Sözler - page 739

ve ispat eden Arabî
Risale-i Nur
’dan ‹flaratü’l-‹’caz tefsi-
ri, bilfiil göstermifller ki, Mekkî sure ve ayetlerde en âlî
bir üslûb-u belâgat ve en yüksek bir i’caz-› icazî vard›r.
Amma, Medenî sure ve ayetlerde, birinci safta muha-
tap ve muar›zlar, Allah’› tasdik eden Yahudi ve Nasarâ
gibi ehl-i kitap oldu¤undan, mukteza-i belâgat ve irflat ve
mutab›k-› makam ve hâlin lüzumundan sade, vaz›h ve
tafsilli bir üslûpla, ehl-i kitaba karfl› dinin yüksek usulünü
ve iman›n rükünlerini de¤il, belki medar-› ihtilâf olan fle-
riat›n ve ahkâm›n ve teferruat›n ve küllî kanunlar›n men-
fleleri ve sebepleri olan cüz’iyat›n beyan› lâz›m geldi¤in-
den, o Medenî sure ve ayetlerde, ekseriyetle tafsil ve izah
ve sade üslûpla beyanat içinde, Kur’ân’a mahsus emsal-
siz bir tarz-› beyanla birden, o cüz’î teferruat hâdisesi
içinde yüksek, kuvvetli bir fezleke, bir hatime, bir hüccet
ve o cüz’î hâdise-i fler’iyeyi küllîlefltiren ve imtisalini
iman-› billâh ile temin eden bir cümle-i tevhidiyeyi ve es-
maiyeyi ve uhreviyeyi zikreder; o makam› nurland›r›r, ul-
vîlefltirir, küllîlefltirir.
Risale-i Nur
, ayetlerin ahirlerinde ekseriyetle gelen,
o
õj /
õn
© r
dG n
ƒo
gn
h
2
@ l
º«/
?n
Y m
A r
Àn
T pq
?o
µp
H %G s
¿
p
G
1
@ l
ôj/
ón
b m
A r
Àn
T pq
?o
c '
¤n
Y %G s
¿
p
G
4
o
º«/
Ms
ôdG o
õj /
õn
© r
dG n
ƒo
gn
h
3
@ o
º«/
µ n
ër
dG
gibi tevhidi ve ahireti ifade eden fezlekeler ve hatimeler-
de ne kadar yüksek bir belâgat ve meziyetler ve cezalet-
ler ve nükteler bulundu¤unu, Yirmi Beflinci Sözün ‹kinci
fiulesinin ‹kinci Nurunda, o fezleke ve hatimelerin pek
SÖZLER | 739
Y
‹RM‹
B
Efi‹NC‹
S
ÖZ
cüz’î:
küçük, önemsiz.
cüz’iyat:
ufak tefek fleyler.
ehl-i kitap:
kitapl› dinlerin men-
suplar›.
ekseriyet:
ço¤unluk.
emsal:
benzer.
fezleke:
muhtasar, özet.
hâdise:
olay.
hâdise-i fler’iye:
dini mesele.
hatime:
son, nihayet.
hüccet:
delil.
i’caz-› icazî:
az sözle çok fley an-
latmada mu’cize derecesinde ol-
ma.
ifade:
anlatma.
iman:
inanç, itikat.
iman-› billâh:
Allah’a iman.
imtisal:
örnek.
irflat:
do¤ru yolu gösterme.
ispat:
do¤ruyu delillerle göster-
me.
‹flaratü’l-‹’caz:
Bediüzzaman Said
Nursî’nin, Risale-i Nur Külliyat›nda
yer alan bir eseri.
izah:
aç›klama.
kanun:
kaide, yasa.
küllî:
umumî.
mahsus:
bir kifliye has olan.
makam:
mevki.
medar-› ihtilâf:
uyuflmazl›k se-
bebi.
Medenî:
Medine’de nazil olan su-
re.
Mekkî:
Mekke’de nazil olan sure.
menfle:
esas, kök.
meziyet:
üstünlük vasf›, de¤erli-
lik.
muar›z:
karfl› ç›kan, muhalif.
muhatap:
hitap olunan.
mukteza-i belâgat:
belâgatin ge-
re¤i.
mutab›k-› makam:
makama uy-
gun.
Nasarâ:
Hristiyanlar.
nur:
ayd›nl›k, ›fl›k.
nükte:
ince mana.
rükün:
esas, kaide.
saf:
s›ra.
fleriat:
‹lâhî emir ve yasaklara da-
yanan hükümlerin hepsi.
flule:
alev, risale ismi.
tafsil:
etrafl›ca anlatma.
tarz-› beyan:
aç›klama ve anla-
t›m flekli.
teferruat:
ayr›nt›lar.
tefsir:
Kur’ân’›n mana bak›m›n-
dan izah›.
tevhit:
Allah’›n varl›¤› ve birli¤i.
ulvî:
yüce.
usul:
as›llar, esaslar.
üslûb-u belâgat:
belâgat üslûbu.
üslûp:
ifade tarz›.
vaz›h:
aç›k.
Yahudi:
‹branî ve ‹srailî ›rk›n›n
ba¤l› oldu¤u dinî inanç.
zikir:
anma, bildirme.
ahir:
son.
ahiret:
k›yametten sonra ku-
rulacak olan âlem.
ahkâm:
emirler, hükümler.
âlî:
yüce.
Arabî:
Arapça.
ayet:
Kur’ân’›n her bir cümle-
si.
belâgat:
sözün düzgün, ku-
sursuz, yerinde ve makam›n
icab›na göre söylenmesi.
beyan:
anlatma, bildirme.
beyanat:
aç›klamalar, izahlar.
bilfiil:
s›rf kendisi.
cezalet:
güzel anlat›m.
cümle-i esmaiye:
Allah’›n
isimleriyle ilgili cümle.
cümle-i tevhidiye:
Allah’›n
birli¤iyle ilgili cümle.
cümle-i uhreviye:
ahiretle il-
gili cümle.
1.
Muhakkak ki Allah her fleye kadirdir. (Bakara Suresi: 20.)
2.
fiüphesiz ki Allah her fleyi hakk›yla bilendir. (Ankebut Suresi: 62.)
3.
Kudreti her fleye galip olan ve her ifli hikmetle yapan da Odur. (Nahl Suresi: 60.)
4.
Onun kudreti her fleye galiptir, O çok ba¤›fllay›c›d›r. (Ankebut Suresi: 5.)
1...,729,730,731,732,733,734,735,736,737,738 740,741,742,743,744,745,746,747,748,749,...1482
Powered by FlippingBook