Sözler - page 999

eder. Çünkü, çekirdek umum a¤ac›n manas›n›, fihristesi-
ni tafl›yor. Demek, a¤ac›n tedbirini gören Zat, o tedbir ile
alâkadar bütün esmas›yla, a¤ac›n vücudundan maksut ve
icad›n›n gayesi olan her bir semereye müteveccihtir.
Hem flu koca a¤aç, o küçük meyveler için bazen buda-
n›r, kesilir, tecdit için baz› cihetleri tahrip edilir; daha gü-
zel, bâkî meyveler vermek için, afl›lan›r. Öyle de, flu fle-
cere-i kâinat›n semeresi olan befler; kâinat›n vücudun-
dan ve icad›ndan maksut odur ve icad-› mevcudat›n ga-
yesi de odur. Ve o meyvenin çekirde¤i olan insan›n kal-
bi dahi, Sâni-i Kâinat›n en münevver ve en cami bir âyi-
nesidir. ‹flte flu hikmettendir ki, flu küçücük insan, neflir
ve haflir gibi muazzam ink›lâplara medar olmufl kâinat›n
tahrip ve tebdiline sebep olur. Onun muhakemesi için
dünya kap›s› kapan›p, ahiret kap›s› aç›l›r.”
Madem haflrin bahsi geldi. Kur’ân-› Mu’cizülbeyan’›n,
haflrin ispat›na dair cezalet-i beyan›n› ve kuvvet-i ifadesi-
ni gösteren bir nükte-i hakikatini beyan etmeye münase-
bet geldi. fiöyle ki:
fiu tefekkür neticesi gösteriyor ki, beflerin muhakeme-
si ve saadet-i ebediye kazanmas› için lüzum olsa bütün
kâinat tahrip edilir ve tahrip ve tebdil edecek bir kudret
görünüyor ve vard›r. Fakat, haflrin meratibi var. Bir k›s-
m›na iman farzd›r, marifeti lâz›md›r; di¤er k›sm›, terakki-
yat-› ruhiye ve fikriyenin derecat›na göre görünür ve ilim
ve marifeti lâz›m olur. Kur’ân-› Hakîm, en basit ve kolay
olan mertebeyi kat’î ve kuvvetli ispat için, en genifl ve en
büyük bir daire-i haflri açacak bir kudreti gösteriyor.
SÖZLER | 999
O
TUZ
‹
K‹NC‹
S
ÖZ
ma.
hikmet:
her fleyin belirli gayelere
yönelik olarak, manal›, faydal› ve
tam yerli yerinde olmas›.
icad-› mevcudat:
varl›klar›n yok-
tan yarat›lmas›.
icat:
yoktan var etme, yaratma.
ilim:
bilim, bilgi.
iman:
inanma, itikat.
ink›lâp:
de¤iflim, dönüflüm.
ispat:
do¤ruyu delillerle göster-
me.
kâinat:
bütün âlemler, varl›klar.
kat’î:
kesin.
kudret:
kuvvet, iktidar.
Kur’ân-› Hakîm:
her ayet ve su-
resinde say›s›z hikmet ve fayda-
lar bulunan Kur’ân.
Kur’ân-› Mu’cizülbeyan:
aç›kla-
malar›yla insanlar› benzerini yap-
maktan âciz k›lan Kur’ân.
kuvvet-i ifade:
kuvvetli ifade,
fikrin gücü.
lâz›m:
gerekli, lüzumlu.
lüzum:
gereklilik.
maksut:
gaye.
marifet:
bilme.
medar:
sebep, vesile.
meratip:
mertebeler.
mertebe:
derece.
muazzam:
çok büyük.
muhakeme:
düflünme, ak›l yü-
rütme.
münasebet:
uygunluk, alâka.
münevver:
nurlanm›fl.
müteveccih:
yönelik.
neflir:
da¤›lma, yay›lma.
nükte-i hakikat:
hakikat nüktesi.
saadet-i ebediye:
sonsuz mutlu-
luk.
Sâni-i Kâinat:
kâinat› mükemmel
bir sanatla yaratan Allah.
semere:
meyve, fayda.
flecere-i kâinat:
kâinat a¤ac›.
tahrip:
harap etme, y›kma.
tebdil:
de¤ifltirme, döndürme.
tecdit:
yenilenme.
tedbir:
idare etme, çekip çevir-
me.
tefekkür:
derin düflünme.
terakkiyat-› fikriye:
fikri ilerle-
meler.
terakkiyat-› ruhiye:
ruhen yük-
selmeler.
vücut:
var olma, varl›k.
Zat:
azamet ve ululuk sahibi Al-
lah.
ahiret:
k›yametten sonra ku-
rulacak olan âlem.
alâkadar:
ilgili, münasebetli.
âyine:
ayna.
bâkî:
ebedî, daimî.
befler:
insan.
beyan:
anlatma, izah.
cami:
kapsay›c›.
cezalet-i beyan:
kelimelerin
ve cümlelerin ahenkli ve ak›-
c› olmas›.
cihet:
yön, taraf.
daire-i haflir:
haflir dairesi.
derecat:
dereceler.
esma:
isimler.
farz:
‹slâmiyette kesin olarak
yap›lmas› gereken emir.
fihriste:
bir kitapta bulunan
fleyleri s›rayla gösteren liste.
gaye:
maksat.
haflir:
k›yametten sonra bü-
tün insanlar›n bir yere toplan-
malar›; Allah’›n, ölüleri diriltip
mahflere ç›karmas›; toplan-
1...,989,990,991,992,993,994,995,996,997,998 1000,1001,1002,1003,1004,1005,1006,1007,1008,1009,...1482
Powered by FlippingBook