Sözler - page 728

kadar gelen ve muaraza ile flöhret kazanmak isteyen
meflhur beli¤lerin ve dâhî âlimlerin onun hiçbir vech-i
i’caz›na karfl› ç›kamamalar› ve âcizâne sükût etmeleri,
Kur’ân mu’cize ve takat-i beflerin fevkinde oldu¤una bir
imzad›r.
Evet, bir kelâm, “Kimden gelmifl ve kime gelmifl ve ne
için?” denilmesiyle k›ymeti ve ulviyeti ve belâgati tezahür
etmesi noktas›ndan, Kur’ân’›n misli olamaz ve ona
yetiflilmez. Çünkü, Kur’ân bütün âlemlerin Rabbi ve
bütün kâinat›n Hâl›k’›n›n hitab› ve konuflmas› ve hiçbir
cihette taklidi ve tasannuu ihsas edecek hiçbir emare
bulunmayan bir mükâlemesi ve bütün insanlar›n, belki
bütün mahlûkat›n nam›na mebus ve nev-i beflerin en
meflhur ve namdar muhatab› bulunan ve o muhatab›n
kuvvet ve vüs’at-i iman› koca ‹slâmiyeti tereflfluh edip,
sahibini
Kab-› Kavseyn
makam›na ç›kararak, muhatab-›
Samedâniyeye mazhariyetle nüzul eden ve saadet-i
dâreyne dair ve hilkat-i kâinat›n neticelerine ve ondaki
Rabbanî maksatlara ait mesaili ve o muhatab›n bütün
hakaik-› ‹slâmiyeyi tafl›yan en yüksek ve en genifl olan
iman›n› beyan ve izah eden ve koca kâinat›, bir harita,
bir saat, bir hane gibi her taraf›n› gösterip, çevirip onlar›
yapan sanatkâr› tavr›yla ifade ve talim eden Kur’ân-›
Mu’cizülbeyan’›n elbette mislini getirmek mümkün de¤il-
dir ve derece-i i’caz›na yetiflilmez.
Hem, Kur’ân’› tefsir eden ve bir k›sm› otuz k›rk, hatta
yetmifl cilt olarak birer tefsir yazan yüksek zekâl› müdak-
kik binler mütefennin uleman›n senetleri ve delilleriyle
âcizâne:
âciz ve güçsüz bir flekil-
de.
ait:
ilgili.
âlem:
dünya, cihan.
âlim:
bilgin.
belâgat:
sözün düzgün, kusursuz,
yerinde ve makam›n icab›na göre
söylenmesi.
beli¤:
belâgatle, düzgün olarak
meram›n› anlatan.
beyan:
anlatma, bildirme.
cihet:
yön.
dâhî:
son derece zeki.
delil:
bir davay› ispata yarayan
fley, bürhan.
derece-i i’caz:
mu’cizelik derece-
si.
emare:
ipucu, belirti.
fevk:
üst.
hakaik-› ‹slâmiye:
‹slâm›n haki-
katleri.
Hâl›k:
her fleyi yoktan yaratan,
Allah.
hane:
ev, mesken.
hilkat-i kâinat:
kâinat›n yarat›l›fl›.
hitap:
konuflma, nutuk.
ifade:
anlatma.
ihsas:
hissettirme.
iman:
inanç.
‹slâmiyet:
Müslümanl›k, semavî
dinlerin sonuncusu.
izah:
aç›klama yapma.
Kab-› Kavseyn:
Peygamberimizin
Miraçta ulaflt›¤› son nokta; yarat›-
lanlar›n son s›n›r›.
kâinat:
bütün âlemler, varl›klar.
kelâm:
söz, lâf›z.
k›ymet:
de¤er.
Kur’ân-› Mu’cizülbeyan:
aç›kla-
malar›yla ak›llar› benzerini yap-
maktan âciz b›rakan Kur’ân-› Ke-
rîm.
mahlûkat:
Allah taraf›ndan yara-
t›lanlar.
makam:
durak, mevki.
maksat:
var›lmak istenen nokta.
mazhariyet:
kavuflma, flereflen-
me.
mebus:
temsilci.
mesail:
meseleler.
meflhur:
tan›nm›fl.
misil:
benzer.
muaraza:
sözle karfl›l›kl› mücade-
le.
mu’cize:
insan› benzerini yap-
makta acze düflüren fley.
muhatab-› Samedâniye:
Her fle-
yin kendisine muhtaç oldu¤u hâl-
de hiçbir fleye muhtaç olmayan
Cenab-› Hakk›n muhatab›.
muhatap:
hitap olunan, kendisi-
ne söz söylenilen.
müdakkik:
dikkatlice araflt›ran.
mükâleme:
konuflma.
mütefennin:
fen âlimi.
nam:
ad, yerine.
namdar:
nam sahibi.
netice:
sonuç.
nev-i befler:
insanl›k.
nokta:
yön, cihet.
nüzul:
inme.
Rab:
her fleyin maliki olan Al-
lah.
Rabbanî:
Rab’la ilgili, Al-
lah’tan gelen.
saadet-i dâreyn:
dünya ve
ahiret mutlulu¤u.
sanatkâr:
sanatç›.
sükût:
susma.
flöhret:
ün.
takat-i befler:
insan›n gücü.
taklit:
benzerini yapmaya ça-
l›flma.
talim:
ö¤retme.
taraf:
yön, cihet.
tasannu:
yapmac›kl›k.
tav›r:
hâl, eda.
tefsir:
Kur’ân’›n mana bak›-
m›ndan aç›klanmas›, izah›.
tereflfluh:
s›zma.
tezahür:
görünme, meydana
ç›kma.
ulema:
âlimler.
ulviyet:
yücelik.
vech-i i’caz:
mu’cize yönü.
vüs’at-i iman:
iman›n geniflli-
¤i.
728 | SÖZLER
Y
‹RM‹
B
Efi‹NC‹
S
ÖZ
1...,718,719,720,721,722,723,724,725,726,727 729,730,731,732,733,734,735,736,737,738,...1482
Powered by FlippingBook