi.
ilâahirihî:
onun sonuna ka-
dar.
ilhamî:
ilham ile elde edilen,
ilham ile ulaşılan.
kelimat-ı arabiye:
Arabca söz-
ler, kelimeler.
Kur’ân-ı Mu’cizülbeyan:
an-
latımı, ifadesi mu’cize olan
Kur’ân.
1.
Yedi gökle yer ve onların içindekiler Onu tesbih eder. Hiçbirşey yoktur ki Onu övüp tesbih
etmesin; lâkin siz onların tesbihini anlamazsınız. Şüphesiz ki O Halîm’dir, ceza vermekte
acele etmez; Gafûr’dur, günahları çokça bağışlar. (İsra Suresi: 44.)
2.
Göklerin ve yerin yaratılmasında... (Bakara Suresi: 164.)
1...,171,172,173,174,175,176,177,178,179,180 182,183,184,185,186,187,188,189,190,191,...1581
Powered by FlippingBook