KNC HAfiYE
Denizli hapsinden tahliyemizden sonra meflhur fiehir
Otelinin yüksek katnda oturmufltum. Karflmda güzel
bahçelerde kesretli kavak a¤açlar birer halka-i zikir tar-
znda gayet lâtif, tatl bir surette hem kendileri, hem dal-
lar, hem yapraklar, havann dokunmasyla, cezbekârâ-
ne ve cazibedarâne hareketle rakslar, kardefllerimin mü-
farakatlarndan ve yalnz kald¤mdan, hüzünlü ve gaml
kalbime iliflti. Birden güz ve kfl mevsimi hatra geldi ve
bana bir gaflet bast. Ben, o kemal-i nefle ile cilvelenen
o nazenin kavaklara ve zîhayatlara o kadar acdm ki,
gözlerim yafl ile doldu. Kâinatn süslü perdesi altndaki
ademleri, firaklar ihtar ve ihsasyla, kâinat dolusu firak-
larn, zevallerin hüzünleri baflma topland. Birden haki-
kat-i Muhammediyenin (a.s.m.) getirdi¤i nur, imdada ye-
tiflti. O hadsiz hüzünleri ve gamlar sürurlara çevirdi.
Hatta o nurun herkes ve her ehl-i iman gibi, benim hak-
kmda milyon feyzinden yalnz o vakitte o vaziyete temas
eden imdat ve tesellisi için zat- Muhammediyeye (a.s.m.)
karfl ebediyen minnettar oldum. fiöyle ki:
Ol nazar- gaflet, o mübarek nazeninleri, vazifesiz, ne-
ticesiz, bir mevsimde görünüp hareketleri, nefleden de-
¤il, belki güya ademden ve firaktan titreyerek hiçli¤e
düfltüklerini göstermekle, herkes gibi bendeki aflk- beka
ve hubb-u mehasin ve muhabbet-i vücut ve flefkat-i cin-
siye ve alâka-i hayatiyeye medar olan damarlarma o de-
rece dokundu ki, böyle, dünyay bir manevî Cehenneme
ve akl bir tazip aletine çevirdi¤i srada, Muhammed
adem:
yokluk.
aflk- beka:
sonsuzluk aflk.
cazibedarâne:
çekici ve cazibeli
tarzda.
cezbedarâne:
kendinden geçer
bir hale gelerek.
cilve:
güzel ve hofl bir biçimde
görünme.
derece:
miktar, ölçü.
ebedî:
sonu olmayan.
ehl-i iman:
inananlar.
feyiz:
bolluk, bereket.
firak:
ayrlk.
gaflet:
gafillik, endiflesizlik.
gam:
hüzün, keder.
güya:
sanki.
güz:
sonbahar.
hadsiz:
snrsz.
hakikat-i Muhammediye:
Pey-
gamber efendimizin yüce manevî
makam.
halka-i zikir:
zikir halkas.
hafliye:
açklayc yaz.
hubb-u mehasin:
güzelliklere
olan sevgi.
hüzün:
keder, tasa.
ihsas:
hissettirme.
ihtar:
hatrlatma.
imdat:
yardma yetiflme, yardm
isteme.
kâinat:
bütün âlemler, varlklar.
kemal-i nefle:
tam bir nefle.
kesret:
çokluk.
lâtif:
yumuflak, hofl.
manevî:
manaya ait, maddî ol-
mayan.
medar:
dayanak, sebep.
meflhur:
tannmfl.
minnettar:
minnet duyarak.
muhabbet-i vücut:
var olma sev-
gisi.
mübarek:
bereketli, kutlu.
müfarakat:
ayrlma.
nazar- gaflet:
mana ve ma-
hiyetten yoksun bakfl.
nazenin:
cilveli, nazl.
netice:
sonuç.
nur:
aydnlk, flk.
raks:
oynama.
suret:
biçim, tarz.
sürur:
sevinç.
flefkat-i cinsiye:
ayn cinse
duyulan flefkat ve acma his-
si.
tahliye:
serbest braklma.
tarz:
biçim, flekil.
tazip:
azap verme.
teselli:
avutma.
vakit:
zaman.
vazife:
görev.
vaziyet:
durum, hâl.
zat- Muhammediye:
Pey-
gamber efendimizin zat, ken-
disi.
zeval:
yok olma.
zîhayat:
hayat sahibi.
748 | SÖZLER
Y
RM
B
EfiNC
S
ÖZ