Sözler - page 993

a¤ac›n›, kâinata bir misal-i musa¤¤ar hükmünde tutup,
kâinattaki cilve-i ehadiyeti onun ile gösterece¤iz. fiöyle ki:
fiu a¤ac›n, lâakal on bin meyvesi var. Her bir meyve-
sinin, lâakal yüzer kanatl› çekirde¤i var. Bütün on bin
meyve ve bir milyon çekirdek, bir anda, beraber bir sa-
nat ve icada mazhard›rlar. Hâlbuki, flu a¤ac›n çekirdek-i
aslîsinde ve kökünde ve gövdesinde, cüz’î ve müflahhas
ve ukde-i hayatiye tabir edilen bir cilve-i irade-i ‹lâhiye ve
bir nüve-i emr-i Rabbanî ile, flu a¤ac›n kavanin-i teflkili-
yesinin merkeziyeti; her dal›n bafl›nda, her bir meyvenin
içinde, her bir çekirde¤in yan›nda bulunur ki, hiçbirinin
bir fleyini noksan b›rakmayarak, birbirine mâni olma-
yarak; onunla yap›l›r. Ve o bir tek cilve-i irade ve o ka-
nun-u emrî; ziya, hararet, hava gibi da¤›l›p her yere git-
miyor. Çünkü, gitti¤i yerlerin ortalar›ndaki uzun mesafe-
lerde ve muhtelif masnularda hiçbir iz b›rakm›yor, hiçbir
eseri görülmüyor. E¤er intiflar ile olsa idi, izi ve eseri gö-
rülecekti. Belki, bizzat tecezzi ve intiflar etmeden her bi-
risinin yan›nda bulunuyor. Ehadiyetine ve flahsiyetine o
küllî ifller, münafi olmuyor. Hatta denilebilir ki, o cilve-i
irade, o kanun-u emrî, o ukde-i hayatiye, her birinin ya-
n›nda bulunur, hiçbir yerde de bulunmaz. Güya flu muh-
teflem a¤açta meyveler, çekirdekler adedince o kanun-u
emrînin birer gözü, birer kula¤› var. Belki a¤ac›n her bir
cüz’ü, o kanun-u emrînin duygular›n›n birer merkezi
hükmündedir ki, uzun vas›talar›, perde olup bir mâni tefl-
kil etmek de¤il, belki telefon telleri gibi birer vesile-i tes-
hil ve takrip olur; en uzak, en yak›n gibidir.
SÖZLER | 993
O
TUZ
‹
K‹NC‹
S
ÖZ
intiflar:
yay›lma, da¤›lma.
kâinat:
bütün âlemler, varl›klar.
kanun-u emrî:
ifllere, fiillere ait
kanunlar, emrî kanun.
kavanin-i teflkiliye:
flekillenme
kanunu.
küllî:
bütüne ait.
lâakal:
en az›ndan.
mâni:
engel.
masnu:
sanatla yap›lm›fl eser.
mazhar:
nail olma, flereflenme.
merkeziyet:
bütün ifllerin mer-
kezlefltirilmesi.
misal-i musa¤¤ar:
küçültülmüfl
örnek.
muhtelif:
çeflit çeflit, farkl›.
muhteflem:
ihtiflaml›, görkemli.
münafi:
z›t.
müflahhas:
cisimlendirilmifl, so-
mut.
noksan:
eksik.
nüve-i emr-i Rabbanî:
Allah’›n
emir ve müsaadesiyle teflkil olu-
nan çekirdek.
flahsiyet:
bir ferdin kendine has
görünüfl, duyufl, ve davran›fllar›-
n›n tamam›, kiflilik.
tabir:
bir mana tafl›yan söz.
tecezzi:
parçalara ayr›lma, bölün-
me.
teflkil:
oluflturma, flekillenme.
ukde-i hayatiye:
hayat dü¤ümü.
vas›ta:
arac›.
vesile-i teshil ve takrip:
kolay-
laflt›rma ve yaklaflt›rma vesilesi.
ziya:
›fl›k.
adedince:
say›s›nca.
bizzat:
kendisi, flahsen.
cilve-i ehadiyet:
Allah’›n bir-
çok s›fat›yla her bir varl›kta
tecellileriyle görülebilmesi.
cilve-i irade:
iradenin tecelli-
si, belirmesi.
cilve-i irade-i ‹lâhiye:
Al-
lah’›n iradesinin görüntüsü.
cüz:
k›s›m, parça.
cüz’î:
küçük.
çekirdek-i aslî:
esas çekir-
dek, öz, kâinat›n özü, asl›, çe-
kirde¤i.
ehadiyet:
Allah’›n her bir fley-
de birli¤inin tecelli etmesi.
güya:
sanki.
hararet:
s›cakl›k.
hükmünde:
yerinde, de¤erin-
de.
icat:
yoktan var etme, mey-
dana getirme.
1...,983,984,985,986,987,988,989,990,991,992 994,995,996,997,998,999,1000,1001,1002,1003,...1482
Powered by FlippingBook