Şualar - page 1046

envar-ı Muhammediyeyi
(
AsM
)
ve maarif-i Ahmediyeyi
(
AsM
)
ve füyuzat-ı şem-i İlâhîyi en müşaşaa bir şekilde
parlatması ve kur’ânî ve hadisi olan işarat-ı riyaziyenin
kendisinde müntehî olması ve hitabat-ı nebeviyeyi
(
AsM
)
ifade eden âyât-ı celîlenin riyazî beyanlarının kendi üze-
rinde toplanması delâletleriyle o zat hizmet-i imaniye
noktasında risaletin bir mir’at-ı mücellâsı ve şecere-i risa-
letin bir son meyve-i münevveri ve lisan-ı risaletin irsiyet
noktasında en son dehan-ı hakikati ve şem-i İlâhînin hiz-
met-i imaniye cihetinde bir son hamil-i zîsaadeti olduğu-
na şüphe yoktur.
üçüncü medrese-i Yusufiyenin
Elhüccetüzzehra
ve
Zühretünnur
olan tek
dersini dinleyen nur Şakirtleri namına
Ahmed Feyzi, Ahmed Nazif, Selâhaddin,
Zübeyir, Ceylan, Sungur, Tabancalı
* * *
Benim hissemi haddimden yüz derece ziyade vermele-
riyle beraber, bu imza sahiplerinin hatırlarını kırmaya ce-
saret edemedim. Sükût ederek o methi Risale-i Nur Şa-
kirtlerinin şahs-ı manevîsi namına kabul ettim.
Said Nursî
bf
âyât-ı celile:
yüce ve büyük ayet-
ler, deliller.
beyan:
açıklama, bildirme, izah.
cihet:
yön.
dehan-ı hakikat:
hakikat ağzı.
delâlet:
delil olma, gösterme; alâ-
met, işaret.
Elhüccetüzzehra:
parlak delil an-
lamında Risale-i Nur Külliyatından
bir eserin adı.
Envar-ı Muhammediye:
Hz. Mu-
hammed’e (asm) ait nurlar, getir-
diği dinin yaydığı ışıklar.
füyuzat-ı şem-i İlâhî:
İlâhî ışığın
feyizleri.
hadisî:
hadise ait, hadise uygun.
hamil-i zîsaadet:
mutluluk sahi-
bi.
hisse:
pay, nasip.
hitabat-ı Nebeviye:
Hz. Peygam-
bere ait hitaplar.
hizmet-i imaniye:
imana ait hiz-
met, iman ve Kur’ân hakikatleri-
nin ikna edici ve ilmî delillerle an-
laşılmasına hizmet etme.
irsiyet:
soydan gelen, soya çe-
kim, veraset.
işarat-ı riyaziye:
Arabcada her bir
harfin bir sayıya karşılık geldiği
matematiksel bir hesap sistemi
ile yapılan işaretler, tarih düşür-
meler.
Kur’ânî:
Kur’ân’a uygun, Kur’ân’a
ait.
lisan-ı risalet:
risalet dili, pey-
gamberlik dili.
maarif-i ahmediye:
Hz. Mu-
hammed’in (asm) eğitim ve
öğretimi, terbiyesi.
medih:
övmek.
medrese-i Yusufiye:
Yusuf’un
medresesi, Hz. Yusuf’un (a.s.)
iftira, haksızlık ve zulüm ile
hapiste kalmasından kinaye
olarak, iman ve Kur’ân’a hiz-
metinden dolayı tevkif edilen-
lerin hapsedildiği yer mana-
sında, hapishane.
meyve-i münevver:
nurlu
meyve, nurlanmış meyve.
mir’at-ı mücellâ:
cilâlanmış,
parlak ayna.
müntehi:
nihayet bulmuş, so-
na ermiş, bitmiş, biten.
müşaşaa:
parlak, şaşaalı, deb-
debeli.
nam:
ad.
risalet:
elçilik, resullük, pey-
gamber olarak gönderilme.
riyazî:
hesapla, matematikle
ilgili, riyaziyeye ait.
sükût:
susma, sessiz kalma.
şahs-ı manevî:
manevî şahıs,
belli bir kişi olmayıp bir ce-
maat meydana gelen manevî
şahıs.
şakirt:
talebe, öğrenci.
şecere-i risalet:
peygamber-
lik ağacı, peygamberlik silsile-
si.
şem-i İlâhî:
İlâhî mum.
zat:
kişi, şahıs.
ziyade:
çok, fazla.
Zühretünnur:
başta Lem'a-
lar’da yer alan Yirmi Beşinci
ve Yirmi Altıncı Lem'alar ile
bir kısım mektuplardan olu-
şan bir Nur dersi.
o
n
B
eŞinci
Ş
ua
| 1046 | Şualar
1...,1036,1037,1038,1039,1040,1041,1042,1043,1044,1045 1047,1048,1049,1050,1051,1052,1053,1054,1055,1056,...1581
Powered by FlippingBook