Sözler - page 738

kurtulmak gibi nev-i insan›n en dehfletli meselesi ve ubu-
diyet ve acz-i beflerin en lüzumlu neticesi bulunmas› ci-
hetiyle binler defa tekrar edilse, yine azd›r.
‹flte, tekrarat-› Kur’âniye bu gibi metin esaslara ba-
k›yor. Hatta, bazen bir sahifede, iktiza-i makam ve ihti-
yac-› ifham ve belâgat-i beyan cihetiyle yirmi defa sari-
han ve z›mnen tevhit hakikatini ifade eder; de¤il usanç,
belki kuvvet ve flevk ve halâvet verir.
Risale-i Nur
’da, tek-
rarat-› Kur’âniye ne kadar yerinde ve münasip ve belâ-
gatçe makbul oldu¤u, hüccetleriyle beyan edilmifl.
Kur’ân-› Mu’cizülbeyan’›n Mekke sureleriyle, Medine
sureleri belâgat noktas›nda ve i’caz cihetinde ve tafsil ve
icmal veçhinde birbirinden ayr› olmas›n›n s›rr-› hikmeti
fludur ki:
Mekke’de, birinci safta muhatap ve muar›zlar› Kureyfl
müflrikleri ve ümmîleri oldu¤undan, belâgatçe kuvvetli
bir üslûb-u âlî ve i’cazl›, mukni, kanaat verici bir icmal ve
tespit için “tekrar” lâz›m geldi¤inden, ekseriyetçe Mekkî
sureler erkân-› imaniyeyi ve tevhidin mertebelerini gayet
kuvvetli ve yüksek ve i’cazl› bir icaz ile tekrar edip ifade
ederek, mebde ve mead›, Allah’› ve ahireti, de¤il yaln›z
bir sahifede, bir ayette, bir cümlede, bir kelimede, belki
bazen bir harfte; ve takdim-tehir ve tarif ve tenkir ve hazf
ve zikir gibi hey’etlerde öyle kuvvetli ispat eder ki, ilm-i
belâgatin dâhî imamlar› hayretle karfl›lam›fllar.
Risale-i Nur
ve bilhassa Kur’ân’›n k›rk vech-i i’caz›n›
icmalen ispat eden Yirmi Beflinci Söz (zeyilleriyle bera-
ber) ve nazm›ndaki vech-i i’caz› harika bir tarzda beyan
acz-i befler:
insan›n güçsüzlü¤ü.
ahiret:
k›yametten sonra kurula-
cak olan âlem.
ayet:
Kur’ân’›n her bir cümlesi.
belâgat:
sözün düzgün, kusursuz,
yerinde ve makam›n icab›na göre
söylenmesi.
belâgat-i beyan:
aç›k-seçik ve
maksat ve makama uygun olarak
anlatma.
beyan:
anlatma.
bilhassa:
özellikle.
cihet:
yön.
dahi:
son derece zeki.
dehflet:
korkunç.
ekseriyet:
ço¤unluk.
erkân-› imaniye:
imana ait esas-
lar.
esas:
as›l.
hakikat:
gerçek.
halâvet:
tatl›l›k.
harika:
ola¤anüstü.
hazf:
kald›rma.
hey’et:
suret, görünüfl.
hikmet:
kâinattaki ve yarat›l›flta-
ki ‹lâhî gaye, herkesin bilmedi¤i
s›r.
hüccet:
delil.
icaz:
az sözle çok mana ifade et-
me.
i’caz:
mu’cizeli olufl.
icmal:
özetleme, ayr›nt›lar›na gir-
meme.
ifade:
anlatma, söyleme.
ihtiyac-› ifham:
maksad›n› anlat-
ma, bildirme ihtiyac›.
iktiza-i makam:
makam›n gere-
¤i.
ilm-i belâgat:
belâgat ilmi.
imam:
derin ve genifl bilgi sahibi
olan âlim, önder.
ispat:
do¤ruyu delillerle göster-
me.
kanaat:
inand›rma.
kelime:
sözcük.
Kur’ân-› Mu’cizülbeyan:
aç›kla-
malar›yla ak›llar› benzerini yap-
maktan âciz b›rakan Kur’ân-› Ke-
rîm.
lâz›m:
gerekli.
lüzum:
gerekli.
makbul:
geçerli.
mead:
bitifl, ahiret.
mebde:
bafllangݍ.
Mekkî:
Mekke’de nazil olan sure.
mertebe:
derece.
mesele:
problem.
muar›z:
karfl› ç›kan, muhalif.
muhatap:
hitap olunan.
mukni:
ikna eden.
münasip:
uygun.
müflrik:
Allah’a ve ‹slâmiyete
inanmayan.
naz›m:
kafiyeli, vezinli söz.
netice:
sonuç.
nev-i insan:
insanl›k.
nokta:
yön.
Risale-i Nur:
Nur Risalesi.
saf:
s›ra.
sahife:
sayfa.
sarihan:
aç›kça.
s›r:
gizli ifl veya söz.
sure:
Kur’ân-› Kerîm’in ayr›ld›-
¤› 114 bölümden her biri.
flevk:
fliddetli arzu.
tafsil:
etrafl›ca bildirme.
takdim-tehir:
öndekini sona
sondakini öne alma.
tarz:
biçim, suret.
tekrarat-›
Kur’âniye:
Kur’ân’›n tekrarlar›.
tenkir:
bir ismi harf-i tarifsiz
kullanarak belirsiz yapma.
tespit:
karara ba¤lama.
tevhit:
Allah’›n birli¤i.
ubudiyet:
kulluk.
ümmî:
cahil, okumam›fl.
üslûb-u âlî:
yüksek ifade tar-
z›.
vech-i i’caz:
mu’cize yönü.
vecih:
yön.
zeyil:
ek.
zikir:
anma.
z›mnen:
kapal› bir flekilde.
738 | SÖZLER
Y
‹RM‹
B
Efi‹NC‹
S
ÖZ
1...,728,729,730,731,732,733,734,735,736,737 739,740,741,742,743,744,745,746,747,748,...1482
Powered by FlippingBook