kurtulmak gibi nev-i insann en dehfletli meselesi ve ubu-
diyet ve acz-i beflerin en lüzumlu neticesi bulunmas ci-
hetiyle binler defa tekrar edilse, yine azdr.
flte, tekrarat- Kurâniye bu gibi metin esaslara ba-
kyor. Hatta, bazen bir sahifede, iktiza-i makam ve ihti-
yac- ifham ve belâgat-i beyan cihetiyle yirmi defa sari-
han ve zmnen tevhit hakikatini ifade eder; de¤il usanç,
belki kuvvet ve flevk ve halâvet verir.
Risale-i Nur
da, tek-
rarat- Kurâniye ne kadar yerinde ve münasip ve belâ-
gatçe makbul oldu¤u, hüccetleriyle beyan edilmifl.
Kurân- Mucizülbeyann Mekke sureleriyle, Medine
sureleri belâgat noktasnda ve icaz cihetinde ve tafsil ve
icmal veçhinde birbirinden ayr olmasnn srr- hikmeti
fludur ki:
Mekkede, birinci safta muhatap ve muarzlar Kureyfl
müflrikleri ve ümmîleri oldu¤undan, belâgatçe kuvvetli
bir üslûb-u âlî ve icazl, mukni, kanaat verici bir icmal ve
tespit için tekrar lâzm geldi¤inden, ekseriyetçe Mekkî
sureler erkân- imaniyeyi ve tevhidin mertebelerini gayet
kuvvetli ve yüksek ve icazl bir icaz ile tekrar edip ifade
ederek, mebde ve mead, Allah ve ahireti, de¤il yalnz
bir sahifede, bir ayette, bir cümlede, bir kelimede, belki
bazen bir harfte; ve takdim-tehir ve tarif ve tenkir ve hazf
ve zikir gibi heyetlerde öyle kuvvetli ispat eder ki, ilm-i
belâgatin dâhî imamlar hayretle karfllamfllar.
Risale-i Nur
ve bilhassa Kurânn krk vech-i icazn
icmalen ispat eden Yirmi Beflinci Söz (zeyilleriyle bera-
ber) ve nazmndaki vech-i icaz harika bir tarzda beyan
acz-i befler:
insann güçsüzlü¤ü.
ahiret:
kyametten sonra kurula-
cak olan âlem.
ayet:
Kurânn her bir cümlesi.
belâgat:
sözün düzgün, kusursuz,
yerinde ve makamn icabna göre
söylenmesi.
belâgat-i beyan:
açk-seçik ve
maksat ve makama uygun olarak
anlatma.
beyan:
anlatma.
bilhassa:
özellikle.
cihet:
yön.
dahi:
son derece zeki.
dehflet:
korkunç.
ekseriyet:
ço¤unluk.
erkân- imaniye:
imana ait esas-
lar.
esas:
asl.
hakikat:
gerçek.
halâvet:
tatllk.
harika:
ola¤anüstü.
hazf:
kaldrma.
heyet:
suret, görünüfl.
hikmet:
kâinattaki ve yaratlflta-
ki lâhî gaye, herkesin bilmedi¤i
sr.
hüccet:
delil.
icaz:
az sözle çok mana ifade et-
me.
icaz:
mucizeli olufl.
icmal:
özetleme, ayrntlarna gir-
meme.
ifade:
anlatma, söyleme.
ihtiyac- ifham:
maksadn anlat-
ma, bildirme ihtiyac.
iktiza-i makam:
makamn gere-
¤i.
ilm-i belâgat:
belâgat ilmi.
imam:
derin ve genifl bilgi sahibi
olan âlim, önder.
ispat:
do¤ruyu delillerle göster-
me.
kanaat:
inandrma.
kelime:
sözcük.
Kurân- Mucizülbeyan:
açkla-
malaryla akllar benzerini yap-
maktan âciz brakan Kurân- Ke-
rîm.
lâzm:
gerekli.
lüzum:
gerekli.
makbul:
geçerli.
mead:
bitifl, ahiret.
mebde:
bafllangç.
Mekkî:
Mekkede nazil olan sure.
mertebe:
derece.
mesele:
problem.
muarz:
karfl çkan, muhalif.
muhatap:
hitap olunan.
mukni:
ikna eden.
münasip:
uygun.
müflrik:
Allaha ve slâmiyete
inanmayan.
nazm:
kafiyeli, vezinli söz.
netice:
sonuç.
nev-i insan:
insanlk.
nokta:
yön.
Risale-i Nur:
Nur Risalesi.
saf:
sra.
sahife:
sayfa.
sarihan:
açkça.
sr:
gizli ifl veya söz.
sure:
Kurân- Kerîmin ayrld-
¤ 114 bölümden her biri.
flevk:
fliddetli arzu.
tafsil:
etraflca bildirme.
takdim-tehir:
öndekini sona
sondakini öne alma.
tarz:
biçim, suret.
tekrarat-
Kurâniye:
Kurânn tekrarlar.
tenkir:
bir ismi harf-i tarifsiz
kullanarak belirsiz yapma.
tespit:
karara ba¤lama.
tevhit:
Allahn birli¤i.
ubudiyet:
kulluk.
ümmî:
cahil, okumamfl.
üslûb-u âlî:
yüksek ifade tar-
z.
vech-i icaz:
mucize yönü.
vecih:
yön.
zeyil:
ek.
zikir:
anma.
zmnen:
kapal bir flekilde.
738 | SÖZLER
Y
RM
B
EfiNC
S
ÖZ