Şualar - page 1064

tercümanlık vazifesi ona düşmüş. onun fikri ve ilmi ve
zekâsının eseri olmadığına delil, risale-i nur’da öyle par-
çalar var ki, bazı altı saatte, bazı iki saatte, bazı bir saat-
te, bazı on dakikada yazılan risaleler var. Ben yeminle te-
min ediyorum ki, eski said’in
(
rA
)
(HaşİYeCİK)
kuvve-i hafı-
zası da beraber olmak şartıyla, o on dakika işi on saatte
fikrimle yapamıyorum. o bir saatlik risaleyi, iki gün isti-
dadımla, zihnimle yapamıyorum. Ve o bir günde altı sa-
atlik risale olan otuzuncu sözü ne ben ve ne de en mü-
dakkik dindar feylesoflar altı günde o tahkikatı yapamaz-
lar. Ve hakeza...
demek biz müflis olduğumuz hâlde, gayet zengin bir
mücevherat dükkânının dellâlı ve bir hizmetçisi olmuşuz.
Cenab-ı Hak fazl ve keremiyle şu hizmette halisâne, muh-
lisâne bizi ve umum risale-i nur talebelerini daim ve mu-
vaffak eylesin.
(1)
n
Ú/
?°n
Sr
öo
ªr
dG o
ópq
«°n
S p
án
e r
ôo
ë
p
H
n
Ú/
e'
G
Said Nursî
®
HaşİYeCİK:
Bazı müstensihler bu bîçare said hakkında "ra" kelimesini
bir dua niyetiyle yazmışlar. Ben bozmak istedim; hatıra geldi ki: “Allah
razı olsun” manasında bir duadır, ilişme. Ben de bozmadım.
âmin:
Yâ Rabbi! Öyle olsun, ka-
bul eyle!” anlamında duanın so-
nunda söylenir.
daim:
devam eden, devamlı, sü-
rekli.
delil:
bir davayı ispata yarayan
şey, bürhan.
dellâl:
ilân eden, bir haberi du-
yurmak için yüksek sesle bağıra-
rak dolaşan kimse.
dindar:
dinî kaidelere hakkıyla ri-
ayet eden, dininin emirlerini yeri-
ne getiren, mütedeyyin.
fazl:
iyilik, fazilet, erdem, lütuf.
feylesof:
felsefe ile uğraşan,
filozof.
gayet:
son derece.
hakeza:
böylece, bunun gibi.
halisâne:
temiz kalplilikle, sa-
mimî bir şekilde, sırf Allah rı-
zasını gözeterek.
haşiyecik:
küçük dipnot.
istidat:
kabiliyet, yetenek.
kerem:
cömertlik, lütuf, ihsan,
bağış.
kuvve-i hafıza:
hafıza gücü.
muhlisâne:
ihlâslı bir şekilde,
samimî olarak, içten gelerek,
dostlukla.
muvaffak:
başaran, başarmış,
başarılı.
mücevherat:
mücevherler, el-
mas, yakut, zümrüt v.b. süs
taşlarıyla süslenmiş ziynet eş-
yaları.
müdakkik:
tetkik eden, ince-
den inceye araştıran.
müflis:
iflâs etmiş, her şeyini
kaybetmiş.
tahkikat:
araştırmalar, soruş-
turmalar.
talebe:
öğrenci.
temin:
güvenlik, emniyet his-
si verme, şüphe ve korkuyu
giderme.
umum:
bütün.
vazife:
görev.
1.
Peygamberlerin efendisi olan Peygamber Efendimizin hürmetine Allah duamızı kabul
etsin.
o
n
B
eŞinci
Ş
ua
| 1064 | Şualar
1...,1054,1055,1056,1057,1058,1059,1060,1061,1062,1063 1065,1066,1067,1068,1069,1070,1071,1072,1073,1074,...1581
Powered by FlippingBook