eder. Çünkü, çekirdek umum a¤acn manasn, fihristesi-
ni taflyor. Demek, a¤acn tedbirini gören Zat, o tedbir ile
alâkadar bütün esmasyla, a¤acn vücudundan maksut ve
icadnn gayesi olan her bir semereye müteveccihtir.
Hem flu koca a¤aç, o küçük meyveler için bazen buda-
nr, kesilir, tecdit için baz cihetleri tahrip edilir; daha gü-
zel, bâkî meyveler vermek için, afllanr. Öyle de, flu fle-
cere-i kâinatn semeresi olan befler; kâinatn vücudun-
dan ve icadndan maksut odur ve icad- mevcudatn ga-
yesi de odur. Ve o meyvenin çekirde¤i olan insann kal-
bi dahi, Sâni-i Kâinatn en münevver ve en cami bir âyi-
nesidir. flte flu hikmettendir ki, flu küçücük insan, neflir
ve haflir gibi muazzam inklâplara medar olmufl kâinatn
tahrip ve tebdiline sebep olur. Onun muhakemesi için
dünya kaps kapanp, ahiret kaps açlr.
Madem haflrin bahsi geldi. Kurân- Mucizülbeyann,
haflrin ispatna dair cezalet-i beyann ve kuvvet-i ifadesi-
ni gösteren bir nükte-i hakikatini beyan etmeye münase-
bet geldi. fiöyle ki:
fiu tefekkür neticesi gösteriyor ki, beflerin muhakeme-
si ve saadet-i ebediye kazanmas için lüzum olsa bütün
kâinat tahrip edilir ve tahrip ve tebdil edecek bir kudret
görünüyor ve vardr. Fakat, haflrin meratibi var. Bir ks-
mna iman farzdr, marifeti lâzmdr; di¤er ksm, terakki-
yat- ruhiye ve fikriyenin derecatna göre görünür ve ilim
ve marifeti lâzm olur. Kurân- Hakîm, en basit ve kolay
olan mertebeyi katî ve kuvvetli ispat için, en genifl ve en
büyük bir daire-i haflri açacak bir kudreti gösteriyor.
SÖZLER | 999
O
TUZ
KNC
S
ÖZ
ma.
hikmet:
her fleyin belirli gayelere
yönelik olarak, manal, faydal ve
tam yerli yerinde olmas.
icad- mevcudat:
varlklarn yok-
tan yaratlmas.
icat:
yoktan var etme, yaratma.
ilim:
bilim, bilgi.
iman:
inanma, itikat.
inklâp:
de¤iflim, dönüflüm.
ispat:
do¤ruyu delillerle göster-
me.
kâinat:
bütün âlemler, varlklar.
katî:
kesin.
kudret:
kuvvet, iktidar.
Kurân- Hakîm:
her ayet ve su-
resinde saysz hikmet ve fayda-
lar bulunan Kurân.
Kurân- Mucizülbeyan:
açkla-
malaryla insanlar benzerini yap-
maktan âciz klan Kurân.
kuvvet-i ifade:
kuvvetli ifade,
fikrin gücü.
lâzm:
gerekli, lüzumlu.
lüzum:
gereklilik.
maksut:
gaye.
marifet:
bilme.
medar:
sebep, vesile.
meratip:
mertebeler.
mertebe:
derece.
muazzam:
çok büyük.
muhakeme:
düflünme, akl yü-
rütme.
münasebet:
uygunluk, alâka.
münevver:
nurlanmfl.
müteveccih:
yönelik.
neflir:
da¤lma, yaylma.
nükte-i hakikat:
hakikat nüktesi.
saadet-i ebediye:
sonsuz mutlu-
luk.
Sâni-i Kâinat:
kâinat mükemmel
bir sanatla yaratan Allah.
semere:
meyve, fayda.
flecere-i kâinat:
kâinat a¤ac.
tahrip:
harap etme, ykma.
tebdil:
de¤ifltirme, döndürme.
tecdit:
yenilenme.
tedbir:
idare etme, çekip çevir-
me.
tefekkür:
derin düflünme.
terakkiyat- fikriye:
fikri ilerle-
meler.
terakkiyat- ruhiye:
ruhen yük-
selmeler.
vücut:
var olma, varlk.
Zat:
azamet ve ululuk sahibi Al-
lah.
ahiret:
kyametten sonra ku-
rulacak olan âlem.
alâkadar:
ilgili, münasebetli.
âyine:
ayna.
bâkî:
ebedî, daimî.
befler:
insan.
beyan:
anlatma, izah.
cami:
kapsayc.
cezalet-i beyan:
kelimelerin
ve cümlelerin ahenkli ve ak-
c olmas.
cihet:
yön, taraf.
daire-i haflir:
haflir dairesi.
derecat:
dereceler.
esma:
isimler.
farz:
slâmiyette kesin olarak
yaplmas gereken emir.
fihriste:
bir kitapta bulunan
fleyleri srayla gösteren liste.
gaye:
maksat.
haflir:
kyametten sonra bü-
tün insanlarn bir yere toplan-
malar; Allahn, ölüleri diriltip
mahflere çkarmas; toplan-