Müseylimenin maskaraâlûd müzahrefat dükkânndaki
kizbe, ihtiyaryla ellerini uzatmamak ve küfürden çekin-
dikleri gibi, küfrün arkadafl olan kizbden çekinmeleri ve
o derece güzel ve medar- fahir ve mübahat ve mirac-
suud ve terakki ve fahr-i risaletin, hazine-i âliyesinden en
revaçl bulunan ve flaflaa-i cemaliyle, içtimaat- insaniye-
yi nurlandran sdka ve do¤rulu¤a ve hakkave bilhassa
ahkâm- fleriye rivayetinde ve tebli¤indeelbette ellerin-
den geldi¤i kadar talip ve muvafk ve âflk olmalar
katîdir, zarurîdir, flüphesizdir.
Hâlbuki, flu zamanda, kizb ve sdkn ortasndaki mesa-
fe o kadar ksalmfl ki, âdeta omuz omuza vermifller.
Sdktan yalana (geçmek) pek kolay gidiliyor. Hatta, siya-
set propagandas vastasyla, yalanclk do¤rulu¤a tercih
ediliyor. flte, en çirkin fley, en güzel fleylerle beraber bir
dükkânda, bir fiyatla satlsa, elbette pek âlî olan ve haki-
kat cevherine giden sdk ve hak prlantas, o dükkânc-
nn marifetine ve sözüne itimat edip, körü körüne aln-
maz.
@
ahkâm- fleriye:
dinin hüküm ve
kaideleri, esaslar.
âlî:
yüce.
âflk:
tutkun.
cevher:
kymetli tafl, asl, öz.
fahr-i risalet:
peygamberli¤in gu-
ruru.
hakikat:
gerçek.
hazine-i âliye:
yüce hazine
içtimaat- insaniye:
insan toplu-
luklar, cemaatleri.
ihtiyar:
seçme.
itimat:
güvenme.
katî:
kesin.
kizb:
yalan söyleme.
küfür:
inkâr etme.
marifet:
bilgi.
maskaraâlûd:
maskara olmak,
gülünç hale düflmek.
medar- fahir:
övünme sebebi.
mirac- suud:
mutlulu¤un en
yüksek derecesi.
muvafk:
uygun, uyar, münasip.
mübahat:
ihtar edici güzellik.
Müseylime:
bkz. flahs bilgile-
ri, Müseylime-i Kezzab.
müzahrefat:
süprüntüler.
revaç:
geçerlik, ra¤bet.
rivayet:
nakletme.
sdk:
do¤ruluk.
flaflaa-i cemal:
gösteriflli gü-
zellik.
talip:
istekli.
tebli¤:
bildirme.
terakki:
yükselme.
tercih:
seçme.
vasta:
sebep.
zarurî:
zorunlu, ister istemez.
786 | SÖZLER
Y
RM
Y
EDNC
S
ÖZ