Sözler - page 735

olanlar›n kula¤›nda mâ-i Zemzem misillü hofl gelmesi gi-
bi kudsî imtiyazlar› kazan›r. Ve iki cihan›n saadetlerini
kendi flakirtlerine kazand›r›r ve tercüman›n ümmiyet
mertebesini tam riayet etmek s›rr›yla hiçbir tekellüf ve
hiçbir tasannu ve hiçbir gösterifle meydan vermeden se-
lâset-i f›triyesini ve do¤rudan do¤ruya semadan gelmesi-
ni ve en kesretli olan tabakat-› avam›n basit fehimlerini
tenezzülât-› kelâmiye ile okflamak hikmetiyle, en ziyade
sema ve arz gibi en zahir ve bedihî sahifelerini aç›p o
adiyat alt›ndaki harikulâde mu’cizat-› kudretini ve mani-
dar sutur-u hikmetini ders vermekle lütf-u irflatta güzel
bir i’caz gösterir.
Tekrar› iktiza eden dua ve davet, zikir ve tevhit kitab›
dahi oldu¤unu bildirmek s›rr›yla güzel, tatl› tekrarat›yla
bir tek cümlede ve bir tek k›ssada ayr› ayr› çok manala-
r›, ayr› ayr› muhatap tabakalar›na tefhim etmekte; ve
cüz’î ve adî bir hâdisede en cüz’î ve ehemmiyetsiz fleyler
dahi nazar-› merhametinde ve daire-i tedbir ve iradesin-
de bulunmas›n› bildirmek s›rr›yla, tesis-i ‹slâmiyette ve
tedvin-i fleriatta Sahabelerin cüz’î hâdiselerini dahi na-
zar-› ehemmiyete almas›nda, hem küllî düsturlar›n bulun-
mas›, hem umumî olan ‹slâmiyetin ve fleriat›n tesisinde o
cüz’î hâdiseler, çekirdekler hükmünde çok ehemmiyetli
meyveleri verdikleri cihetinde de bir nev-i i’caz gösterir.
Evet, ihtiyac›n tekerrürüyle tekrar›n lüzumu haysiye-
tiyle, yirmi sene zarf›nda pek çok mükerrer suallere ce-
vap olarak ayr› ayr› çok tabakalara ders veren ve koca
kâinat› parça parça edip k›yamette fleklini de¤ifltirerek,
SÖZLER | 735
Y
‹RM‹
B
Efi‹NC‹
S
ÖZ
kitap:
kutsal kitap.
k›yamet:
dünyan›n sonu.
kudsî:
mukaddes, aziz.
küllî:
umumî.
lütf-u irflat:
do¤ru yola erifltirme
nimeti.
mâ-i Zemzem:
Zemzem suyu.
mana:
anlam.
manidar:
ince manal›.
mertebe:
derece, basamak.
misillü:
benzeri.
mu’cizat-› kudret:
kudret mu’ci-
zeleri.
muhatap:
kendisine söz söyleni-
len.
mükerrer:
tekrarlanm›fl.
nazar-› ehemmiyet:
önemli ba-
k›fl.
nazar-› merhamet:
merhametle
bakma.
nevi:
çeflit.
riayet:
uyma.
saadet:
mutluluk.
Sahabe:
Peygamberimiz Hz. Mu-
hammed’in mübarek yüzünü gö-
ren ve Onun sohbetlerine kat›lan
mü’min kimse.
sahife:
sayfa.
selâset-i f›triye:
yarat›l›fltan sö-
zün ak›c› olma hâli, ifadedeki
ahenk, aç›kl›k, kolayl›k.
sema:
gökyüzü.
s›r:
gizli ifl veya söz.
sual:
soru.
sutur-u hikmet:
hikmet sat›rlar›.
flakirt:
talebe.
fleriat:
‹lâhî emir ve yasaklara da-
yanan hükümlerin hepsi.
tabaka:
s›n›f, zümre.
tabakat-i avam:
avam, halk ta-
bakas›.
tasannu:
yapmac›k.
tedvin-i fleriat:
‹slâm›n kural ve
kaidelerinin bir araya getirilme
dönemi.
tefhim:
anlatma.
tekellüf:
gösterifl.
tekerrür:
tekrarlanma.
tekrarat:
tekrarlar.
tenezzülât-› kelâmiye:
sözün
muhataplar›n seviyesine uygun
olarak söylenmesi.
tercüman:
çeviren.
tesis:
kurulma.
tesis-i ‹slâmiyet:
‹slâmiyetin do-
¤uflu, yay›l›fl›.
tevhit:
Allah’› birleme.
umumî:
herkesle alâkal›.
ümmiyet:
okuma yazma bilme-
me.
zahir:
aç›k.
zarf›nda:
süresince, içinde.
zikir:
Allah’›n adlar›n› anarak te-
fekkür etme.
ziyade:
çok, fazla.
adî:
baya¤›.
adiyat:
al›fl›lm›fl, s›radan fley-
ler.
arz:
yer, dünya.
bedihî:
aç›k olan, aflikâr.
cihan:
âlem.
cihet:
yön.
cüz’î:
az, küçük, basit.
daire-i irade:
dileme, isteme
dairesi
daire-i tedbir:
sevk ve idare
etme dairesi.
davet:
ça¤r›.
dua:
niyaz.
düstur:
kaide, prensip.
ehemmiyet:
önemlilik.
fehim:
anlay›fl.
hâdise:
olay.
harikulâde:
ola¤anüstü.
haysiyet:
itibar.
hikmet:
kâinattaki ve yarat›-
l›fltaki ‹lâhî gaye, herkesin bil-
medi¤i s›r.
hofl:
güzel, tatl›.
hüküm:
k›ymet, de¤er.
i’caz:
mu’cize olufl.
ihtiyaç:
muhtaç olufl.
iktiza:
gerektirme.
imtiyaz:
ayr›cal›k.
irade:
dileme, isteme.
‹slâmiyet:
semavî dinlerin so-
nuncusu.
kâinat:
bütün âlemler, varl›k-
lar.
kesret:
çokluk.
k›ssa:
ibret verici hikâye.
1...,725,726,727,728,729,730,731,732,733,734 736,737,738,739,740,741,742,743,744,745,...1482
Powered by FlippingBook