Bu Onuncu Meseleye Bir Hatime Olarak
ki Haßiye
BRNCS
Bundan on iki sene evvel iflittim ki, en dehfletli ve mu-
annit bir zndk, Kurâna karfl suikastn, tercümesiyle
yapmaya bafllamfl. Ve demifl ki: Kurân tercüme edil-
sin, tâ ne mal oldu¤u bilinsin. Yani, lüzumsuz tekrarat
herkes görsün ve tercümesi onun yerinde okunsun diye
dehfletli bir plân çevirmifl.
Fakat
Risale-i Nur
un cerh edilmez hüccetleri katî is-
pat etmifl ki, Kurânn hakikî tercümesi kabil de¤il. Ve li-
san- nahvî olan lisan- Arabî yerinde Kurânn meziyet-
lerini ve nüktelerini baflka lisan muhafaza edemez. Ve her
bir harfi on adetten bine kadar sevap veren kelimat-
Kurâniyenin mucizâne ve cemiyetli tabirlerinin yerinde
beflerin adî ve cüzî tercümeleri tutamaz, onun yerinde
camilerde okunmaz, diye
Risale-i Nur
her tarafta intifla-
ryla o dehfletli plân akim brakt.
Fakat, o zndktan ders alan münafklar, yine fleytan
hesabna Kurân güneflini üflemekle söndürmeye, aptal
çocuklar gibi, ahmakane ve divanecesine çalflmalar hik-
metiyle, bana gayet sk ve skc ve skntl bir hâlette bu
Onuncu Mesele yazdrld tahmin ediyorum. Baflkalar ile
görüflemedi¤im için hakikat-i hâli bilemiyorum.
SÖZLER | 747
Y
RM
B
EfiNC
S
ÖZ
katî:
kesin.
kelimat- Kurâniye:
Kurânn
kelimeleri.
lisan:
dil.
lisan- Arabî:
Arap dili.
lisan- nahvî:
intizam ve kaidele-
re ba¤l belâgat dili.
mesele:
konu, problem.
meziyet:
de¤erlilik, fazilet.
muannit:
inatç.
mucizâne:
mucizeli bir flekilde.
muhafaza:
koruma.
münafk:
kalbinde küfrü gizledi¤i
hâlde Müslüman görünen.
nükte:
ince mana.
plan:
program.
sevap:
mükâfat.
fleytan:
Hz. Âdemin üstünlü¤ü-
nün kabulü anlamnda ona secde
edilmesi ile ilgili lâhî emre uyma-
d¤ için semadan kovulan ve o
zamandan beri Âdemo¤ullarn
do¤ru yoldan çkartmaktan geri
durmayan lânetlenmifl varlk.
tabir:
söz.
tekrarat:
tekrarlar.
tercüme:
çeviri.
zndk:
Allah inkâr eden, iman-
sz.
adî:
baya¤, de¤ersiz.
ahmakane:
ahmakçasna.
akim:
neticesiz, baflarsz.
befler:
insanlk.
cemiyet:
toplum, topluluk.
cerh:
yaralanma, bir fikri çü-
rütme, iptal etme.
cüzî:
kymetsiz, az, pek az,
de¤ersiz.
dehflet:
korkunç.
divanece:
delice.
evvel:
önce.
hakikat-i hâl:
durumun ger-
çek yönü.
hakikî:
gerçek.
hâlet:
hâl.
hafliye:
dipnot.
hatime:
son söz.
hüccet:
delil.
intiflar:
yaylma, neflrolunma.
ispat:
do¤ruyu delillerle gös-
terme.
kabil:
mümkün.