kadar gelen ve muaraza ile flöhret kazanmak isteyen
meflhur beli¤lerin ve dâhî âlimlerin onun hiçbir vech-i
icazna karfl çkamamalar ve âcizâne sükût etmeleri,
Kurân mucize ve takat-i beflerin fevkinde oldu¤una bir
imzadr.
Evet, bir kelâm, Kimden gelmifl ve kime gelmifl ve ne
için? denilmesiyle kymeti ve ulviyeti ve belâgati tezahür
etmesi noktasndan, Kurânn misli olamaz ve ona
yetiflilmez. Çünkü, Kurân bütün âlemlerin Rabbi ve
bütün kâinatn Hâlknn hitab ve konuflmas ve hiçbir
cihette taklidi ve tasannuu ihsas edecek hiçbir emare
bulunmayan bir mükâlemesi ve bütün insanlarn, belki
bütün mahlûkatn namna mebus ve nev-i beflerin en
meflhur ve namdar muhatab bulunan ve o muhatabn
kuvvet ve vüsat-i iman koca slâmiyeti tereflfluh edip,
sahibini
Kab- Kavseyn
makamna çkararak, muhatab-
Samedâniyeye mazhariyetle nüzul eden ve saadet-i
dâreyne dair ve hilkat-i kâinatn neticelerine ve ondaki
Rabbanî maksatlara ait mesaili ve o muhatabn bütün
hakaik- slâmiyeyi taflyan en yüksek ve en genifl olan
imann beyan ve izah eden ve koca kâinat, bir harita,
bir saat, bir hane gibi her tarafn gösterip, çevirip onlar
yapan sanatkâr tavryla ifade ve talim eden Kurân-
Mucizülbeyann elbette mislini getirmek mümkün de¤il-
dir ve derece-i icazna yetiflilmez.
Hem, Kurân tefsir eden ve bir ksm otuz krk, hatta
yetmifl cilt olarak birer tefsir yazan yüksek zekâl müdak-
kik binler mütefennin ulemann senetleri ve delilleriyle
âcizâne:
âciz ve güçsüz bir flekil-
de.
ait:
ilgili.
âlem:
dünya, cihan.
âlim:
bilgin.
belâgat:
sözün düzgün, kusursuz,
yerinde ve makamn icabna göre
söylenmesi.
beli¤:
belâgatle, düzgün olarak
meramn anlatan.
beyan:
anlatma, bildirme.
cihet:
yön.
dâhî:
son derece zeki.
delil:
bir davay ispata yarayan
fley, bürhan.
derece-i icaz:
mucizelik derece-
si.
emare:
ipucu, belirti.
fevk:
üst.
hakaik- slâmiye:
slâmn haki-
katleri.
Hâlk:
her fleyi yoktan yaratan,
Allah.
hane:
ev, mesken.
hilkat-i kâinat:
kâinatn yaratlfl.
hitap:
konuflma, nutuk.
ifade:
anlatma.
ihsas:
hissettirme.
iman:
inanç.
slâmiyet:
Müslümanlk, semavî
dinlerin sonuncusu.
izah:
açklama yapma.
Kab- Kavseyn:
Peygamberimizin
Miraçta ulaflt¤ son nokta; yarat-
lanlarn son snr.
kâinat:
bütün âlemler, varlklar.
kelâm:
söz, lâfz.
kymet:
de¤er.
Kurân- Mucizülbeyan:
açkla-
malaryla akllar benzerini yap-
maktan âciz brakan Kurân- Ke-
rîm.
mahlûkat:
Allah tarafndan yara-
tlanlar.
makam:
durak, mevki.
maksat:
varlmak istenen nokta.
mazhariyet:
kavuflma, flereflen-
me.
mebus:
temsilci.
mesail:
meseleler.
meflhur:
tannmfl.
misil:
benzer.
muaraza:
sözle karfllkl mücade-
le.
mucize:
insan benzerini yap-
makta acze düflüren fley.
muhatab- Samedâniye:
Her fle-
yin kendisine muhtaç oldu¤u hâl-
de hiçbir fleye muhtaç olmayan
Cenab- Hakkn muhatab.
muhatap:
hitap olunan, kendisi-
ne söz söylenilen.
müdakkik:
dikkatlice arafltran.
mükâleme:
konuflma.
mütefennin:
fen âlimi.
nam:
ad, yerine.
namdar:
nam sahibi.
netice:
sonuç.
nev-i befler:
insanlk.
nokta:
yön, cihet.
nüzul:
inme.
Rab:
her fleyin maliki olan Al-
lah.
Rabbanî:
Rabla ilgili, Al-
lahtan gelen.
saadet-i dâreyn:
dünya ve
ahiret mutlulu¤u.
sanatkâr:
sanatç.
sükût:
susma.
flöhret:
ün.
takat-i befler:
insann gücü.
taklit:
benzerini yapmaya ça-
lflma.
talim:
ö¤retme.
taraf:
yön, cihet.
tasannu:
yapmacklk.
tavr:
hâl, eda.
tefsir:
Kurânn mana bak-
mndan açklanmas, izah.
tereflfluh:
szma.
tezahür:
görünme, meydana
çkma.
ulema:
âlimler.
ulviyet:
yücelik.
vech-i icaz:
mucize yönü.
vüsat-i iman:
imann geniflli-
¤i.
728 | SÖZLER
Y
RM
B
EfiNC
S
ÖZ