müddeti içinde ulûm-i evvelîn ve ahirine ve ledünniyat ve
hakaik-ı eşyaya ve esrar-ı kâinata ve hikmet-i İlâhiyeye
vâris kılınmıştır ki, şimdiye kadar böyle mazhariyet-i ul-
yaya kimse nail olmamıştır. Bu harika-i ilmiyenin eşi as-
la mesbuk değildir. Hiç şüphe edilemez ki, tercüman-ı
nur, bu hâliyle baştan başa iffet-i mücesseme ve şecaat-i
harika ve istiğna-i mutlak teşkil eden harikulâde meta-
net-i ahlâkiyesi ile bizzat bir mu’cize-i fıtrattır ve teces-
süm etmiş bir inayettir ve bir mevhibe-i mutlakadır.
o zat-ı zîhavarik, daha hadd-i büluğa ermeden bir allâ-
me-i bîadîl hâlinde bütün cihan-ı ilme meydan okumuş,
münazara ettiği erbab-ı ulûmu ilzam ve iskât etmiş, her
nerede olursa olsun vaki olan bütün suallere mutlak bir
isabetle ve asla tereddüt etmeden cevap vermiş, on dört
yaşından itibaren üstatlık payesini taşımış ve mütemadi-
yen etrafına feyz-i ilim ve nur-i hikmet saçmış, izahların-
daki incelik ve derinlik ve beyanlarındaki ulviyet ve meta-
net ve tevcihlerindeki derin feraset ve basiret ve nur-i hik-
met, erbab-ı irfanı şaşırtmış ve hakkıyla “Bediüzzaman”
ünvan-ı celîlini bahşettirmiştir. Mezaya-i âliye ve fezail-i
ilmiyesiyle de din-i Muhammedînin
(
AsM
)
neşrinde ve is-
patında bir kemal-i tam hâlinde rûnüma olmuş olan böy-
le bir zat, elbette seyyidü’l-enbiya Hazretlerinin
(
AsM
)
en
yüksek iltifatına mazhar ve en âlî himaye ve himmetine
naildir. Ve şüphesiz o nebî-i Akdes’in
(
AsM
)
emir ve fer-
manıyla yürüyen ve tasarrufuyla hareket eden ve onun
envar ve hakaikına vâris ve ma’kes olan bir zat-ı kerîmü’s-
sıfât’tır.
Şualar | 1045 |
o
n
B
eŞinci
Ş
ua
inayet:
yardım, ihsan, lütuf.
iskât:
susturma.
istiğna-i mutlak:
sınırsız zengin-
lik, hiç bir şeye muhtaç olmayış.
hiç bir kayıt ve şarta bağlı olmak-
sızın muhtaç olmayış.
kemal-i tam:
tam, kemal, olgun-
luk, mükemmellik.
ledünniyat:
İlâhî bilgiler, İlâhî sır-
lar.
ma’kes:
ayna.
mazhar:
nail olma, şereflenme.
mazhariyet-i ulya:
yüce, yüksek
ve ulvî mazhariyet.
mesbuk:
önde bulunan, ondan
evvel geçmiş.
metanet:
metin olma, dayanıklı-
lık, sağlamlık.
metanet-i ahlâkiye:
ahlâkî daya-
nıklılık.
mevhibe-i mutlaka:
mutlak Al-
lah vergisi.
mezâyâ-i âliye:
yüce meziyetler,
yüksek meziyetler.
mu’cize-i fıtrat:
yaratılış mu’cize-
si.
mutlak:
kesin.
nail:
kavuşan, ulaşan, eren.
Nebî-i akdes:
en kutsî peygam-
ber.
neşir:
herkese duyurma, yayma,
tamim.
nur-i hikmet:
hikmetin nuru, ay-
dınlığı.
paye:
rütbe, derece, mertebe.
rûnüma:
yüz gösteren, meydana
çıkan.
seyyidü’l-enbiya:
peygamberle-
rin efendisi; Hz. Muhammed.
şecaat-i harika:
hayret ve hay-
ranlık uyandıran yiğitlik, harika
kahramanlık.
tasarruf:
bir şeyin sahibi olup ida-
re etme, istediği gibi kullanma.
tecessüm:
cisimleşme, cisim hâli-
ne gelme.
tercüman-ı Nur:
Risale-i Nur ter-
cümanı; Risale-i Nur’u açıklayan,
anlatan.
teveccüh:
yönelme, sevgi, ilgi.
ulûm-i evvelîn ve ahirîn:
önceki
ilimler ve sonradan ortaya çıkmış
ilimler.
ulûm-i evvelîn:
önceki ilimler.
ulviyet:
yücelik, ululuk.
ünvan-ı celîl:
büyük ünvan.
üstat:
öğretici, öğretmen.
vaki:
olağan, ola gelen.
vâris:
mirasçı.
Zat-ı Kerîmü’s-Sıfât:
sonsuz cö-
mertlik sıfatlarına sahip zat olan
Allah.
zat-ı zîhavarik:
harikalar sahibi
zat.
âlî:
yüce, yüksek, ulu.
allâme-i bîadîl:
benzeri ve
dengi olmayan allâme, büyük
âlim.
bahş:
bağış, ihsan, verme.
basiret:
kalp gözüyle görme,
doğru ve ölçülü görüş.
Bediüzzaman:
zamanın, çağın
eşsiz güzelliği.
cihan-ı ilim:
ilim dünyası.
din-i Muhammedî:
İslâm.
envar:
nurlar, ışıklar.
erbab-ı irfan:
ilim, irfan sa-
hipleri, meselenin künhüne
vâkıf olanlar, ilim, zekâ ile hâ-
sıl olan kemal sahipleri.
erbâb-ı ulûm:
ilim sahipleri,
ilim adamları, ilimle uğraşan-
lar.
esrar-ı kâinat:
kâinatın sırları.
feraset:
anlayış, çabuk seziş,
kavrayış.
feyz-i ilim:
ilim feyzi, ilmin
sağladığı feyiz.
fezail-i ilmiye:
ilmin faziletle-
ri, ilmî, ilme ait faziletler.
hadd-i bülûğ:
büluğa erme
yaşı, ergenlik çağı.
hakaik:
hakikatler, gerçekler.
hakaik-ı eşya:
nesnelerin, şey-
lerin perde arkasındaki haki-
katleri.
harika-i ilmiye:
ilme ait olan
şaşılacak şey.
hikmet-i İlâhiye:
Allah’ın hik-
meti, mahlûkatın yaratılışında
Allah’ın gayeleri.
himmet:
manevî yardım, ih-
san, lütuf.
iffet-i mücesseme:
cisimleş-
miş iffet, namus.
iltifat:
ilgi gösterme, yüzünü
çevirip bakma.
ilzam:
susturma, cevap vere-
mez hâle getirme.