doğruya mana-i remziyle bakar diye bana kanaat-i kat’i-
ye verdiğinden, çekinmeyerek kanaatimi yazdım. Hata
etmişsem, erhamürrâhimîn’den rahmetiyle affetmesini
niyaz ediyorum. resaili’n-nur’un bu ayetin iltifatına liya-
katini anlamak isteyen zatlar, hangi risaleye dikkatle bak-
salar anlarlar. Hiç olmazsa eskişehir Hapishanesinin bir
meyvesi olan otuzuncu lem’a namındaki altı esma-i İlâ-
hiyeye dair altı nükte risalesine, hiç olmazsa o lem’adan
ism-i
Hayy
ve
Kayyum
’a dair Beşinci ve Altıncı nüktele-
re dikkatle baksa elbette tasdik eder.
resaili’n-nur’a işaret eden
İKİNCİAYET:(1)
n
är
ôp
eo
G BÉ n
ªn
c r
ºp
?n
à°r
SÉn
a
ayet-i meşhuresi-
dir ki,
(2)
m
Oƒo
g o
In
Qƒ o
°S»/
ær
à`n
Ñs
«°n
T
hadisinin vücuduna sebep olmuş.
(3)
n
ä r
ô p
e o
G BÉ n
ªn
c
r
ºp
?n
à°r
Sp
G
’nin işareti sekizinci lem’ada tafsilen
beyan edildiği gibi, sure-i Hûd’da
(4)
l
ó«/
©n
°Sn
h w
»p
?n
°T r
ºo
¡r
æp
ªn
a
(ilâ-
ahirihî) ayetinin iki kuvvetli işaret veren sahifesinin mu-
kabilindeki gayet meşhur bir ayetidir. Makam-ı cifrîsi bin
üç yüz üç ederek, hem sure-i Şûra’nın ikinci sahifesinde
(5)
n
är
ôp
eo
G BÉ n
ªn
c
r
ºp
?n
à°r
SGn
h
ise, bin üç yüz dokuz ederek, o ta-
rihte umum muhatapları içinde birisine hususan kur’ân
hesabına iltifat edip istikametle emreder ki, birinci tarih
ise, resaili’n-nur Müellifinin risale-i nur’u netice veren
ulûmun tahsiline başladığı tarihtir. Ve ikinci ayetin tarihi
ise, o müellifin harika bir surette pek az bir zamanda
Şualar | 1075 |
B
irinci
Ş
ua
ism-i Hayy:
Cenab-ı Hakkın hayatı
veren, dirilten anlamında ismi.
ism-i Hayy-ı Kayyum:
her can-
lıya hayat veren ve onların varlık-
larını devam ettiren Allah.
ism-i Kayyum:
varlığı ve diriliği
her an için olup, gökleri ve yeri
her an için tutan, daimî her şeye
her hususta iktidar sahibi olan an-
lamında Allah’ın bir ismi.
istikamet:
bir şeyin bir tarafa doğ-
ru olarak uzanması.
kanaat:
inanma, görüş, fikir.
kanaat-ı kat’iye:
kesin kanaat, va-
rılan kesin düşünce.
liyakat:
lâyık olma, ehliyet.
makam-ı cifrî:
cifre ait makam,
cifir hesabına göre ulaşılan netice,
sayı değeri.
mana-i remzî:
işaret edilen ma-
na, dikkate sunulan anlam.
meşhur:
şöhretli, herkesin bildiği,
yaygınlık kazanmış.
muhatap:
kendisine hitap olunan,
söz söylenilen kimse.
mukabil:
karşılık.
müellif:
eser telif eden, yazan.
nam:
ad.
niyaz:
yalvarma, yakarma.
nükte:
bir söz veya ibareden hu-
susî bir dikkatle çıkarılan gizli ma-
na.
rahmet:
şefkat, merhamet, bağış-
lama ve esirgeyicilik.
sahife:
sayfa.
suret:
biçim, şekil, tarz.
tafsilen:
tafsilli bir şekilde, uzun
uzadıya, ayrıntılı olarak.
tahsil:
ilim öğrenme, bilgi edinme,
öğrenim.
tasdik:
bir şeyin veya kimsenin
doğruluğuna kesin olarak hük-
metme.
ulûm:
ilimler.
umum:
bütün.
vürut:
gelme, ulaşma.
zat:
kişi, şahıs.
ayet:
Kur’ân’ın her bir cümle-
si.
ayet-i meşhure:
meşhur ayet.
beyan etmek:
açıklamak, bil-
dirmek, izah etmek.
dair:
alâkalı, ilgili.
Erhamürrâhimîn:
merhamet
edenlerin en merhametlisi
olan Allah.
esma-i İlâhiye:
Allah’ın isim-
leri.
gayet:
son derece.
hadis:
Hz. Muhammed’e (asm)
ait söz, emir, fiil veya Hz. Pey-
gamberin onayladığı başkası-
na ait söz, iş veya davranış.
harika:
olağanüstü.
hususan:
bilhassa, özellikle.
ilâahirihî:
devam ediyor.
iltifat:
ilgi gösterme, yüzünü
çevirip bakma.
1.
Emrolunduğun gibi dosdoğru ol. (Hûd Suresi: 112.)
2.
Hûd Suresi beni ihtiyarlattı. (Tirmizî, Tefsîru’l-Vusûl: 56.)
3.
Emrolunduğun gibi dosdoğru ol.
4.
O gün insanlardan şakiler ve saidler vardır. (Hûd Suresi: 105.)
5.
Emrolunduğun gibi dosdoğru ol. (Şûra Suresi: 15.)