Sözler - page 784

çok yalan ve hile ve fleytanat, içine girmifl ki, vesvese-i
fleyatin hükmüne geçmifltir. Hâlbuki, minber, vahy-i ‹lâ-
hînin tebli¤ makam› oldu¤undan, o vesvese-i siyasiyenin
hakk› yoktur ki o makam-› âlîye ç›kabilsin.
‹kinci sebep
: “Hutbe, baz› suver-i Kur’âniyenin nasi-
hatleri anlafl›lmak içindir.” Evet, e¤er millet-i ‹slâm,
‹slâmiyetin zaruriyat› ve müsellemat› ve malûm olan ah-
kâm›n› ekseriyet itibar›yla imtisal edip yerine getirseydi,
o vakit nazariyat-› fler’iye ve mesail-i dakika ve nasayih-i
hafiyeyi anlamak için, bildi¤i lisan ile hutbe okunmas› ve
suver-i Kur’âniyenin—e¤er mümkün olsayd›—tercüme-
si
(HAfi‹YE)
belki müstahsen olurdu. Fakat, namaz, zekât,
orucun vücubu ve katl, zina ve flarab›n haramiyeti gibi
malûm olan ahkâm-› kat’iye-i ‹slâmiye mühmel kal›yor.
Avam-› nâs, onlar›n vücubunu ve haramiyetini ders
almaya muhtaç de¤iller. Belki teflvik ve ihtar ile o ah-
kâm-› kudsiyeyi hat›rlat›p, ‹slâmiyet damar›n› ve iman
hissini tahrik etmekle imtisallerine teflvik ve tezkire ve ih-
tara muhtaçt›rlar. Hâlbuki, bir âmî ne kadar cahil dahi ol-
sa, Kur’ân’dan ve hutbe-i Arabiyeden flu meal-i icmaliye-
yi anlar ki: “Herkese ve bana malûm olan iman›n rükün-
lerini ve ‹slâmiyetin umdelerini hatip ve haf›z ihtar edi-
yor ve ders veriyor, okuyor” der; kalbinde onlara karfl›
bir ifltiyak hâs›l olur. Acaba kâinatta hangi tabirat var ki,
Arfl-› Azamdan gelen Kur’ân-› Hakîm’in i’cazkârâne,
müfehhimâne ihtarlar›na, tezkirlerine, teflviklerine mu-
kabil gelebilsin?
ahkâm:
hükümler, kurallar
ahkâm-› kat’iye-i ‹slâmiye:
‹slâ-
m›n kesinleflmifl hüküm ve esas-
lar.
ahkâm-› kudsiye:
kutsal hüküm-
ler
âmî:
okur yazar olmayan.
Arfl-› Azam:
Allah’›n arfl›. Yüceler
yücesi ‹lâhî makam.
avam-› nâs:
normal halk tabaka-
s›.
cahil:
bilgisiz.
ekseriyet:
ço¤unluk.
haf›z:
ezberleyen.
haramiyet:
haraml›k.
hâs›l:
meydana gelen.
hafliye:
dipnot.
hatip:
hitap eden, konuflmac›.
hiss:
duygu.
hutbe:
Cuma veya bayram na-
mazlar›nda hatip taraf›ndan min-
bere ç›k›larak yap›lan ‹lâhî emir-
leri hat›rlatan konuflma ve dualar.
hutbe-i Arabiye:
Arapça hutbe.
i’cazkârâne:
benzerini yapmak-
tan insanlar› âciz b›rakarak,
mu’cizeli bir flekilde.
ihtar:
hat›rlatma, tembih, uyar-
ma; uyar›, ikaz.
imtisal:
uygun flekilde hareket
etme; uyma.
ifltiyak:
afl›r› isteme, çok fazla ar-
zu etme.
kâinat:
bütün varl›klar.
katl:
adam öldürme.
Kur’ân-› Hakîm:
her ayet ve su-
resinde say›s›z hikmet ve fayda-
lar bulunan Kur’ân.
lisan:
konuflulan dil.
makam:
mevki, seviye, kademe.
makam-i âliye:
yüce makam.
malûm:
bilinen.
meal-i icmaliye:
özet olarak, hu-
lâsaten.
mesail-i dakika:
çok ince, dakik
ve özel meseleler.
millet-i ‹slâm:
‹slâm milleti, Müs-
lümanlar.
minber:
camide hatibin hutbe
okudu¤u merdivenli kürsü.
muhtaç:
ihtiyac› olmak.
mukabil:
karfl›l›k.
müfehhimâne:
anlayarak, anla-
yana yak›fl›r hâlde.
mühmel:
ihmal edilmifl.
müsellemat:
herkesçe kabul ve
tasdik edilen bilgiler.
müstahsen:
güzel bulup be¤en-
me.
nasayih-i hafiye:
gizli nasihatler,
dersler.
nasihat:
ö¤üt.
nazariyat-› fler’iye:
fleriat da-
hilinde olup henüz kesinlefl-
memifl hususlar.
rükün:
esas, flart.
suver-i Kur’âniye:
Kur’ân’›n
sureleri.
tabirat:
deyimler, sözler.
tahrik:
hareket.
tebli¤:
ulaflt›rmak, bildirmek.
teflvik:
isteklendirme.
tezkir:
hat›rlatma, hat›ra ge-
tirme.
uhde:
kural, prensip.
umde:
ilke, prensip.
vahy-i ‹lâhî:
‹lâhî vahiy.
vesvese-i siyasiye:
siyasî
kargafla ve flüpheler.
vesvese-i fleyatin:
fleytanî
vesvese ve flüpheler.
vücup:
kesinlik, mecbur ol-
ma.
zaruriyat:
mecburî ifller, zo-
runlu ifller.
zina:
yasak cinsel iliflki.
784 | SÖZLER
Y
‹RM‹
Y
ED‹NC‹
S
ÖZ
HAfi‹YE:
‹’caza dair olan Yirmi Beflinci Söz, Kur’ân’›n hakikî tercümesi
mümkün olmad›¤›n› göstermifltir.
1...,774,775,776,777,778,779,780,781,782,783 785,786,787,788,789,790,791,792,793,794,...1482
Powered by FlippingBook