Madem, bilmüflahede Zat- Ehad-i Samedin irade gibi
bir sfatnn bir tek cilve-i cüzîsi, bilmüflahede milyon
yerde, milyonlar ifle vastasz medar olur; elbette Zat-
Zülcelâlin tecelli-i kudret ve iradesiyle, flecere-i hilkati
bütün ecza ve zerratyla beraber tasarruf edebilmesine
fluhut derecesinde yakîn etmek lâzm gelir.
On Altnc Sözde ispat ve izah edildi¤i gibi deriz ki:
Madem günefl gibi âciz ve musahhar mahlûklar ve ruha-
nî gibi madde ile mukayyet nimnuranî masnular ve flu ç-
nar a¤acnn manevî nuru, ruhu hükmünde olan ukde-i
hayat ve merkez-i tasarrufu olan emrî kanunlar ve iradî
cilveler, nuraniyet srryla, bir yerde iken ve bir tek mü-
flahhas cüzî olduklar hâlde, pek çok yerlerde ve pek
çok ifllerde bilmüflahede bulunabilirler ve madde ile mu-
kayyet bir cüzî olduklar hâlde, mutlak bir küllî hükmü-
nü alrlar. Ve bir anda bir cüz-i ihtiyarî ile, pek çok muh-
telif iflleri bilmüflahede kesb ederler; sen de görüyorsun
ve inkâr edemezsin.
Acaba, maddeden mücerret ve muallâ; hem kaydn
tahdidinden ve kesafetin zulmetinden münezzeh ve mü-
berra; hem flu umum envar ve flu bütün nuraniyat, Onun
envar- kudsiye-i esmaiyesinin kesif bir gölgesi ve zlâli;
hem umum vücut ve bütün hayat ve âlem-i ervah ve
âlem-i berzah ve âlem-i misal, nimfleffaf birer âyine-i ce-
mali; hem sfât muhita ve fluunat külliye olan bir tek
Zat- Akdesin irade-i külliye ve kudret-i mutlaka ve ilm-i
muhit ile zahir olan tecelli-i sfât ve cilve-i efali içindeki
teveccüh-ü ehadiyetinden hangi fley saklanabilir? Hangi
âciz:
zayf, güçsüz.
âlem-i berzah:
kabir âlemi.
âlem-i ervah:
ruhlar âlemi.
âlem-i misal:
görüntüler âlemi,
ruhlarn bulundu¤u âlem.
âyine-i cemal:
cemal âyinesi.
bilmüflahede:
görerek, flahit ola-
rak.
cilve:
güzel ve hofl bir biçimde
görünme.
cilve-i cüz:
küçük bir görüntü, te-
celli; cüzî cilve.
cilve-i efal:
fiillerin tecellisi, gö-
rüntüsü.
cüz-i ihtiyarî:
Cenab- Hak tara-
fndan insana verilen arzu seçme
serbestli¤i.
cüzî:
parça, parçaya ait olan, kü-
çük.
emrî:
emre ait, emirle ilgili.
envar:
nurlar.
envar- kudsiye-i esmaiye:
Al-
lahn isimlerinin kudsî nurlar
hükmünde:
de¤erinde.
ilm-i muhit:
her fleyi kuflatc
ilim.
inkâr:
reddetme, inanmama.
irade:
dileme, isteme.
irade-i külliye:
Cenab- Hakkn
her fleye hâkim olan ve her fleyi
içine alan iradesi.
iradî:
iradeye ait.
ispat:
do¤ruyu delillerle göster-
me.
izah:
açklama yapma.
kesafet:
fleffaf olmama, kesiflik,
yo¤unluk.
kesb:
kazanma.
kesif:
yo¤un, fleffaf olmayan.
kudret-i mutlaka:
sonsuz ve s-
nrsz kudret.
küllî:
bütün.
külliye:
umumî, tam, kapsayc.
mahlûk:
Allah tarafndan yaratl-
mfl.
manevî:
manaya ait.
masnu:
sanatla yaratlmfl.
medar:
sebep, vesile.
merkez-i tasarruf:
idare ve ta-
sarruf dairesi.
muallâ:
yüce, yüksek.
muhita:
her fleyi kuflatan, kapsa-
yc.
muhtelif:
çeflitli.
mukayyet:
kaytl, snrl.
musahhar:
emir altna giren.
mutlak:
kaytsz, tam.
müberra:
temize çkmfl.
mücerret:
soyut, tecrit edilmifl.
münezzeh:
uzak, berî.
müflahhas:
cisimlenmifl.
nimnuranî:
yar nuranî.
nimfleffaf:
yar saydam.
nuraniyat:
nurluluk, aydnlklar.
ruhanî:
cismi olmayan varlklar.
sfat:
nitelik, vasf.
flecere-i hilkat:
yaratlfl a¤ac.
fluhut:
flahit olma, görme
fluunat:
ifller, icraatlar, emir-
ler, istekler.
tahdit:
snrlama.
tecelli-i kudret:
Cenab- Hak-
kn kudretinin görüntüleri.
tecelli-i sfat:
lâhî sfatlarn
yansmalar.
teveccüh-ü ehadiyet:
Ce-
nab- Hakkn her bir varl¤n
yannda zatyla bulunmas ve
yardmna koflmas.
ukde-i hayat:
hayat dü¤ümü.
umum:
bütün, cümle.
vasta:
arac.
vücut:
var olma, varlk.
yakîn:
flüpheden syrlarak,
son derece emin olarak bil-
me.
zahir:
açk.
Zat- Akdes:
her türlü kusur
ve noksandan uzak ve pak
olan zat; Allah.
Zat- Ehad-i Samed:
her fley
kendisine muhtaç oldu¤u
hâlde, kendisi hiçbir fleye
muhtaç olamayan ve birli¤i
her bir fleyde tecelli eden Al-
lahn zat.
Zat- Zülcelâl:
celâl ve büyük-
lük sahibi Cenab- Hakkn za-
t.
zerrat:
zerreler.
zulmet:
karanlk.
zlâl:
gölgeler.
994 | SÖZLER
O
TUZ
KNC
S
ÖZ