edip onu çi¤nemektir; ve söylemek silsilesinden yalnz
meharic-i huruf kalplarna havay sokup çkarmaktr.
Hâlbuki, a¤znda bir tek kelime, bir çekirdek gibi iken,
bir a¤aç hükmündedir. Hava içinde milyonlar ayn keli-
me gibi meyveler verir. Milyonlarla dinleyenlerin kulakla-
rna girer. Bu misalî sümbüle, insandaki hayalin eli ancak
yetiflebilir; ihtiyarn ksack eli, nasl yetiflir?
Madem esbap içinde en eflrefi ve en ziyade ihtiyar sa-
hibi olan insan, böyle hakikî icattan eli ba¤lansa, sair ce-
madat ve behimat ve anasr ve tabiat, nasl hakikî muta-
sarrf olabilirler? Yalnz o esbap, birer zarftr ve masnu-
at- Rabbaniyeye birer klftrlar ve hedâyâ-i Rahmaniye-
ye birer tablacdrlar. Elbette bir padiflahn hediyesinin
kab veya hediyeye sarlan mendil veyahut hediye eline
verilip getiren nefer, o padiflahn saltanatna flerik ola-
mazlar; ve onlar flerik tevehhüm eden, saçma bir heze-
yan eder. Öyle de, esbab- zahiriye ve vesait-i sûriyenin,
rububiyet-i lâhiyeden hiçbir cihette hisseleri olamaz, hiz-
met-i ubudiyetten baflka nasipleri yoktur.
kinci Maksat
Ehl-i flirkin vekili, meslek-i flirki, hiçbir cihette ispat
edemedi¤inden ve onun ispatndan meyus kald¤ndan,
ehl-i tevhidin mesle¤ini, teflkikatyla ve flüpheleriyle tah-
rip etmeye çalflmak istedi¤inden, flöyle ikinci bir sual
ediyor, diyor ki:
anasr:
su, hava gibi unsurlar, ele-
mentler.
behimat:
hayvanlar.
cemadat:
canszlar.
cihet:
yön, görüfl açs.
ehl-i flirk:
Allaha ortak koflanlar.
ehl-i tevhit:
tevhit ehli.
esbap:
sebepler.
esbap-i zahiriye:
görünürdeki
sebepler.
eflref:
en flerefli.
hakikî:
gerçek.
hedâyâ-i Rahmaniye:
Rahman
olan Allahn hediyeleri, rzklar.
hezeyan:
saçmalama.
hisse:
pay.
hizmet-i ubudiyet:
kulluk hiz-
meti.
hükmünde:
yerinde, de¤erinde
icat:
yoktan var etme, meydana
getirme.
ihtiyar:
tercih, irade.
ispat:
do¤ruyu delillerle göster-
me.
maksat:
gaye.
masnuat- Rabbaniye:
Allahn
sanatl olarak yaratt¤ varlklar.
meharic-i huruf:
a¤zda harf ses-
lerinin çkt¤ yerler.
meslek-i flirk:
flirk mesle¤i.
meyus:
ümitsiz.
misali:
misale ait, numuneye ait,
örneklik.
mutasarrf:
tasarruf sahibi olan;
kullanmaya yetkili.
nasip:
pay, hisse.
nefer:
rütbesiz asker, er.
Rububiyet-i lâhiye:
Cenab-
Hakkn her mahlûku terbiye
etmesi ve idaresi altnda bu-
lundurma vasf.
sair:
di¤er, öteki.
saltanat:
sultanlk, hüküm-
darlk.
silsile:
zincir.
sual:
soru.
flerik:
ortak.
tabiat:
maddî âlem ve içinde-
kiler.
tablac:
yiyecek sunan, tak-
dim eden.
tahrip:
ykma, bozma.
teflkikat:
flekler, flüpheler.
tevehhüm:
vehimlenme,
zannetme.
vekil:
baflkasnn yerine hare-
ket eden, konuflan.
vesait-i sûriye:
görünüflteki
vastalar, sebepler.
zarf:
klf, mahfaza.
ziyade:
çok, fazla.
990 | SÖZLER
O
TUZ
KNC
S
ÖZ