Sözler - page 998

Hatta her meyvenin kalbi hükmünde olan her bir çe-
kirdek dahi, Vahdetin birer maddî âyinesi olduklar› gibi,
zikr-i kalbî-i hafî ile, koca a¤ac›n zikr-i cehrî suretiyle çek-
ti¤i ve okudu¤u bütün esmay› zikreder, okur.
Hem o meyveler, tohumlar, vahdetin âyineleri olduk-
lar› gibi, kaderin meflhut iflarat› ve kudretin mücessem
rumuzat›d›r ki; kader onlar ile iflaret eder ve kudret o ke-
limeler ile remzen der:
“Nas›l ki flu a¤ac›n kesretli dal ve budaklar› bir tek çe-
kirdekten gelmifl ve flu a¤ac›n sanatkâr›n›n icat ve tasvir-
de vahdetini gösteriyor. Sonra flu a¤aç, dal ve budak sa-
l›p tekessür ve intiflar ettikten sonra, bütün hakikatini bir
meyvede toplar, bütün manas›n› bir çekirdekte derç
eder, onunla Hâl›k-› Zülcelâl’inin halk ve tedbirindeki
hikmetini gösterir. Öyle de, flu flecere-i kâinat, bir men-
ba-› vahdetten vücut al›r, terbiye görür; ve o kâinat›n
meyvesi olan insan, flu kesret-i mevcudat içinde, Vahde-
ti gösterdi¤i gibi, kalbi dahi iman gözüyle kesret içinde
s›rr-› Vahdeti görür.”
Hem, o meyveler ve tohumlar hikmet-i Rabbaniyenin
telvihat›d›r. Hikmet, onlarla ehl-i fluura flöyle ifade ediyor
ve diyor ki:
“Nas›l flu a¤aca müteveccih küllî nazar, küllî tedbir,
külliyetiyle ve umumiyetiyle bir tek meyveye bakar; çün-
kü o meyve, o a¤aca bir misal-i musa¤¤ard›r. Hem o
a¤açtan maksut, odur. Hem o küllî nazar ve umumî ted-
bir, bir meyvenin içinde her bir çekirde¤e dahi nazar
âyine:
ayna.
derç:
toplama.
ehl-i fluur:
fluur sahipleri.
esma:
isimler.
hakikat:
gerçek, esas.
halk:
yaratma.
Hâl›k-› Zülcelâl:
sonsuz büyüklük
ve haflmetiyle her fleyi yoktan
yaratan Allah.
hikmet:
her fleyin belirli gayelere
yönelik olarak, manal›, faydal› ve
tam yerli yerinde olmas›.
hikmet-i Rabbaniye:
Cenab-›
Hakk›n terbiye ve idaresinin ga-
yeli ve maksatl› oluflu.
hükmünde:
de¤erinde, yerinde
icat:
yoktan var etme, meydana
getirme.
iman:
inanma, itikat.
intiflar:
yay›lmak, da¤›lmak.
iflarat:
iflaretler.
kader:
Allah’›n meydana gelecek
hâdiseleri olmadan önce takdir
etmesi, plânlamas›.
kâinat:
bütün âlemler, varl›klar.
kesret:
çokluk.
kesret-i mevcudat:
kalabal›k
varl›klar.
kudret:
kuvvet, iktidar.
küllî:
umumî.
külliyet:
bütünlük.
maksut:
gaye.
mana:
anlam.
menba-› vahdet:
birlik kayna¤›.
meflhut:
görünen.
misal-i musa¤¤ar:
küçültülmüfl
örnek.
mücessem:
cisimlenmifl.
müteveccih:
yönelik.
nazar:
bak›fl.
remzen:
iflaretle.
rumuzat:
rumuzlar, iflaretler.
sanatkâr:
sanatla u¤raflan.
suret:
biçim, tarz.
s›rr-› vahdet:
birlik s›rr›.
flecere-i kâinat:
kâinat a¤ac›.
tasvir:
bir fleyi çeflitli ifade
tarzlar›yla anlatma.
tedbir:
idare etme, çekip çe-
virme.
tekessür:
ço¤almak.
telvihat:
telvihler, aç›klama-
lar.
terbiye:
yetifltirme, kabiliyet-
lerini gelifltirme.
umum:
bütün.
umumî:
umuma ait.
umumiyet:
genellik.
vahdet:
birlik.
vücut:
var olma, varl›k.
zikir:
anma.
zikr-i cehrî:
yüksek sesle ya-
p›lan zikir.
zikr-i kalbi-i hafî:
kalben ya-
p›lan gizli zikir.
998 | SÖZLER
O
TUZ
‹
K‹NC‹
S
ÖZ
1...,988,989,990,991,992,993,994,995,996,997 999,1000,1001,1002,1003,1004,1005,1006,1007,1008,...1482
Powered by FlippingBook