Çok fleyler var, vücudu bizce bedihî oldu¤u hâlde, mahi-
yeti bizce meçhul. flte flu cüz-i ihtiyarî öyleler srasna gi-
rebilir. Her fley malûmatmza münhasr de¤ildir. Adem-i
ilmimiz, onun ademine delâlet etmez.
Üçüncüsü
: Cüz-i ihtiyarî, kadere münafi de¤il; belki,
kader ihtiyar teyit eder. Çünkü, kader, ilm-i lâhînin bir
nevidir. lm-i lâhî, ihtiyarmza taallûk etmifl. Öyle ise,
ihtiyar teyit ediyor, iptal etmiyor.
Dördüncüsü
: Kader, ilim nevindendir. lim, malûma
tâbidir. Yani, nasl olacak, öyle taallûk ediyor. Yoksa, ma-
lûm, ilme tâbi de¤il. Yani, ilim desatiri, malûmu, haricî
vücut noktasnda idare etmek için esas de¤il. Çünkü,
malûmun zat ve vücud-u haricîsi, iradeye bakar ve kud-
rete istinat eder.
Hem, ezel, mazi silsilesinin bir ucu de¤il ki, eflyann
vücudunda esas tutulup ona göre bir mecburiyet tasav-
vur edilsin. Belki, ezel, mazi ve hâl ve istikbali birden tu-
tar, yüksekten bakar bir âyine-misaldir. Öyle ise, daire-i
mümkinat içinde uzanp giden zamann mazi tarafnda
bir uç tahayyül edip, ona ezel deyip, o ezel ilmine, efl-
yann tertiple girmesini ve kendisini onun haricinde te-
vehhüm etmesi, ona göre muhakeme etmek hakikat de-
¤ildir.
fiu srrn keflfi için flu misale bak: Senin elinde bir
âyine bulunsa, sa¤ tarafndaki mesafe mazi, sol tarafn-
daki mesafe müstakbel farz edilse, o âyine yalnz muka-
bilini tutar. Sonra, o iki taraf bir tertip ile tutar; ço¤unu
SÖZLER | 757
Y
RM
A
LTINCI
S
ÖZ
ilm-i lâhî:
Allahn sonsuz ilmi.
irade:
karar verebilme gücü.
istikbal:
gelecek, gelecek zaman.
istinat:
dayanma.
kader:
Cenab- Hakkn her fleyi
olmadan önce takdir etmesi,
plânlamas.
kudret:
güç, kuvvet, iktidar.
mahiyet:
bir fleyin asl, esas, iç
yüzü.
malûm:
bilinen.
malûmat:
bilgiler.
mazi:
geçmifl zaman.
mecburiyet:
zorunluluk.
meçhul:
bilinmeyen.
misal:
örnek.
muhakeme:
düflünme, akl yü-
rütme.
mukabil:
karfl, karfllk.
münafi:
zt, aykr.
münhasr:
snrlanmfl, snrl.
müstakbel:
gelecek, gelecek za-
man.
nev:
çeflit, cins, tür.
silsile:
birbirini takip eden fleyle-
rin meydana getirdi¤i sra.
taallûk:
alâkal olufl, ba¤llk.
tâbi:
ba¤l bulunmak, ba¤llk.
tahayyül:
hayalinde canlandr-
ma.
tasavvur:
düflünme, tasarlama.
tertip:
düzen, nizam.
tevehhüm:
gerçekte var olmaya-
n var kabul etme.
teyit:
destekleme, kuvvetlendir-
me.
vücud-u haricî:
dfl görünüflü.
vücut:
varlk.
zat:
kifli, flahs.
adem:
yokluk.
adem-i ilim:
ilmimiz ve bilgi-
miz dahilinde olmayan.
âyine:
ayna.
âyinemisal:
ayna gibi.
bedihî:
açk ve ortada olan,
aflikâr.
cüz-i ihtiyarî:
seçim gücü,
irade, diledi¤i gibi hareket
edebilme kabiliyeti.
daire-i mümkinat:
kâinat,
imkân âlemi.
delâlet:
iflaret, delil olma,
gösterme.
desatir:
düsturlar, kaideler.
ezel:
bafllangc olmayan geç-
mifl zaman.
farz:
var sayma.
hakikat:
gerçek, do¤ru.
hâl:
flimdiki zaman.
haricî:
dflarya ait, dflla ilgili.
hariç:
bir fleyin dfl, dflars.
ihtiyar:
tercih, hür irade.