a¤acn, kâinata bir misal-i musa¤¤ar hükmünde tutup,
kâinattaki cilve-i ehadiyeti onun ile gösterece¤iz. fiöyle ki:
fiu a¤acn, lâakal on bin meyvesi var. Her bir meyve-
sinin, lâakal yüzer kanatl çekirde¤i var. Bütün on bin
meyve ve bir milyon çekirdek, bir anda, beraber bir sa-
nat ve icada mazhardrlar. Hâlbuki, flu a¤acn çekirdek-i
aslîsinde ve kökünde ve gövdesinde, cüzî ve müflahhas
ve ukde-i hayatiye tabir edilen bir cilve-i irade-i lâhiye ve
bir nüve-i emr-i Rabbanî ile, flu a¤acn kavanin-i teflkili-
yesinin merkeziyeti; her daln baflnda, her bir meyvenin
içinde, her bir çekirde¤in yannda bulunur ki, hiçbirinin
bir fleyini noksan brakmayarak, birbirine mâni olma-
yarak; onunla yaplr. Ve o bir tek cilve-i irade ve o ka-
nun-u emrî; ziya, hararet, hava gibi da¤lp her yere git-
miyor. Çünkü, gitti¤i yerlerin ortalarndaki uzun mesafe-
lerde ve muhtelif masnularda hiçbir iz brakmyor, hiçbir
eseri görülmüyor. E¤er intiflar ile olsa idi, izi ve eseri gö-
rülecekti. Belki, bizzat tecezzi ve intiflar etmeden her bi-
risinin yannda bulunuyor. Ehadiyetine ve flahsiyetine o
küllî ifller, münafi olmuyor. Hatta denilebilir ki, o cilve-i
irade, o kanun-u emrî, o ukde-i hayatiye, her birinin ya-
nnda bulunur, hiçbir yerde de bulunmaz. Güya flu muh-
teflem a¤açta meyveler, çekirdekler adedince o kanun-u
emrînin birer gözü, birer kula¤ var. Belki a¤acn her bir
cüzü, o kanun-u emrînin duygularnn birer merkezi
hükmündedir ki, uzun vastalar, perde olup bir mâni tefl-
kil etmek de¤il, belki telefon telleri gibi birer vesile-i tes-
hil ve takrip olur; en uzak, en yakn gibidir.
SÖZLER | 993
O
TUZ
KNC
S
ÖZ
intiflar:
yaylma, da¤lma.
kâinat:
bütün âlemler, varlklar.
kanun-u emrî:
ifllere, fiillere ait
kanunlar, emrî kanun.
kavanin-i teflkiliye:
flekillenme
kanunu.
küllî:
bütüne ait.
lâakal:
en azndan.
mâni:
engel.
masnu:
sanatla yaplmfl eser.
mazhar:
nail olma, flereflenme.
merkeziyet:
bütün ifllerin mer-
kezlefltirilmesi.
misal-i musa¤¤ar:
küçültülmüfl
örnek.
muhtelif:
çeflit çeflit, farkl.
muhteflem:
ihtiflaml, görkemli.
münafi:
zt.
müflahhas:
cisimlendirilmifl, so-
mut.
noksan:
eksik.
nüve-i emr-i Rabbanî:
Allahn
emir ve müsaadesiyle teflkil olu-
nan çekirdek.
flahsiyet:
bir ferdin kendine has
görünüfl, duyufl, ve davranfllar-
nn tamam, kiflilik.
tabir:
bir mana taflyan söz.
tecezzi:
parçalara ayrlma, bölün-
me.
teflkil:
oluflturma, flekillenme.
ukde-i hayatiye:
hayat dü¤ümü.
vasta:
arac.
vesile-i teshil ve takrip:
kolay-
lafltrma ve yaklafltrma vesilesi.
ziya:
flk.
adedince:
saysnca.
bizzat:
kendisi, flahsen.
cilve-i ehadiyet:
Allahn bir-
çok sfatyla her bir varlkta
tecellileriyle görülebilmesi.
cilve-i irade:
iradenin tecelli-
si, belirmesi.
cilve-i irade-i lâhiye:
Al-
lahn iradesinin görüntüsü.
cüz:
ksm, parça.
cüzî:
küçük.
çekirdek-i aslî:
esas çekir-
dek, öz, kâinatn özü, asl, çe-
kirde¤i.
ehadiyet:
Allahn her bir fley-
de birli¤inin tecelli etmesi.
güya:
sanki.
hararet:
scaklk.
hükmünde:
yerinde, de¤erin-
de.
icat:
yoktan var etme, mey-
dana getirme.