olanlarn kula¤nda mâ-i Zemzem misillü hofl gelmesi gi-
bi kudsî imtiyazlar kazanr. Ve iki cihann saadetlerini
kendi flakirtlerine kazandrr ve tercümann ümmiyet
mertebesini tam riayet etmek srryla hiçbir tekellüf ve
hiçbir tasannu ve hiçbir gösterifle meydan vermeden se-
lâset-i ftriyesini ve do¤rudan do¤ruya semadan gelmesi-
ni ve en kesretli olan tabakat- avamn basit fehimlerini
tenezzülât- kelâmiye ile okflamak hikmetiyle, en ziyade
sema ve arz gibi en zahir ve bedihî sahifelerini açp o
adiyat altndaki harikulâde mucizat- kudretini ve mani-
dar sutur-u hikmetini ders vermekle lütf-u irflatta güzel
bir icaz gösterir.
Tekrar iktiza eden dua ve davet, zikir ve tevhit kitab
dahi oldu¤unu bildirmek srryla güzel, tatl tekraratyla
bir tek cümlede ve bir tek kssada ayr ayr çok manala-
r, ayr ayr muhatap tabakalarna tefhim etmekte; ve
cüzî ve adî bir hâdisede en cüzî ve ehemmiyetsiz fleyler
dahi nazar- merhametinde ve daire-i tedbir ve iradesin-
de bulunmasn bildirmek srryla, tesis-i slâmiyette ve
tedvin-i fleriatta Sahabelerin cüzî hâdiselerini dahi na-
zar- ehemmiyete almasnda, hem küllî düsturlarn bulun-
mas, hem umumî olan slâmiyetin ve fleriatn tesisinde o
cüzî hâdiseler, çekirdekler hükmünde çok ehemmiyetli
meyveleri verdikleri cihetinde de bir nev-i icaz gösterir.
Evet, ihtiyacn tekerrürüyle tekrarn lüzumu haysiye-
tiyle, yirmi sene zarfnda pek çok mükerrer suallere ce-
vap olarak ayr ayr çok tabakalara ders veren ve koca
kâinat parça parça edip kyamette fleklini de¤ifltirerek,
SÖZLER | 735
Y
RM
B
EfiNC
S
ÖZ
kitap:
kutsal kitap.
kyamet:
dünyann sonu.
kudsî:
mukaddes, aziz.
küllî:
umumî.
lütf-u irflat:
do¤ru yola erifltirme
nimeti.
mâ-i Zemzem:
Zemzem suyu.
mana:
anlam.
manidar:
ince manal.
mertebe:
derece, basamak.
misillü:
benzeri.
mucizat- kudret:
kudret muci-
zeleri.
muhatap:
kendisine söz söyleni-
len.
mükerrer:
tekrarlanmfl.
nazar- ehemmiyet:
önemli ba-
kfl.
nazar- merhamet:
merhametle
bakma.
nevi:
çeflit.
riayet:
uyma.
saadet:
mutluluk.
Sahabe:
Peygamberimiz Hz. Mu-
hammedin mübarek yüzünü gö-
ren ve Onun sohbetlerine katlan
mümin kimse.
sahife:
sayfa.
selâset-i ftriye:
yaratlfltan sö-
zün akc olma hâli, ifadedeki
ahenk, açklk, kolaylk.
sema:
gökyüzü.
sr:
gizli ifl veya söz.
sual:
soru.
sutur-u hikmet:
hikmet satrlar.
flakirt:
talebe.
fleriat:
lâhî emir ve yasaklara da-
yanan hükümlerin hepsi.
tabaka:
snf, zümre.
tabakat-i avam:
avam, halk ta-
bakas.
tasannu:
yapmack.
tedvin-i fleriat:
slâmn kural ve
kaidelerinin bir araya getirilme
dönemi.
tefhim:
anlatma.
tekellüf:
gösterifl.
tekerrür:
tekrarlanma.
tekrarat:
tekrarlar.
tenezzülât- kelâmiye:
sözün
muhataplarn seviyesine uygun
olarak söylenmesi.
tercüman:
çeviren.
tesis:
kurulma.
tesis-i slâmiyet:
slâmiyetin do-
¤uflu, yaylfl.
tevhit:
Allah birleme.
umumî:
herkesle alâkal.
ümmiyet:
okuma yazma bilme-
me.
zahir:
açk.
zarfnda:
süresince, içinde.
zikir:
Allahn adlarn anarak te-
fekkür etme.
ziyade:
çok, fazla.
adî:
baya¤.
adiyat:
alfllmfl, sradan fley-
ler.
arz:
yer, dünya.
bedihî:
açk olan, aflikâr.
cihan:
âlem.
cihet:
yön.
cüzî:
az, küçük, basit.
daire-i irade:
dileme, isteme
dairesi
daire-i tedbir:
sevk ve idare
etme dairesi.
davet:
ça¤r.
dua:
niyaz.
düstur:
kaide, prensip.
ehemmiyet:
önemlilik.
fehim:
anlayfl.
hâdise:
olay.
harikulâde:
ola¤anüstü.
haysiyet:
itibar.
hikmet:
kâinattaki ve yarat-
lfltaki lâhî gaye, herkesin bil-
medi¤i sr.
hofl:
güzel, tatl.
hüküm:
kymet, de¤er.
icaz:
mucize olufl.
ihtiyaç:
muhtaç olufl.
iktiza:
gerektirme.
imtiyaz:
ayrcalk.
irade:
dileme, isteme.
slâmiyet:
semavî dinlerin so-
nuncusu.
kâinat:
bütün âlemler, varlk-
lar.
kesret:
çokluk.
kssa:
ibret verici hikâye.