Sözler - page 989

zerrattan y›ld›zlara kadar ve ‹kinci Mevk›fta görüldü¤ü gi-
bi, hilkat-i semavat ve arzdan, tâ simalardaki teflahhusa-
ta kadar hangi fleyden soruldu ise, lisan-› hâl ile vahdani-
yete flahadet ve sikke-i tevhidi gösterdi; sen de gördün.
Öyle ise, kâinat›n mevcudat›nda bir emare yok ki, bir
flirk ihtimali, ona bina edilsin. Demek, dava-i flirk, s›rf ta-
hakkümî ve manas›z söz ve dava-i mücerret oldu¤undan,
flirki iddia etmek, mahz-› cehalet, ayn-› belâhattir.
‹flte ehl-i dalâletin vekili, buna karfl› diyece¤i kalm›yor.
Yaln›z diyor ki:
“fiirke emare, kâinattaki tertib-i esbap-
t›r, her fleyin bir sebeple ba¤l› oldu¤udur. Demek, esba-
b›n hakikî tesirleri vard›r; tesirleri varsa, flerik olabilirler.”
Elcevap:
Mefliet ve hikmet-i ‹lâhiyenin muktezas›yla
ve çok esman›n tezahür etmek istemesiyle, müsebbebat
esbaba raptedilmifl, her bir fley bir sebeple ba¤lanm›fl.
Fakat, çok yerlerde ve müteaddit Sözlerde kat’î ispat et-
mifliz ki, “Esbapta hakikî tesir-i icadî yok.” fiimdi yaln›z
bu kadar deriz ki:
Esbap içinde, bilbedahe en eflrefi ve ihtiyar› en genifl
ve tasarrufat› en vâsi, insand›r. ‹nsan›n dahi en zahir
ef’al-i ihtiyariyesi içinde en zahiri, ekl ve kelâm ve fikir-
dir; yani yemek, söylemek, düflünmektir. fiu yemek, söy-
lemek, düflünmek ise gayet muntazam, acip, hikmetli bi-
rer silsiledir. O silsilenin yüz cüz’ünden, insan›n dest-i ih-
tiyar›na verilen, ancak bir cüz’üdür. Meselâ, yemekten,
bedenin tegaddi-i hüceyrat›ndan tut, tâ semerat›n teflek-
külüne kadar olan silsile-i ef’al içinde, insan›n dest-i ihti-
yar›na verilen, yaln›z a¤›zdaki difllerin de¤irmenini tahrik
SÖZLER | 989
O
TUZ
‹
K‹NC‹
S
ÖZ
gayet:
çok, son derece.
hakikî:
gerçek.
hikmet:
her fleyin belirli gayelere
yönelik olarak, manal›, faydal› ve
tam yerli yerinde olmas›.
hikmet-i ‹lâhiye:
Allah’›n hikme-
ti.
hilkat-i semavat:
göklerin yarat›-
l›fl›.
ihtiyar:
irade, tercih.
ispat:
do¤ruyu delillerle göster-
me.
kâinat:
bütün âlemler, varl›klar.
kat’î:
kesin.
kelâm:
konuflma.
lisan-i hâl:
hâl dili.
mahz-i cehalet:
cahilli¤in tâ ken-
disi.
manas›z:
anlams›z.
mefliet:
irade, arzu, istek.
mevcudat:
var olan her fley,
mahlûklar.
mukteza:
gerekme, icap etme.
muntazam:
nizaml›, düzgün.
müsebbebat:
sebeple meydana
ç›kanlar.
müteaddit:
birçok.
rapt:
ba¤lama.
semerat:
semereler, meyveler.
sikke-i tevhit:
birlik sikkesi, nifla-
silsile:
zincirleme.
silsile-i ef’al:
fiiller silsilesi.
sima:
yüz, çehre.
flahadet:
flahitlik.
flerik:
ortak.
flirk:
Allah’a ortak koflma.
tahakkümî:
manas›z iddia.
tahrik:
harekete geçirme.
tasarrufat:
tasarruflar; kullan›m
haklar›.
tegaddi-i hüceyrat:
hücrelerin
beslenmesi.
tertib-i esbap:
sebeplerin düzen-
lenmesi, her bir fleyin her bir ola-
y›n bir sebebe ba¤l› olarak mey-
dana gelmesi.
tesir:
etki.
tesir-i icadî:
icat etme kabiliyeti.
teflahhusat:
cisimlenmeler.
teflekkül:
flekillenme, meydana
gelme.
tezahür:
görünme.
vahdaniyet:
Allah’›n birli¤i ve
varl›¤›.
vâsi:
genifl, bol.
vekil:
baflkas›n›n yerine hareket
eden, konuflan.
zahir:
aç›k.
zerrat:
zerreler.
acip:
dikkat çeken, hayret ve-
ren.
arz:
yer, dünya.
ayn-i belâhat:
ahmakl›¤›n tâ
kendisi.
bilbedahe:
aç›ktan, aflikâr
olarak.
bina:
yap›.
cüz:
k›s›m, parça.
dava-i mücerret:
manas›z ve
hayali bir dava.
dava-i flirk:
flirk davas›; ortak
koflma iddias›.
dest-i ihtiyar:
irade eli.
ef’al-i ihtiyariye:
kiflinin ken-
di iste¤iyle yapt›¤› ifller.
ehl-i dalâlet:
azg›n ve sapk›n
kimseler.
ekl:
bir fley yeme.
elcevap:
cevap olarak.
emare:
alâmet, belirti.
esbap:
sebepler.
esma:
isimler.
eflref:
en flerefli.
1...,979,980,981,982,983,984,985,986,987,988 990,991,992,993,994,995,996,997,998,999,...1482
Powered by FlippingBook