Şualar - page 178

(1)
?
p
FBG n
Op
Q o
ABÉ n
jp
ô r
Ñp
µ
r
dGn
h …
p
QG n
Rp
G o
â n
ªn
¶ n
©r
dn
G
hadis-i kudsînin ferma-
nı; hem,
Cevşenü’l-Kebir
münacatının seksen altıncı uk-
desinde,
o
¬ n
FBÉ n
æ n
K o
OÉn
Ñp
© r
dG Àp
ü r
ë o
j n
’ r
øn
e Én
j @ o
¬n
µ
r
?o
e s
’p
G n
?r
? o
e n
’ r
øn
e Én
j
o
¬n
¡ r
æ` o
c
o
?Én
gr
hn
’r
G o
?Én
æn
j n
’ r
øn
e Én
j @ o
¬ n
dn
Ón
L o
?p
Fn
BÓn
ÿr
G o
?p
°ün
J n
’ r
øn
e Én
j
o
¬n
JÉn
Øp
°U o
?Én
¡r
an
’r
G o
? o
?r
Ñn
j n
’ r
øn
e Én
j @ o
¬ n
dÉn
ªn
c o
QÉn
°ür
Hn
’r
G o
?p
Qr
óo
j n
’ r
øn
e Én
j
o
¬n
Jƒo
©o
f o
¿Én
°ùr
fp
’r
G o
øp
°ù r
ëo
j n
’ r
øn
e Én
j @ o
¬ n
FBÉ n
jp
ôr
Ñp
c o
QÉn
µr
an
’r
G o
?Én
æn
j n
’ r
øn
e Én
j
o
¬o
JÉ n
j'
G m
Ar
Àn
T pq
?o
c
/
‘ n
ôn
¡ n
X r
øn
e Én
j @ o
¬ n
F B É°n
†n
b o
OÉn
Ñp
© r
dG t
Oo
ôn
j n
’ r
øn
e Én
j
(2)
p
QÉ s
ædG n
øp
e Én
æu
én
f o
¿É n
en
’r
G o
¿É n
en
’r
G n
âr
fn
G s
’p
G n
¬ '
d p
G n
B’ Én
j n
?n
fÉn
ër
Ñ°o
S
diye olan gayet arifâne münacat-ı Ahmediyenin (
AsM
)
beyanı gösteriyor ki; azamet ve kibriya, lüzumlu bir per-
dedir. Akıl ile ihata ve kalble görmeye mânidir ve tam
marifete set çeker; ve marifette ve imanın inkişafında
hadsiz mertebelerin bulunmasına sebeptir; ve marifetul-
lahta terakki ettirmeye cazibedar bir ihticab-ı kudsîdir.
Yoksa hiçbir cihetle inkâra ve nefye sebep olamaz.
evet, azamet bir vesile-i ihticab olduğu gibi, azametten
neş’et eden ve azametin bir nevi ünvanı ve diğer bir sureti
olan şiddetü’z-zuhur dahi bir vesile-i ihtifa ve ihticabdır ki,
(3)
p
Qƒo
¡t
¶dG p
Is
óp
°ûp
H ?'
Øn
à`r
NG p
øn
e n
¿Én
ër
Ñ°o
S
demişler. evet, güneşin
şiddet-i nuru zatını setreder, hastalıklı gözler görmez.
İ k i nc i Mese l e: İmanî meselelerin fevkalhad azame-
tini çok kolay kabul ettirip, hatta avamın kalblerine
arifâne:
arife yakışır surette, bile-
ne yakışır şekilde, arifçe.
avam:
ilim sahibi olmayan halk.
azamet:
büyüklük, ululuk.
beyan:
açıklama, bildirme, izah.
cazibedar:
çekici.
Cevşenü’l-Kebir:
Peygamber Efen-
dimize (asm) vahiyle gelen ve Es-
ma-i Hüsnayı içine alan, büyük
zırh anlamındaki benzersiz bir dua.
cihet:
yön.
emân:
eminlik, korkusuzluk.
ferman:
emir, buyruk.
fevkalhad:
olağan üstü.
gayet:
son derece.
hadis-i kudsî:
manası Peygambe-
rimize vahiy veya ilham edilen,
sözü Peygamberimize ait olan ha-
dis; kudsî hadis.
hadsiz:
sınırsız.
ihata:
kuşatma, içine alma.
ihticab-ı kudsî:
yüksek gayeler
için gizlenme, gizlilik.
ilân:
yayma, duyurma.
iman:
inanma.
imanî:
inançla, inanmakla ilgili.
inkâr:
reddetme, yokluğu kabul.
inkişaf:
gelişme, yükselme.
kemal:
olgunluk, mükemmellik.
kibriya:
Cenab-ı Allah’ın azameti
ve kudreti, her cihetle büyüklü-
ğü.
lüzumlu:
gerekli.
mâni:
meneden, engel olan.
marifet:
bilme, öğrenme, tanıma.
marifetullah:
Allah’ı bilme, tanı-
ma.
mertebe:
seviye, derece.
mesele:
konu, husus.
münacat:
Allah’a dua etme, yal-
varma; yakarış.
münacat-ı ahmediye:
Peygam-
berimizin (
ASM
) Cenab-ı Hakka du-
aları; Peygamberimizin Cenab-ı
Haktan ümmeti için dilekte bu-
lunması, ümmetinin kurtuluşu için
dua etmesi.
nefiy:
yok sayma, reddetme.
neş’et etme:
ortaya çıkma, doğ-
ma.
nevi:
çeşit, tür.
sena:
övgü, medih.
set çekme:
engel oluşturma.
setretme:
örtme, kapama.
suret:
tarz, şekil.
şiddet-i nur:
ışığın şiddeti, fazlalı-
ğı.
şiddetü’z-zuhur:
görünme, açığa
çıkma şiddeti, parlaklığı.
terakki ettirme:
yükseltme.
ukde:
nokta, düğüm, bağ.
ünvan: isim, ad.vesile-i ihticab:
gizlenme sebebi.
vesile-i ihtifa ve ihticab:
gizlen-
me ve saklanma sebebi.
vücut:
var olma, varlık.
zekâ:
anlayış, kavrayış.
zat:
kendisi.
1.
Azamet ve kibriya has sıfatımdır. (EbuDavud, Libas: 225; İbniMâce, Züht: 16.)
2.
Ey saltanatından başka gerçek saltanat olmayan • Ey kullarınca senası saymakla bitme-
yen.
Ey celâlini mahlûkatın vasfedemediği. • Ey künhünü ihatada idraklerin âciz kaldığı.
Ey kemalini gözlerin idrak ve ihata edemediği. • Ey sıfatlarına ulaşmakta zekâların âciz
kaldığı.
Ey kibriyasının hakikatine fikirlerin ulaşamadığı. • Ey sıfatlarını güzelce tavsıfte insanların
âciz kaldığı.
Ey hükmünü kullarının geri çeviremediği. • Ey Kendisini tanıtan delillerin her şeyde açık-
ça görüldüğü!
Sen bütün kusur ve noksanlardan münezzehsin. Senden başka ilâh yok ki, bize imdat et-
sin. Bize emân ver; emân diliyoruz. Bizi cehennemden kurtar. (Cevşenü’l-Kebir,Bölüm: 86.
3.
Şiddet-i zuhurundan gizlenen Allah her türlü kusur ve noksandan uzaktır.
AYETÜ’L-KÜBRA
| 178 |
Y
edinci
Ş
ua
Şualar
1...,168,169,170,171,172,173,174,175,176,177 179,180,181,182,183,184,185,186,187,188,...1581
Powered by FlippingBook