Sözler - page 759

Alt›nc›s›
:
(HAfi‹YE 1)
Cüz-i ihtiyarînin üssülesas› olan
meyelân, Matüridîce bir emr-i itibarîdir, abde verilebilir.
Fakat, Efl’arî, ona mevcut nazar›yla bakt›¤› için, abde
vermemifl; fakat o meyelândaki tasarruf, Efl’ariyece bir
emr-i itibarîdir. Öyle ise, o meyelân, o tasarruf bir emr-i
nisbîdir; muhakkak bir vücud-u haricîsi yoktur. Emr-i iti-
barî ise, illet-i tamme istemez ki, illet-i tamme vücudu
için lüzum ve zaruret ve vücup ortaya girip, ihtiyar› ref’
etsin. Belki, o emr-i itibarînin illeti bir rüçhaniyet derece-
sinde bir vaziyet alsa, o emr-i itibarî sübut bulabilir. Öyle
ise, o anda onu terk edebilir. Kur’ân ona o anda diyebi-
lir ki, “fiu flerdir, yapma.”
Evet, e¤er abd, hâl›k-› ef’ali bulunsayd› ve icada iktida-
r› olsayd›, o vakit ihtiyar› ref’ olurdu. Çünkü ilm-i usul ve
hikmette,
r
ón
Lƒo
j r
º n
d r
Öp
é
n
j
r
º n
d Én
e
kaidesince mukarrerdir ki,
Bir fley vacip olmazsa, vücuda gelmez
.” Yani, illet-i
tamme bulunacak; sonra vücuda gelebilir. ‹llet-i tamme
ise, malülü, bizzarure ve bilvücup iktiza ediyor. O vakit
ihtiyar kalmaz.
E¤e r de s en
: Tercih bilâmüreccih muhaldir.
(HAfi‹YE 2)
Hâlbuki, o emr-i itibarî dedi¤imiz kisb-i insanî, bazen
yapmak ve bazen yapmamak, e¤er mucip bir müreccih
bulunmazsa, tercih bilâmüreccih lâz›m gelir. fiu ise,
usul-ü kelâmiyenin en mühim bir esas›n› hedmeder.”
SÖZLER | 759
Y
‹RM‹
A
LTINCI
S
ÖZ
gayet:
çok, oldukça.
hakikat:
gerçek, esas.
hâl›k-› ef’al:
fiillerin ve hareketle-
rin yarat›c›s›.
hafliye:
dipnot.
hedm:
y›kma, çürütme.
icat:
vücuda getirme, yoktan var
etme.
ihtiyar:
seçim, tercih.
iktidar:
güç, kabiliyet.
iktiza:
gerektirme.
illet:
sebep.
illet-i tamme:
her hangi bir fleyin
var olmas› için gereken sebeple-
rin tamam›.
ilm-i usul ve hikmet:
delillerden
hükmün nas›l ç›kar›laca¤›n› ö¤re-
ten ilim, ‹slâm›n mant›k metodo-
lojisi.
kaide:
esas, kural.
kisb-i insanî:
insan›n fiil ve ame-
li.
Kur’ân:
Allah taraf›ndan vahiy
yoluyla Hz. Muhammed’e indiril-
mifl, semavî kitaplar›n sonuncu-
su.
mahsus:
ait, bir fleye veya kifliye
has olan.
malül:
illetin yani sebebin do¤ur-
du¤u sonuç; illetli.
Matüridî:
bkz. fiah›s Bilgileri.
mevcut:
var olan.
meyelân:
meyletme, e¤ilim.
mucip:
icap eden, gereken.
muhakkak:
kesin.
muhal:
imkâns›z, olmas› müm-
kün olmayan.
mukarrer:
kararlaflt›r›lm›fl, kesin-
lik kazanm›fl.
müdakkik:
inceden inceye dik-
katle araflt›ran.
mühim:
önemli, ehemmiyetli.
müreccih:
tercih ettiren sebep.
nazar:
düflünme, dikkat.
ref’:
kald›rma, hükümsüz b›rak-
ma.
rüçhaniyet:
üstün olma hâli, üs-
tünlük.
sübut:
sabit olma, gerçekleflme.
fler:
kötü, çirkin.
tasarruf:
kullan›m, hak.
tercih bilâmüreccih:
hiçbir üs-
tünlük sebebi yokken birbirine
eflit iki fleyden birisini di¤erine
üstün tutma.
tereccüh:
üstünlük, üstün gelme.
usul-i kelâmiye:
kelâm ilminin
metodu; hikmet ve mant›k esas-
lar›yla, iman ve ‹slâmiyetin do¤-
rulu¤unu ve hakkaniyetini ispat
eden ilmin usulü, metodu.
üssülesas:
sa¤lam temel.
vakit:
vakit, zaman, an.
vaziyet:
durum, hâl.
vücud-u haricî:
d›fl görünüfl.
vücup:
gerekme.
vücut:
var olma, varl›k.
zaruret:
zorunluluk, gereklilik.
abd:
kul, insan.
âlim:
ilim adam›.
bilâmüreccih:
tercih ettiren
sebep olmaks›z›n.
bilvücup:
olmas› gereken, va-
cip olan.
bizzarure:
zarurî olarak, mec-
buren.
cüz-i ihtiyarî:
seçim gücü,
irade, diledi¤i gibi hareket
edebilme kabiliyeti.
emr-i itibarî:
hakikatte olma-
d›¤› hâlde var oldu¤u kabul
edilen emir, ifl.
emr-i nisbî:
bir di¤erine göre
var oldu¤u kabul edilen ifl, ol-
gu.
ene:
ben, benlik.
esas:
kural, kaide.
Efl’arî:
Ehl-i Sünnet itikad›na,
ayet ve hadislerle tercüman-
l›k edip yapt›¤› flerh ve izah-
larla büyük hizmet eden bir
hak mezhep.
Efl’ariye:
Ebu’l-Hasan el-Efl’arî
taraf›ndan kurulan kelâm
mektebi
;
bu guruba mensup.
HAfi‹YE 1:
Gayet müdakkik âlimlere mahsus bir hakikattir.
HAfi‹YE 2:
Tereccüh ayr›d›r, tercih ayr›d›r; çok fark var.
1...,749,750,751,752,753,754,755,756,757,758 760,761,762,763,764,765,766,767,768,769,...1482
Powered by FlippingBook