Şualar - page 1060

muhtaç olmayarak, bir ordu kadar kuvvetli olduğunu gös-
termek hikmetiyle bu çeşit şeyler bana yazdırılmış. Yok-
sa –hâşâ– kendimizi satmak ve beğendirmek ve temed-
düh etmek ve hodfüruşluk etmek ise, risale-i nur’un
ehemmiyetli bir esası olan ihlâs sırrını bozmaktır. İnşaal-
lah risale-i nur kendi kendine, hem kendini müdafaa et-
tiği, hem kıymetini tam gösterdiği gibi, bizi de manen mü-
dafaa edip kusurlarımızı affettirmeye vesile olacaktır.
Umum kardeşlerimin ve hemşirelerimin, hassaten du-
aları makbul ve mübarek masumlar taifesi ve muhterem
ihtiyarlar cemaatinden her birerlerine binler selâm ve dua
ederek ramazan-ı Şerif’lerini tebrik ederiz, dualarını rica
ederiz.
Hasta kardeşiniz
Said Nursî
HD
(1)
o
¬n
fÉn
ë r
Ñ° o
S /
¬p
ª° r
SÉp
H
Bu âciz kardeşiniz, hem itiraz eden o eski dost zata,
hem ehl-i dikkate ve sizlere beyan ediyorum ki, kur’ân-ı
Mu’cizülbeyan’ın feyziyle Yeni said hakaik-ı imaniyeye
dair o derece mantıkça ve hakikatçe bürhanlar zikrediyor
ki, değil Müslüman uleması, belki en muannit Avrupa fey-
lesoflarını da teslime mecbur ediyor ve etmektedir.
âciz:
zayıf, güçsüz, zavallı.
beyan etmek:
açıklamak, bildir-
mek, izah etmek.
bürhan:
delil, ispat, hüccet.
cemaat:
topluluk.
dair:
alâkalı, ilgili.
dua:
Allah’a yalvarma, niyaz.
ehemmiyetli:
önemli.
ehl-i dikkat:
dikkatliler, dikkat sa-
hipleri.
feyiz:
bolluk, bereket; ihsan, ba-
ğış.
feylesof:
felsefe ile uğraşan, filo-
zof.
hakaik-ı imaniye:
imana ait ha-
kikatler, imanî gerçekler.
hakikat:
gerçek, asıl, esas.
hassaten:
bilhassa, özellikle.
hâşâ:
asla, kat’iyen, öyle değil, Al-
lah göstermesin.
hemşire:
kız kardeş, bacı.
hikmet:
gizli sebep, gaye.
hodfüruş:
kendini beğendirmeye
çalışan, kendini satan, övünen,
övüngen.
ihlâs:
samimiyet, bir ameli başka
bir karşılık beklemeksizin, sırf Al-
lah rızası için yapma.
inşaallah:
Allah isterse, Allah di-
lerse, Allah’ın emri olursa, Allah
izin verirse manalarında kullanı-
lan bir dua.
itiraz:
kabul etmediğini belirtme,
karşı çıkma.
kıymet:
değer.
Kur’ân-ı Mu’cizülbeyan:
açık-
lamalarıyla akılları benzerini
yapmaktan âciz bırakan
Kur’ân-ı Kerîm.
kusur:
eksiklik, noksan, özür.
makbul:
kabul edilmiş, geçer-
li, reddedilmeyen.
manen:
mana bakımından,
manaca.
masum:
suçsuz, günahsız, saf,
temiz.
mecbur:
zorunlu olma, zorun-
da kalma.
muannit:
inatçı, ayak direyen.
muhterem:
saygı değer, hür-
mete layık, saygın.
mübarek:
feyizli, bereketli,
kutlu.
müdafaa:
savunma.
ramazan-ı Şerif:
mübarek,
şerefli Ramazan ayı.
rica:
dileme, isteme.
selâm:
barış, rahatlık, selamet
ve esenlik dileme.
sır:
gizli hakikat.
taife:
takım, güruh.
temeddüh:
kendi kendini öv-
me, kendini methetme, bö-
bürlenme.
ulema:
âlimler, bilginler, ilim
sahipleri.
umum:
bütün.
vesile:
aracı, vasıta.
zat:
kişi, şahıs.
zikretmek:
anmak, bildirmek.
1.
Her türlü kusur ve noksandan uzak olan Allah’ın adıyla.
o
n
B
eŞinci
Ş
ua
| 1060 | Şualar
1...,1050,1051,1052,1053,1054,1055,1056,1057,1058,1059 1061,1062,1063,1064,1065,1066,1067,1068,1069,1070,...1581
Powered by FlippingBook